SAİD'İMİN SİLAH SESLERİ...
Mehmet KARA'nın yazısı...
Sofi Mirza Efendi, Bediüzzaman’ın muhterem babaları.
Yaşlı ve hasta haliyle, düşmanların kasıp kavurduğu Doğu Anadolu’da, kışın ağır geçtiği bir günde, evlerinin damına çıkıyor; “Said'imin silah seslerini duyuyorum!” diyordu.
Van ve Bitlis başta olmak üzere Doğu Bölgesi ateş altındaydı. Bediüzzaman Said Nursî, gönüllü alay komutanı olarak ateşin tam ortasındaydı. Ermeni ve Ruslar’a karşı gösterdiği olağanüstü cesaretinden dolayı herkesin dikkatini çekmişti. Osmanlı Paşaları, pervasızca düşmana karşı verdiği mücadeleden ötürü, daha fazla tehlikelere atılmaması için Bediüzzaman’a uyarıda bulunmuşlardı. Cepheden cepheye koşarak düşman kurşun ve şarapnellerine aldırmayan Bediüzzaman, masum insanlara zarar gelmemesi için hayatını tereddütsüz ortaya koyuyordu.
Mübarek baba Sofi Mirza, Saidinin yaşadığına o kadar inanıyordu ki, onun silah seslerini kulağıyla duyuyordu. Söylediklerine anlam veremeyip de ona şaşkın şaşkın bakanlara, “Said yaşıyor. Ben Said'imin silah seslerini bilirim” diyordu. Said’in yaşadığına inanmak için Sofi Mirza olmak lazımdı elbette.
Said yaşıyordu; ülkeyi Ermeni ve Ruslardan korumak için canla başla savaşıyordu ve bir taraftan da cephede at üstünde, şarapneller altında Molla Habib’e İşaratü’l-İ’caz adlı meşhur tefsirini yazdırıyordu.
Said yaşıyordu; keçe külahlılarıyla birlikte Ermeni ve Rus savaşçılarının korkulu rüyaları idi.
Said yaşıyordu; Bitlis muhasarasında, harp o kadar kızışmıştı ki, Rus’un üç güllesi öldürecek yerine isabet ettiği, biri iki ayağı arasından şalvarını delerek geçip gittiği halde yine de sipere girme ihtiyacını hissetmiyordu. Bu müthiş cesarete şaşan Kumandan Kel Ali ve Vali Memduh Bey sipere yatmasını ve geri çekilmesini söylemişlerdi.
Said yaşıyordu ki, Sofi Mirza’nın da onun yaşadığından şüphesi yoktu.
Sofi Mirza, oğlu Said’in ölümü, vurulması ve hapse girmesi ile ilgili haberleri duyduğunda zevkten dört köşe oluyor ve “oğlum yine bir kahramanlık göstermiştir” diyordu.
İşte baba Sofi Mirza ve işte oğlu zamanın sahibi Bediüzzaman Said Nursî.