Nurettin HUYUT
Said Nursi’yle kanka olmak…
Bu sözü ilk okuduğumda empati kurdum. Empati kurmamla birlikte içimden sıcak bir su, başımdan aşağı ayaklarıma kadar inmiş gibi oldu. Sanki gerçekten kısa bir anda olsa O’na “kanka” olmuşum gibi bir hal oluştu bende, içim sevgi ile doldu…
Bir arkadaşım var ona zaman zaman “kankam” derim, “kankam nasılsın, kankam bu hafta ne yapıyoruz” gibi şeyler söylerim. Bunu söylediğim zaman ona karşı hayli sıcak duygular beslediğimi de fark ederim.
Malum “kanka” kan kardeşliği demektir. Dinimizde böyle bir kardeşlik yoktur. Ama geleneklerimizde böyle bir davranış biçimi var. Bir kişi bir arkadaşını gerekenden fazla seviyorsa ona böyle bir iltifatta bulunabilir.
Geleneklerimizde bir de “arkadaş” olmak veya “dost” olmak var. Arkadaş, dostluktan daha ileri bir aşamadır. Kanka da arkadaşlıktan ileri bir aşama gibi geliyor.
“Kanka” veya “arkadaş” her ikisi de birbirine “denk” insanlar arasında kurmak istedikleri yakınlığın ifade şeklidir. Buradaki “denk kelimesi yaşça olabileceği gibi akıl seviyesi bakımından da denk olabilen insanlar, yani aynı şeyleri seven, bir hadise karşısında benzer tepkiyi verebilen, kısacası renkleri ve zevkleri biribirine yakın olan anlamına gelmektedir.
Ahmet Hakan’ın Said Nursi’ye “kanka” olmak istemesi hangi anlama geliyor bilemiyorum? Belki de gerçekte herhangi bir anlamı yoktur, sadece dikkat çekmek için ifade etmiştir. Kalbini okumak zor…
Bediüzzaman eserlerinde kendine yakın olabilecekleri üç sınıfta toplamaktadır: Talebe, kardeş veya dost...
Resmi makamlara yazdığı savunmalarda dostum kelimesini kullandığını görüyoruz. Mesela “benim dostum Tahsin bey” (Şualar sh. 314) demiştir. Veya “zeki dostum” diye hitap ettiği bir doktor biliyoruz. Mahkemelere yazdığı müdafaalarda talebe ve yakınlarını savunurken, (muhatabın anlayış seviyesine inerek) “cesur dostum” veya “dostlarım” veye “aziz dostum” kelimelerini hep kullanmıştır.
Talebem kelimesini de çok kullanmıştır. “Seni talebeliğe kabul ettim” dediğini veya “seni kırk yıllık talebe olarak kabul ettim” diye iltifat ettiğini biliyoruz. Bu hitapları genelde özel kişilere yapmıştır. Özel sohbetlerinde daha çok kullandığını görüyoruz. Ama “Kardeş” veya “arkadaş” kelimelerini hayli sık kullandığını söylemek yanlış olmaz. Aziz sıddık kardeşlerim” veya “Hizmet-i Kur’an’iyede arkadaşlarım” gibi ifadeleri sıkça kullanmıştır. Bu kelimeleri özellikle talebelerine yazdığı lahikalarda kullanmıştır.
“Kanka” kelimesini ise Bediüzzaman Hazretlerinin hiç kullanmadığını görüyoruz. Hakikat-i hali Allah bilir… Ama sanırım bu kelimeyi kullanmamasının bir nedeni; Bu kelimenin onun dönemlerinde sokak gençlerinin, özellikle dinden imandan fazla haberi olmayan külhanbeylerinin, din kardeşliğinin ne anlama geldiğinin farkında olmayan kişilerin kendilerince dini literatürde bulunan, kardeş, arkadaş kelimeleri yerine ihdas ettikleri ve kullandıkları bir kelime oluşundan kaynaklanıyor olabilir.
Ahmet Hakan bu kelimeyi elbette sokak arkadaşı anlamında kullanmamıştır. Bugün bize hayli sıcak gelen bir anlamda kullandığının farkındayım. Ama gerçekten O, Said Nursi’ye karşı böyle bir sıcaklık hissediyor mu? Veya bu ifadeyi hapsi göze almak pahasına o hayattayken söyleme cesaretini gösterir miydi? İşte onu bilemiyorum. Ama sonuçta güzel bir ifade…
Nur Talebeleri arasında bütün bu kelimeler içinde en çok tercih edilecek ve imrenilecek en güzel mevkii ifade eden “talebe” kelimesidir. Risale-i Nura talebe olmak veya Üstada talebe olmak hepsinin fevkinde bir durumdur. Bir anlamda diğer tüm manaları içermektedir. Yani talebe olan aynı zamanda kardeştir, aynı zamanda dosttur, aynı zamanda gerekirse kankadır.
O nedenle ben onun sarı arabasında kanka olarak değil de talebesi olarak dolaşmayı tercih ederim. Kabul buyururlarsa…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.