Said Nursi'yi oynayan Mürşit Ağa Bağ'a provokasyon girişimi

Said Nursi'yi oynayan Mürşit Ağa Bağ'a provokasyon girişimi

"Said Nursi'yi oynamış olmam onlar için başlıca bir tepki sebebi olduğunu düşünüyorum"

Kemal Benek'in haberi:

RİSALEHABER-Hür Adam filminde Bediüzzaman Said Nursi'yi canlandıran oyuncu Mürşit Ağa Bağ, Eğitim Sen üyesi öğretmenlerin provokasyonuyla karşılaştı. 

Avcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün öğretmenler için hazırladığı ve Okyanus Koleji’nin konferans salonunda düzenlediği programda “Sanat ve Toplum” başlığıyla seminer veren Ağa Bağ, Yeşilçam'ın cinsel içerikli filmlerini eleştirdi.

Örgütlü bir şekilde salonda yerlerini aldığı anlaşılan Eğitim Sen'li bazı öğretmenler ile Mürşit Ağa Bağ arasında tartışma yaşandı.

Tartışmanın devam etmesi üzerine Eğitim Sen üyesi öğretmenler salonu terk etti. 

Said Nursi'yi oynamış olmam onlar için başlıca bir tepki sebebi

Olay, Eğitim Sen'e yakın Sendika.org sitesinde çarpıtılarak ve yanlı bir şekilde haberleştirildi. Haberde Mürşit Ağa Bağ'ın Said Nursi'yi canlandırdığı bilgisine özellikle vurgu yapılırken, bu rolü Samanyolu TV'de oynadığı yalanı yer aldı.

Konu ile ilgili Risale Haber'e konuşan Mürşit Ağa Bağ, "Sanat ve Toplum üzerine konuşma yapıyordum. Konuşmamda bazı filmlerden görüntüler de gösteriyordum. Fatma Girik'in oynadığı bir filmde kadın rolündeki kişiye ilkokul önlüğü giydiriliyor. Bununla nasıl bir mesaj verildiği açık. Bunu eleştirdim. Ancak bazı kişiler konuşmamı keserek gereksiz bir tepki verdi. Ancak tartışma süresince söz konusu kişilerin salona da provokasyon amacıyla geldiği anlaşılıyordu. Said Nursi'yi oynamış olmam onlar için başlıca bir tepki sebebi olduğunu düşünüyorum. Yeşilçam'ın erotik filmlerini eleştirmekten daha doğal ne olabilir ki? Ancak bu saldırının bir bahanesi oldu. Said Nursi'yi oynamamdan dolayı önyargılı bir tutumları vardı. Haber sitelerinde Samanyolu tv ismini geçirerek de algı operasyonu yapıyorlar" dedi.

Gerçek bizler, bizlere yeteriz

Mürşit Ağa Bağ daha sonra ise yazılı olarak şöyle bir açıklama yaptı:

“İnsanoğlu! Ne mükemmel bir varlık. Bütün yaratılanlar gibi o da bir sanat şaheseri. Estetikle bezenmiş ve yaradılıştan estetik olana hayran. Yani sanat, yaradılıştan kaçınılmaz onun için. İçinde olmakla da mükellef bence. Çünkü insanın temelinde olduğu gibi toplumsal yaşamın temelinde de bulunması bir o kadar önemli. En başta karşımızdakini anlama, genel anlayış ve doğru iletişim için gerekli. Yani diyebiliriz ki toplumsal eğitim için elzem bir araç. O halde eğitimin sağlıklı ve etik olabilmesi için geriye sadece bu aracın kullandığı malzemenin içeriğinin sağlıklı olması ciddi önem taşıyor. Malzeme adalet, hak, ahlak, namus, sevgi, saygı ve benzeri konuları işlemek yerine tam zıtlarını işlerse ve üstelik bunları normalleştirme çabasına girilirse, bunun toplumu bir uçuruma sürüklemesi kaçınılmaz olduğu gibi, altında art niyet veya cahillik aramamız da gayet normaldir" diye başlamışken söze bir örnekle girmek istedim gösterime. 

"Bu film 1970'te çekilmişti ve elbette saygın oyuncularından dolayı, bir aile filmi olarak düşünülmüştü ve lanse edilmişti. Bu filmi tarif etmek için, Fatma Girik ve İzzet Günay’ın başrolünü oynadığı ‘’Duyduk duymadık demeyin’’ adlı film demekten başka çarem olmadığı için ben de isimleri zikretmek zorundaydım. Açıkça pedofiliye (Çocuk seviciliği. Sübyancılık) özendirdiğini düşündüğüm (Dönemin ilk okul önlüğüyle sahneye elinde çubuklu şeker ve cin Ali kitabı olduğu halde, striptiz yapmaya çıkan bir kadın, merak ediyorum size ne düşündürür?) Sahnenin önceden hazırladığım kısmını (Gösterime uygun olan kısmına kadar) gösterdiğimde, orada, daha sonradan, ön yargıyla hazır olduğunu düşündüğüm bir grup, harekete geçerek konuşmama müdahale etmeye başladı. 

"Amacım çocuk ve kadına taciz, şiddet, alkolizm, uyuşturucu gibi ortak sorunlarımız karşısında, sanat başlığı altında, değerli öğretmenlerimizle birlikte ne gibi önlemler almamız gerektiği konusunda paylaşımlarda bulunmak iken, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu değerli kardeşlerimizin arasından çıkıp beni Yeşilçam'a saldırmakla suçlayan bir kaç öğretmen, beni olduğu gibi, konuşmamı dinlemek isteyen çoğunluk öğretmenleri de çok üzdü. Çıkmak istemeden provokasyona devam eden bu kişilere, sanat adı altında, içinde ahlaksızlık barındıran ortamı dile getirmeye, anlatmaya çalışsam da, tepkileri büyüdü. Bu kişilerin salonu terk etmelerinin ardından programımız devam etti. 

"Ne mutlu ki benden, olay çıkaranlar adına özür dileyen ve her şeye rağmen bu paylaşımlarımızdan dolayı memnuniyetlerini bildiren öğretmenlerimizle ve samimi sohbetleriyle programımızı tamamladık. Bu şahsıma olan suçlama ve algı oyunları içeren haberden sonra, şimdi daha iyi anlıyorum ki, düşünme, konuşma,tartışma ve çözüm bulma konusunda bize en büyük engel yine biziz. Ama bu programın sonunda da anladım ki kalan, gerçek bizler, bizlere yeteriz.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum