Eyüp OTMAN
Said Özdemir
Said’di, Demir gibi asaletliydi Özü,
Ufku gayet açıktı, dualıydı her sözü.
Babası İmam idi, ilk dersi ondan aldı,
Sonra da Diyanet’te, memuriyette kaldı.
Sungur ve Yeğin ağabey, Risale’ler verdiler,
Üstad’a muhabbeti, kalbine gönderdiler.
“Yetmiş yıldır dua edip beklediğimsin sen,
Tillo’lu yardımcımı, müjde ile buldum ben.”
Hicaz’a gidip kurtulmaktı; buradaki fitneden,
İzin vermedi Üstad; “orda olsam da gelirdim ben.”
Arabistan hicreti, Üstad’da sükûn buldu,
Üstad ile hizmetle, ne çok insan kurtuldu.
“Ben de Orada olsam, buraya gelecektim,
Âlem-i İslâm kapısı, burası diyecektim.”
“Bu kilit, bu kapıyı, İslâm üzeri açar;
Buradan gitmeye izin yok, giden; kaçar.”
“Atıf Ural’la tanış, başla hemen hizmete;
Kitapları basarak hayır ver cemiyete.”
Basıldı Risaleler, dolaştı elden ele,
Hapis karakol derken, geçti mukaddes çile.
Üstad: “Yatağımda yat, yemeğimi ye,” dedi;
Bunca iltifat ile; bana veda eyledi.
Ankara’ya dönünce, beni hapse attılar,
Üstad’ın vefatıyla, derdime dert kattılar.
Gidemedim cenazeye, zindanda mahkûm idim,
Demek kısmet böyleymiş, Hasbünallah söyledim.
Hatıralarla dolu seksen üç yıllık yaşı,
Daima Sarıklıdır boyun eğmeyen başı.
Vazifeli bir vaiz, hem Nurların nâşiri,
Tenvir etmek vazifesi, bu bîçare beşeri.
Rabbimin Rızası hep; yanına yoldaş olsun,
Tüm marazların bitsin, dertlerin şifa bulsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.