Sakın sakın münakaşa etmeyiniz
Günlük Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Sakın sakın münâkaşa etmeyiniz; câsus kulaklar istifâde ederler.
Haklı olsa, haksız olsa, bu hâlimizde münâkaşa eden haksızdır; bir dirhem hakkı varsa, münâkaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.
Bir zaman Eskişehir hapsinde titiz kardeşlerime söylediğim bir hikâyeyi tekrar ediyorum:
Eski Harb-i Umûmide Rusya'nın şimâlinde doksan zâbitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zâtların bana karşı haddimden çok ziyâde teveccühleri bulunmasından, nasihatla gürültülere meydan vermezdim.
Fakat, birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münâkaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim: "Siz gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz." Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münâkaşalar kalktı. Benden sordular: "Neden bu haksız tedbiri yaptın?" Dedim:
"Haklı adam, insaflı olur; bir dirhem hakkını, istirahat-ı umûminin yüz dirhem menfaatine fedâ eder. Haksız ise ekseriyetle enâniyetli olur, fedâ etmez, gürültü çoğalır. (Şûâlar, s. 269-270.)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ASABİYET : Sinirlilik.
ENÂNİYET : Benlik, gurur.
DİRHEM : Yaklaşık şimdiki 3 grama denk olan eski bir ağırlık ölçüsü birimi.
HARB-İ UMÛMİ : Dünya Savaşı (I., II.)
İSTİRAHAT-İ UMÛMİ : Toplumun rahat ve huzuru.
MÜNÂKAŞA : Tartışmak.
ŞİMÂL : Kuzey.
ZÂBİT : Subay, askeri kumanda eden rütbeli asker, kuvvetli, yavuz; zabteden.