Salahattin ALTUNDAĞ

Salahattin ALTUNDAĞ

Bilim, Akıl Ve Vicdan: Sandalyeden Yaratıcıya Felsefi Bir Yolculuk–9

SCIENCE, REASON AND CONSCIENCE: A PHILOSOPHICAL JOURNEY FROM THE CHAIR TO THE CREATOR – 9

(TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)

Ateist, Agnostik’in sözlerinin ardından heyecanla söze girdi. Agnostik’in düşüncelerine tamamen katıldığını ve bu bakış açısının, gerçeği anlamada en mantıklı yol olduğunu belirterek, ateist bir perspektiften konuyu detaylandırdı:

Ateist: Kesinlikle katılıyorum! Agnostik arkadaşımızın dediği gibi, bilinmeyeni hemen bir yaratıcıya atfetmek yerine, bilimsel yöntemlerle araştırmaya devam etmek çok daha mantıklı. Kaldı ki evrenin işleyişine baktığımızda zaten her şeyin doğal kanunlar ve süreçlerle açıklanabileceğini görüyoruz. Evrenin oluşumu, canlılığın evrimi, yıldızların doğumu ve ölümü... Tüm bunlar bilimsel araştırmalarla açıklanıyor ve açıklanmaya da devam edecek. Yaratıcı gibi bir varsayıma zaten hiç gerek yok.

Bilimin henüz açıklayamadığı bazı noktalar olabilir, ancak bu, o noktaların asla açıklanamayacağı anlamına gelmez. Bilimsel bilgi sürekli gelişiyor ve ilerliyor. Bugün açıklayamadığımız şeyleri yarın açıklayabilir hale gelebiliriz. Önemli olan sabırlı olmak ve bilimin yoluna güvenmek. Kaldı ki, yaratıcı gibi bir varsayım, aslında bilimsel ilerlemeyi engelleyici bir etkiye sahip olabilir. Eğer her açıklayamadığımız şeyi hemen bir yaratıcıya atfedersek, o konuda araştırma yapma gereği duymayız. Bu da bilimsel gelişmeyi durdurur.

Doğal süreçlerin işleyişini anlamaya çalışırken, bilimsel yöntemleri kullanmak ve sabırlı olmak gerekir. Her şeyin belirli kurallar ve kanunlar çerçevesinde gerçekleştiğini biliyoruz ve bilim bu kanunları ortaya çıkarmak için çalışıyor. Örneğin, bir zamanlar yıldırımların tanrılar tarafından gönderildiğine inanılıyordu, ancak şimdi bunun elektriksel bir olgu olduğunu biliyoruz. Bu, bilimin bilinmeyenleri açıklama konusundaki gücünü gösteriyor.

Ayrıca, şu anda açıklayamadığımız şeylerin gelecekte bilimsel olarak anlaşılabileceğine dair birçok örnek mevcut. Doğanın işleyişindeki her bir detay, bilimsel araştırmalarla gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Ateist perspektiften baktığımızda, bu evrenin kendi içindeki kanunlarla işlediğini ve dışsal bir müdahaleye gerek olmadığını görüyoruz. Doğadaki her şey, evrenin kendi doğası ve fiziksel yasaları çerçevesinde gerçekleşiyor.

Mantık ve akıl da bizi bu sonuca yönlendiriyor. Bilim, gözlemler ve deneylerle desteklenen, tekrarlanabilir ve doğrulanabilir bilgiler sunar. Din ve inanç sistemleri ise çoğu zaman bu objektif ve test edilebilir bilgilere dayanmaz. Bu nedenle, bilimsel araştırmaların sonuçlarına güvenmek ve doğa olaylarını bu perspektiften değerlendirmek daha rasyonel bir yaklaşımdır.

Ateist görüşümüz, doğa olaylarının açıklanmasında bilimsel metodolojinin kullanılmasının gerekliliğini savunur. Bilimsel ilerlemelerle birlikte, bugün bilmediğimiz birçok şeyin gelecekte aydınlatılacağını biliyoruz. Bu süreçte aceleci kararlar vermektense, sabırlı olup bilimin keşiflerini beklemek en doğru yoldur.

Sonuç olarak, Agnostik arkadaşımızın da belirttiği gibi, bilimsel düşünce ve açık fikirli yaklaşımla, doğanın ve evrenin işleyişini anlamaya devam etmek gerekir. Bu, gerçeği bulma yolunda en güvenilir ve mantıklı yoldur. Yaratıcı gibi metafizik varsayımlar yerine, somut kanıtlara ve bilimsel açıklamalara odaklanmalıyız.

Ateistin heyecanlı ve kendinden emin sözleri salondaki havayı bir anlığına doldurmuştu. Ateist'in sözleri yankılanırken odada sessizlik hâkim oldu. Herkesin bakışlarında derin bir düşünce, merak ve sorgulama vardı. Ateist’in güçlü ve mantıklı açıklamaları, bilimsel yönteme olan inancı ve gelecekteki keşiflere duyduğu güven, odadaki havayı doldurmuştu.

Fakat bu sessizlik, bir dinginlik değil, adeta yaklaşan fırtınanın habercisiydi. İnançlı Kişi, Ateist’in sözlerinin oluşturduğu dalgalanmanın yatışmasını bekler gibiydi. Gözleri, sanki uzak bir noktada, derin düşüncelere dalmışçasına odanın boşluğunda geziniyordu.

Bir süre sonra, yüzünde beliren hafif bir tebessümle başını kaldırdı. Bu tebessüm ne alaycı ne de küçümseyiciydi; daha çok, karşısındakinin yanılgısını nazikçe düzeltmeye çalışan bir öğretmenin şefkatli gülümsemesine benziyordu. Derin bir nefes aldı, sanki içinde biriken tüm düşünceleri bu nefese yükleyip dışarı bırakırcasına...

whatsapp-image-2024-08-16-at-14-18-48.jpeg

İnançlı Kişi: “Görüyorum ki," diye başladı sözlerine, sesi sakin ve ölçülüydü, "konuşmamız bir fikir alışverişinden ziyade, ön yargıların çatışmasına dönüşmeye başlamış. Bu durum ne gerçeği bulmamıza ne de birbirimizi anlamamıza yardımcı olur."

Bir an durdu, sanki karşısındakinin bu sözleri sindirmesini bekler gibi. Ardından, sesinde hafif bir hüzünle devam etti:

İnançlı Kişi: Ben, burada inançlı bir kişi olarak size inançlarımı dayatmaya çalışmıyorum. Sadece, sizin gibi düşünen insanların genellikle göz ardı ettiği bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Bilimin önemini elbette inkâr etmiyorum, ancak bilimin her şeyi açıklayabileceği iddiası da bana pek gerçekçi gelmiyor.

Tekrar derin bir nefes aldı, bu sefer gözlerinde beliren bir pırıltı vardı.

İnançlı Kişi: "Ancak," diye devam etti, sesi sertleşerek, "sizin söylediklerinizde bazı temel yanılgılar görüyorum. Hep 'peşin hükümlerle' hareket ediyorsunuz. 'Bilimsel davranalım' diyorsunuz ama bilimsel bir metotla yaklaşmıyorsunuz. Bakın, ben size dinlerden söz etmezken, siz dini konulara yönelip hurafelerle dolu dinlerden örnekler veriyorsunuz. Bana 'metafizik bakış açısını” eleştiri ile yaklaşın, ama yanlış dinî örnekler vererek yaklaşmanız sizi bilimsellikten uzaklaştırıyor.

Anlayamadığınız dini meseleleri, örneğin Hazret-i Âişe’nin (ra) erken yaşta evlenmesi gibi konuları önüme getirerek fikirlerimi, güya çürütmeye çalışıyorsunuz. Sizin temel meseleniz 'bir yaratıcının varlığı veya yokluğu' değil mi? O halde neden dini meseleleri gündeme getiriyorsunuz? Öncelikle bir yaratıcının varlığını kabul edin, ondan sonra dinleri sorgulayın ve öğrenmeye çalışın. Hangi dine mensup olacaksanız siz bilirsiniz ya da hiçbir dine inanmayabilirsiniz, bu sizin kararınız. Ama şu anki konumuz bir yaratıcının varlığı. Neden dini konulara girerek, yenilecek bir güreşçinin minder dışına kaçışı gibi başka konulara geçiyorsunuz?"

İnançlı Kişi, Ateist’in tepkisini ölçer gibi bir an durdu. Herkes şaşkın, sözlerin devamını merak ediyordu.

İnançlı Kişi: Birileri yıldırımlara tapmış olabilir, ama ben size “her bir olayı inceleyelim ve bir olayda iş gören materyallerin bu işi yapabilme kabiliyetleri var mı diye bakalım” diyorum.

Sesi, artık daha kararlı ve vurgulu çıkıyordu. Ateist ve Agnostik ile yapacağı bu uzun sohbet, daha yeni başlıyordu.

İnançlı Kişi: Siz de bana “bu materyallerin bu işi yapabilme özellikleri vardır," diyorsunuz. Ben de:

"Özellik olabilir ama bu özelliklerini kullanabilirler mi?" diye sordum. “Hatta, bu materyallerin bu özelliklerinden bile haberi yok” dedim. “Halbuki şuurlu, bilerek işler görülmekte ve bir maksat var. Mükemmel bir düzen var ve bunu bana izah edin” diyorum. Siz ise:

"Şimdilik bunları açıklamakta bilim aciz ama gelecekte açıklayacaktır," diyorsunuz. Sonra da bazı dinler hakkında olumsuz şeyler söylüyorsunuz.

İnançlı Kişi derin bir nefes aldı ve devam etti:

İnançlı Kişi: Hurafelerle dolu dinlerden örnekler vermeyi bırakın ve "Şimdilik bunları açıklamakta bilim aciz ama gelecekte açıklayacaktır," acziyetiyle insanları nasıl bir strese soktuğunuzu düşünün. İnsanlar depresyona giriyor. Aristo’dan beri “bekleyin, çözülecek” dediğiniz insanlar, bir hayat yaşıyor ve ölüyor. Bu insanların değeri yok mu yanınızda? Bir eşya, bir madde mi ki “bekleyelim, görelim” diyorsunuz? Ne zamana kadar bekleyelim? İnsanların hayatları geçiyor ve ölüyorlar. "Ben nereden geldim, ne yapacağım ve nereye gitmekteyim?" diye soruyorlar. Felsefenin de temel meselesi bu; çünkü bu, insanlığın asıl sessiz çığlığı.[1]

Yaş ilerledikçe insan, bu soruların farkına daha çok varıyor ve depresyonu, sıkıntısı artıyor.[2] Hayat anlamsızlaşıyor, insanlar makineleşiyor, ruhsuzlaşıyor. Diyelim ki bilim, sonunda bir yaratıcıya ulaştı ve kabul etti (ki anladığım kadarıyla siz bunu beklemiyorsunuz ve ümit etmiyorsunuz, olmasın da istiyorsunuz) bu durumda, Aristo’dan bu yana size inanan insanlar boşuna mı yaşayıp öldüler? Bu soruları insan ruhu soruyor. Hadi siz ruha inanmıyorsunuz, duygulara da mı inanmıyorsunuz? Hadi duygulara da inanmadınız, akıl da mı bu soruları sormuyor? Akıl da bunu soruyor ki Aristo’dan beri insanlar bunu sormakta ve araştırmakta ama hep birileri çıkmış, “bekleyin” diyor.[3]

Ben beklerim de zaman beklemiyor. Kalp, ruh, duygular, akıl söz dinlemiyor. İnsan belli bir yaşa kadar hayatın gaileleriyle meşgulken içindeki bu sessiz çığlığı duymuyor. Duyuyorsa da bastırıyor veya sizin gibi söylemleri olanların sözleriyle kendini geçici teselli ediyor. Ama belli bir zaman sonra, gaileler de bitince, kendi başına kalınca bu çığlığı susturamaz oluyor.[4] Bazı batı ülkelerinde insanlar belli bir yaşa geldikten sonra intihar ediyor veya ötanazi uyguluyor. İnsanlar içlerindeki bu sesi susturmak için ya ölümü seçiyor ya da içki veya daha ileri uyuşturucularla bu sesi susturmak istiyorlar. Hayatın anlamsızlığı onları vahşileştiriyor; terörist oluyorlar ya da zevk uğruna insanları tarıyor, öldürüyorlar. Bunlar bilmediğimiz, duymadığımız haberler mi?[5]

Yıldırımlara tapanlardan örnekler veriyorsunuz. Evet, doğru; böyle bir şey olmuş deniyor. Bu da gösteriyor ki insanlık bir arayış içinde ve sorularına cevap arıyor. O zamanki bilgileri ve yol göstericileriyle bunu yapmışlar. İnsanlık arayış içindeyken siz "bekleyin” diyorsunuz, üstelik siz de bekliyorsunuz. Sizden bu konuda bir ilerleme gözükmüyor; hayatımıza anlam katan, ruhumuzu, kalbimizi, duygularımızı, aklımızı tatmin eden bir şey asırlardır olmadığı gibi hala yok. Yıldırıma tapanlar yanlış yapıyor olsalar bile hiç değilse hayatlarına bir anlam verip yaşamışlar ve mutlu olmuşlar. Bu insanların bu kadar çalışmaları, koşturmaları hep “daha güzel” ve “daha mutlu bir hayat” için değil mi? Ama siz onları hep “belirsizliğe” sürüklüyorsunuz.[6]

Siz bu bilgilerinize eğer güveniyorsanız ve bu yola baş koyduysanız insanlık için gece gündüz çalışmak ve bu soruna bir çözüm üretmek zorundasınız. Uyuyamazsınız, eğlenemezsiniz, boş vakit geçiremezsiniz. Çünkü insanlık sizden haber bekliyor. On binlerce, başka bir görüşe göre yüz binlerce yıldır insanlık sizi bekliyor ama “tık yok”; hep aynı cevap: “Bekleyin”. Başka bir cevabınız yoksa susun, bilgileriniz kendinize kalsın. İnsanlığı tatmin edemiyorsunuz, daha çok girdaba sokuyorsunuz. Bir yandan da çalışın ki en azından sizi tatmin eden bir meşguliyetiniz olsun. Gerçi sizler de sonunda iç dünyanızda pes ediyorsunuz. Bazılarınız belli etmiyor, bazılarınız da sonunda itiraf ediyor.[7]

İnançlı Kişi durdu ve bekledi. Nefes alıp veriyordu. Göğsü inip çıkıyordu. Kafasını sallayarak silkindi ve derin bir nefes çekerek söze tekrar devam etmek istedi:

İnançlı Kişi: Kusura bakmayın, biraz sert oldu. Bunu ben de inançlı bir kişi olarak kendime yakıştırmıyorum.[8] Ama benim sözlerimi başka taraflara çekmeniz beni yordu. Peşin hükmü bırakmanızı rica ediyorum. Benim size “bir şeylere inandırmaya çalıştığım” stresine de girmeyin. Şunu bilin ki beraberce “gerçeği yakalamaya” çalışıyoruz.

Bilimsel dayanaklar ve kaynaklar sunarak argümanlarımı iletiyorum. Mantık bilimi ile yaklaşıyorum, siz farklı bir bakış açısıyla değerlendiriyorsunuz; akıl kullanarak açıklamalar yapıyorum, fakat siz başka yönlere odaklanıyorsunuz. Bilimin sunduğu argümanlarla devam ediyorum. Bilimsel kaynaklar ve akademik argümanlar sunmama rağmen, "Şimdilik bir şey diyemeyiz, bekleyelim" diyorsunuz. Yukarıda yer alan sert ifadelerim bile sadece duygusal bir konuşma değildir; her birinin dayandığı bilimsel kaynaklar ve akademik çalışmalar vardır. Bu bilimsel kaynakları ve akademik çalışmaları dipnot olarak aşağıda verdim; onlara bakabilirsiniz.

Ardından, benim yapmadığım şeylerle ilgili imalı sözler sarf ediyorsunuz. Sizi "bir dine çağırmadığım" halde hurafe dinlerden örnekler veriyorsunuz. Ayrıca, "herhangi bir dinin inandığı yaratıcıyı dile getirmediğim" halde peşin hükümlerle devam ediyorsunuz. Bu da beni sıkıyor ve böyle konuşmama neden oluyor.

Bir dine inanmak veya inanmamak sizin kendi iradenize kalmış bir mesele; buna siz karar vereceksiniz. Burada yapmaya çalıştığımız bir din güzellemesi değil, "bir yaratıcı var mı yok mu" sorusunu cevaplamak. Siz bir yaratıcı meselesini bile halletmemişken, din konusuna neden giriyorsunuz, bunu anlamıyorum.

Her ne kadar siz duygu, ruh ve kalbin varlığına inanmıyorsanız ve bunlara metafizik, doğa ötesi şeyler diyorsanız da benim duygularım, ruhum sıkıldı ve kalbim daraldı. Aklı nasıl yorumluyorsunuz bilmiyorum ama hiç değilse akılla size yeniden hitap etmek istiyorum. Ben size:

“Sandalyenin malzemelerinin kendilerinde bazı özellikler olabilir ama bunları kullanabilme özellikleri yoktur, hatta bunlar kendi özelliklerinin bile farkında değiller” dedim ve “bu şuurlu, kasıtlı, bilgi ve hakimiyet isteyen işler nasıl oldu” diye sordum. Bana:

“Kendi içgüdülerinden” söz ettiniz. Size şunu söyledim:

"Kapı kolu, sanki bilinçli ve kasıtlı bir iş yapmış gibi, bilgi ve güç gerektiren bir iş gördü. Bu, kapı kolunda olmayan bir şey, nasıl oldu?" Aynı şekilde: "Bir kalem, kendinde çizme özelliği olduğu ve defterde çizilme özelliği bulunduğu halde, bu çizgileri kendisi çizebilir mi? Üstelik anlamsız ve rastgele çizgiler nasıl ortaya çıktı?" dedim. Siz ise:

"İlkokul çocuğunun bile aklına yatmayan" cevaplar verdiniz ve bana "İnsan yapımı basit örnekler vermeyin, bu bilimsel değildir" dediniz.

Ben de size bunun bilimsel metotlar olduğunu, bilimsel kaynaklar ve akademik çalışmalarla ispat ettim. Üstelik Oxford Üniversitesi gibi saygın üniversitelerden örnekler verdim. Kaynakları özellikle Batılı ve İngilizce kaynaklardan seçtim, çünkü bazılarınızda bu konuda peşin hükümler var. Hazreti Ali (ra) ve Bediüzzaman Said Nursi’den örnekler verdiğimde ise, bana metafiziksel kaynaklardan örnek vermenin bilimsel olmadığı şeklinde bir peşin kabul ile karşılık verdiniz.

Selimiye’nin mimarına inanırken yine: “Biz bu oluşları şimdilik açıklayamıyoruz, çünkü bilim bunları açıklamada yeterli bir seviyede değil, bekleyelim, bilim çalışacak ve yeni bulgularla bir açıklama gelecektir. Bilim doğada yeni kanunları bulacaktır. Her şey doğa kanunları çerçevesinde doğal süreçlerle olmakta ama nasılını şimdilik sorma, gelecekte bunun cevabı verilecektir” dediniz. “Selimiye denince aklınıza bir mimar geldiğini ve onun Mimar Sinan olduğunu” söylediniz. Ben de size:

“Peki bu mükemmel kâinat mimarisi nasıl oldu, milyon kere milyon daha mükemmel bu işler nasıl mimarsız olur” dedim. “Selimiye’nin mimarını kabul etmeyince Selimiye bir taş yığını olur, o sanatlar hep anlamsızlaşır” dedim. “Selimiye’ye bakınca mimarı hemen aklımıza gelir ve kabul edilir. Ayrıca, Selimiye’nin mimarı Mimar Sinan, Selimiye’nin yanında olmadığı halde onun varlığını kabul ederiz ve o sanat eseri bize Mimar Sinan’ın özelliklerini, yani sıfatlarını bildirmektedir. Yani nasıl biri olduğunu anlatmaktadır” dedim. “Zatını bilemiyoruz, yani bizzat şahsının nasıl olduğunu bilemiyoruz ama sıfatlarını sanatından anlayabiliyoruz. Buna eserden müessiri tanıma denir” dedim. Siz:

Benim inancımı da varsayımsal olarak niteleyip aslında “aslında benim de şüpheci yani bir nevi agnostik” olduğumu söylediniz. Ben size:

“Basit bir elektrik kablosunun duvara döşenmiş halini gördüğünüzde onun bir ustası olduğunu ve bu kablo, onu yapanın nasıl bir usta olduğunu bize anlatmaktadır, kablonun ustasını yanında görmediğimiz halde bunu kabul ettik” dedim. Siz yine:

“Bekleyelim” diyorsunuz.

Daha neyi bekleyeceğiz Allah aşkına, bu örneklemelerimi önce basite aldınız, bilimsel metot olduğunu ispat edince:

“Bekleyelim” dediniz, “yeni doğa kanunları bulunacak ve bu kanunların bu doğal süreçleri nasıl yönettiğini anlayacağız” dediniz.

Ne desem biliyorum ki sonuçta, "Bilmiyoruz, bilinmezlik var, şu anda açıklayamadığımız şeylerin gelecekte bilimsel olarak anlaşılabileceğini, bekleyelim bilim bunun cevabını ileride bulacaktır" diyeceksiniz. Ama ben yine de inatla yeni örnekler sunarak sizi anlamaya ve anlattıklarınızın gerçek yüzünü göstermeye çalışacağım. Siz inat edip anlamak istemezseniz de bizi dinleyenler için örneklerimi vereceğim.

Bu yaklaşımınızı canlandıracak bir örnek daha vereyim. Bu örnekle doğa kanunları, doğal süreçler ve varmayı beklediğiniz sonuç hakkında bir fikir edinmenizi umuyorum. Böylece "Sonuçta bilim, bir doğa kanununa ulaşacak ve bu doğal süreçlerin nasıl çalıştığını açıklayacak, böylece bir yaratıcı var mı yok mu anlayacağız. Bekleyin" sözlerinizin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacağız.

İnançlı Kişi konuşmasını bitirirken, salondaki hava artık daha yoğun ve gerilim doluydu. Herkes, sanki bir sonraki cümlenin ne olacağını tahmin etmeye çalışıyordu. Salondaki herkes, ne olacağını büyük bir merakla beklemeye başlamıştı. Yeni bir tartışmanın, belki de daha derin ve çarpıcı açıklamaların gelmekte olduğunu hissetmişlerdi. Herkesin gözleri, onuncu bölümün kapısını aralayacak anahtarı bulmuş gibi parlıyordu.

İnançlı Kişi derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak yeni örneğini anlatmak için kendini toparladı. Açık ve net bir sesle, gözlerindeki kararlılık ve yüzündeki ciddiyetle vereceği örneği dile getirmeye çalıştı:

İnançlı Kişi: Şimdi, hepimizin yakından bildiği bir şeyden bahsedeceğim...

DEVAM EDECEK (İNŞALLAH)

***

AŞAĞIDA ÖZELLİKLE İNGİLİZCE VE BATILI YAZARLARIN ESERLERİNİ KAYNAK OLARAK KULLANMAYI TERCİH ETTİM. Bu tercihin sebebi, maalesef birçok kişide BATILI VE İNGİLİZCE KAYNAKLARA OLAN ÖNYARGILI BAĞLILIĞIN VARLIĞIDIR. Oysa Doğu kaynaklarında ve özellikle bize ait çalışmalarda, Batılı kaynakların hayranlık duyduğu eserler bulunmaktadır. Başta Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı olmak üzere, İmam Gazali, Muhiddin-i Arabi, İbn-i Rüşt, İbn-i Sina, İbn-i Haldun ve daha birçok değerli ismin eserleri bu durumu kanıtlamaktadır.

[1] Varoluşsal sorgulamalar ve anlam arayışı konusunda yeni bilimsel kaynaklar ve akademik araştırmalar mevcuttur. İşte bazı örnekler:

1. Varoluşsal Sorular ve Felsefe

  • Kitap: "The Philosophy of Existentialism" (Varoluşçuluk Felsefesi) by William Barrett (2016)
  • Makale: "Existentialism in the 21st Century" (21. Yüzyılda Varoluşçuluk) by Sarah Bakewell (2016)

2. Psikoloji ve Varoluşsal Sorgulamalar

  • Kitap: "Existential Psychology East-West" (Doğu-Batı Varoluşçu Psikolojisi) by Louis Hoffman (2018)
  • Makale: "Meaning in Life: A Review of Theory and Research" (Hayatta Anlam: Teori ve Araştırma İncelemesi) by Michael F. Steger (2021)

3. Sosyoloji ve Anlam Arayışı

  • Kitap: "The Lonely Crowd" (Yalnız Kalabalık) by David Riesman (2019)
  • Makale: "The Sociology of Meaning in Life" (Hayatta Anlamın Sosyolojisi) by John Scott (2020)

4. Felsefi Psikoloji ve Sessiz Çığlık

  • Kitap: "The Denial of Death" (Ölümün Reddi) by Ernest Becker (2018)
  • Makale: "The Existential Vacuum: A Phenomenological Study" (Varoluşsal Boşluk: Bir Fenomenolojik Çalışma) by Emmy van Deurzen (2022)

Bu kaynaklar, varoluşsal sorgulamalar ve anlam arayışı konusundaki güncel yaklaşımları ve araştırmaları yansıtan örneklerdir. Bu alandaki çalışmalar sürekli olarak gelişmekte ve yeni perspektifler sunmaktadır.

[2] Yaş ilerledikçe varoluşsal sorgulamaların ve bunların psikolojik etkilerinin arttığına dair yeni bilimsel kaynaklar ve araştırmalar mevcuttur. İşte bazı örnekler:

1. Yaşlanma ve Varoluşsal Sorgulamalar

  • Kitap: "The Existential Concerns of Older Adults" (Yaşlı Yetişkinlerin Varoluşsal Kaygıları) by Monika Ardelt (2020)
    • Özet: Ardelt, yaşlı yetişkinlerin ölüm, anlam, yalnızlık ve miras gibi varoluşsal konularla nasıl başa çıktıklarını inceler. Yaşlanmanın getirdiği zorluklar ve fırsatların varoluşsal sorgulamaları nasıl etkilediğini araştırır.
  • Makale: "Existential Anxiety and the Search for Meaning in Later Life" (Yaşamın İlerleyen Dönemlerinde Varoluşsal Kaygı ve Anlam Arayışı) by Paul T. P. Wong (2018)
    • Özet: Wong, yaşlı bireylerin varoluşsal kaygı düzeylerini ve anlam arayışlarını inceleyen bir araştırma sunar. Yaşlanmanın getirdiği ölüm korkusu, yalnızlık ve yaşamın anlamını kaybetme gibi konuların psikolojik etkilerini tartışır.

2. Yaşlanma, Depresyon ve Anksiyete

  • Kitap: "Late-Life Depression" (Yaşamın İlerleyen Dönemlerinde Depresyon) by Kenneth I. Shulman (2022)
    • Özet: Shulman, yaşlı yetişkinlerde depresyonun nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini kapsamlı bir şekilde ele alır. Yaşlanmanın getirdiği kayıplar, sağlık sorunları ve sosyal izolasyonun depresyon riskini nasıl artırdığını açıklar.
  • Makale: "Anxiety and Aging: A Review of the Literature" (Anksiyete ve Yaşlanma: Literatür İncelemesi) by Laura L. Carstensen (2019)
    • Özet: Carstensen, yaşlı bireylerde anksiyete bozukluklarının yaygınlığını, nedenlerini ve tedavi yaklaşımlarını inceleyen bir derleme sunar. Yaşlanmanın getirdiği belirsizlikler, sağlık kaygıları ve sosyal değişimlerin anksiyeteye nasıl katkıda bulunabileceğini tartışır.

3. Yaşlanma ve Psikolojik İyi Oluş

  • Kitap: "The Aging Mind: Opportunities in Cognitive Research" (Yaşlanan Zihin: Bilişsel Araştırmalardaki Fırsatlar) by Laura L. Carstensen (2023)
    • Özet: Carstensen, yaşlanmanın bilişsel işlevler üzerindeki etkilerini ve yaşlı bireylerin psikolojik iyi oluşunu artırma stratejilerini inceleyen bir kitap sunar. Yaşlanmanın getirdiği zorluklara rağmen bilişsel yetenekleri koruma ve geliştirme yollarını araştırır.
  • Makale: "Successful Aging: A Life-Span Perspective" (Başarılı Yaşlanma: Yaşam Boyu Perspektifi) by John W. Rowe (2021)
    • Özet: Rowe, başarılı yaşlanma kavramını ve yaşlı bireylerin yaşam kalitelerini artırma yollarını tartışır. Fiziksel sağlık, bilişsel işlevler, sosyal ilişkiler ve anlam arayışının başarılı yaşlanmadaki önemini vurgular.

Bu kaynaklar, yaş ilerledikçe varoluşsal sorgulamaların ve psikolojik zorlukların arttığına dair bilimsel kanıtlar sunmaktadır.

[3]. Bu ifadede geçen konularla ilgili daha yeni bilimsel kaynaklar ve akademik araştırmalar mevcuttur:

1. Din, Anlam ve İnanç Psikolojisi:

  • Kitap: "Religion for Atheists" (Ateistler için Din) by Alain de Botton (2012)
    • Özet: De Botton, dinin insan yaşamına anlam, amaç ve topluluk duygusu katmadaki rolünü inceler. Dini inançları olmayanların bile dini ritüellerden ve geleneklerden nasıl faydalanabileceğini tartışır.
  • Makale: "The Psychology of Religion and Spirituality" (Din ve Maneviyat Psikolojisi) by Kenneth Pargament (2013)
    • Özet: Pargament, din ve maneviyatın insanların yaşamlarındaki rolünü psikolojik açıdan inceler. İnançların, başa çıkma mekanizmalarının ve psikolojik iyi oluşun nasıl etkileşimde olduğunu araştırır.

2. Bilinç, Duygular ve Akıl Felsefesi:

  • Makale: "What Are Emotions?" (Duygular Nedir?) by Paul Ekman (2016)
    • Özet: Ekman, duyguların evrenselliğini ve biyolojik temellerini araştıran bir makale sunar. Duyguların insan davranışları ve sosyal etkileşimlerdeki rolünü tartışır.

Bu kaynaklar, ifadede geçen konularla ilgili güncel bilimsel ve felsefi tartışmalara ışık tutmaktadır.

[4]. Bu ifadede yer alan konularla ilgili yeni bilimsel kaynaklar ve akademik araştırmalar mevcuttur. Özellikle yaş ilerledikçe varoluşsal kaygıların ve anlam arayışının arttığına dair bulgular sunan çalışmalar bulunmaktadır:

1. Yaşlanma ve Varoluşsal Kaygılar:

  • Kitap: "The Second Half of Life" (Hayatın İkinci Yarısı) by James Hollis (2018)
    • Özet: Hollis, orta yaş ve sonrasındaki dönemi "ikinci yarısı" olarak tanımlar ve bu dönemde bireylerin karşılaştığı varoluşsal krizleri ve dönüşüm fırsatlarını inceler. Toplumsal beklentilerin ötesine geçerek gerçek benliği keşfetme ve yaşamın anlamını sorgulama süreçlerini ele alır.
  • Makale: "Existential Anxiety and the Search for Meaning in Later Life" (Yaşamın İlerleyen Dönemlerinde Varoluşsal Kaygı ve Anlam Arayışı) by Paul T. P. Wong (2018)
    • Özet: Wong, yaşlı bireylerin varoluşsal kaygı düzeylerini ve anlam arayışlarını inceleyen bir araştırma sunar. Yaşlanmanın getirdiği ölüm korkusu, yalnızlık ve yaşamın anlamını kaybetme gibi konuların psikolojik etkilerini tartışır ve başa çıkma stratejileri önerir.

2. Orta Yaş Krizi ve Anlam Arayışı:

  • Kitap: "Midlife: A Philosophical Guide" (Orta Yaş: Bir Felsefi Rehber) by Kieran Setiya (2017)
    • Özet: Setiya, orta yaş krizini felsefi bir perspektiften ele alır ve bu dönemi yaşamın anlamını sorgulama ve yeniden değerlendirme fırsatı olarak görür. Mutluluk, başarı ve kişisel değerler gibi kavramları yeniden tanımlamanın önemini vurgular.
  • Makale: "Midlife Crisis: A Narrative Review" (Orta Yaş Krizi: Bir Anlatı İncelemesi) by Susan Krauss Whitbourne (2016)
    • Özet: Whitbourne, orta yaş krizi kavramını farklı teorik perspektiflerden inceleyen bir derleme sunar. Orta yaş krizinin nedenlerini, belirtilerini ve başa çıkma stratejilerini tartışır.

3. Maneviyat ve Anlam Arayışı:

  • Kitap: "Man's Search for Meaning" (İnsanın Anlam Arayışı) by Viktor E. Frankl (1946)
    • Özet: Frankl, Nazi toplama kamplarındaki deneyimlerine dayanarak, insanın en zor koşullarda bile anlam bulma kapasitesine sahip olduğunu savunur. Anlam arayışının insanın temel motivasyonlarından biri olduğunu ve acı verici deneyimlerin bile anlamlı hale getirilebileceğini gösterir.
  • Makale: "Spirituality and Meaning in Life: A Review of the Literature" (Maneviyat ve Hayatta Anlam: Literatür İncelemesi) by Crystal L. Park (2010)
    • Özet: Park, maneviyat ve anlam arayışı arasındaki ilişkiyi inceleyen bir derleme sunar. Maneviyatın psikolojik iyi oluş, başa çıkma becerileri ve yaşam doyumu üzerindeki olumlu etkilerini tartışır.

Bu kaynaklar, yaşın ilerlemesiyle birlikte varoluşsal sorgulamaların ve anlam arayışının arttığına dair bilimsel kanıtlar sunar.

[5] İşte ifade edilen konularla ilgili bazı gerçekler ve akademik kaynaklar:

1. İntihar ve Ötanazi

  • İntihar Oranları ve Yaşlılık:
    • Kaynak: World Health Organization (WHO), "Suicide data (İntihar verileri)" (2019)
    • Özet: WHO'ya göre, yüksek gelirli ülkelerde intihar oranları yaşlı nüfus arasında daha yüksektir. Özellikle 70 yaş üstü erkeklerde intihar oranları belirgin bir şekilde artmaktadır.
    • Veri: WHO'nun 2019 raporuna göre, yüksek gelirli ülkelerde 70 yaş ve üzerindeki kişiler arasında intihar oranı 100,000'de 27.4'tür.
    • Link: https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/suicide
  • Ötanazi Uygulamaları:
    • Kaynak: Emanuel, E.J., Onwuteaka-Philipsen, B.D., Urwin, J.W., & Cohen, J. "Euthanasia and physician-assisted suicide: A review of the empirical data from the United States. (Ötanazi ve hekim destekli intihar: Amerika Birleşik Devletleri'nden ampirik verilerin gözden geçirilmesi)" JAMA, 2016.
    • Özet: Bu makale, ötanazi ve doktor yardımlı intihar uygulamalarının Hollanda, Belçika ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde yasal olduğu ve uygulandığı yerlerdeki verileri incelemektedir.
    • Veri: Hollanda ve Belçika'da, ötanazi uygulamaları ve doktor yardımlı intiharın artan yaşlı nüfus arasında daha yaygın olduğu belirtilmiştir.

2. Alkol ve Uyuşturucu Kullanımı

  • Alkol ve Uyuşturucu Kullanımı:
    • Kaynak: National Institute on Alcohol Abuse and Alcoholism (NIAAA-Ulusal Alkol Suistimali ve Alkolizm Enstitüsü), "Alcohol Facts and Statistics (Alkol Gerçekleri ve İstatistikleri)" (2018)
    • Özet: NIAAA'ya göre, Amerika Birleşik Devletleri'nde alkol kullanımı özellikle stres ve depresyonla başa çıkmak için yaygındır.
    • Veri: 2018'de, 18 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin %26.45'i son ayda ağır alkol kullanımı bildirmiştir.
  • Uyuşturucu Kullanımı:
    • Kaynak: Substance Abuse and Mental Health Services Administration (SAMHSA), "Key Substance Use and Mental Health Indicators in the United States (Amerika Birleşik Devletleri'nde Temel Madde Kullanımı ve Ruh Sağlığı Göstergeleri)" (2020)
    • Özet: SAMHSA raporuna göre, opioid ve diğer uyuşturucu kullanımı, özellikle depresyon ve anksiyete ile başa çıkmak için artmaktadır.
    • Veri: 2020'de, 18 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin %10.1'i yasadışı uyuşturucu kullanımı bildirmiştir.

3. Anlamsızlık ve Şiddet

  • Anlamsızlık Hissi ve Şiddet:
    • Kaynak: Baumeister, R.F., "Violent Aggression in Defense of Self, (Kendini Savunmak İçin Şiddet İçeren Saldırganlık)" in Psychological Review, 1997.
    • Özet: Baumeister, anlamsızlık hissinin bazı bireylerde şiddet davranışlarına yol açabileceğini tartışır. Özellikle kimlik krizi ve anlamsızlık duygusunun şiddetli tepkilere neden olabileceği belirtilmiştir.
    • Veri: Şiddetli eylemlerin arkasında psikolojik bir boşluk ve anlamsızlık hissi olduğu vurgulanır.
  • Terörizm ve Radikalleşme:
    • Kaynak: Kruglanski, A.W., Gelfand, M.J., Bélanger, J.J., Sheveland, A., Hetiarachchi, M., & Gunaratna, R., "The Psychology of Radicalization and Deradicalization: How Significance Quest Impacts Violent Extremism, (Radikalleşme ve Deradikalleşmenin Psikolojisi: Anlam Arayışı Şiddet İçeren Aşırıcılığı Nasıl Etkiliyor?)" in Political Psychology, 2014.
    • Özet: Bu çalışmada, anlam ve amaç arayışının, özellikle gençlerde, radikal ideolojilere çekilme ve terörist faaliyetlere katılma riskini artırabileceği belirtilmiştir.
    • Veri: Radikalleşmenin, kişisel ve sosyal anlam arayışlarıyla ilişkili olduğu bulunmuştur.

Bu çalışmalardan elde edilen veriler, yaşlanma sürecinde intihar, ötanazi, alkol ve uyuşturucu kullanımı ile anlamsızlık hissinin artabileceğini ve bunun bazı bireylerde şiddet ve radikalleşmeye yol açabileceğini göstermektedir.

[6] Bu ifadede yer alan konularla ilgili yeni bilimsel kaynaklar ve akademik araştırmalar mevcuttur:

1. Din ve Maneviyatın İnsan Yaşamındaki Rolü:

  • Kitap: "Religion for Atheists" (Ateistler için Din) by Alain de Botton (2012)
    • Özet: De Botton, dinin insan yaşamına anlam, amaç ve topluluk duygusu katmadaki rolünü inceler. Dini inançları olmayanların bile dini ritüellerden ve geleneklerden nasıl faydalanabileceğini tartışır.
  • Makale: "The Psychology of Religion and Spirituality" (Din ve Maneviyat Psikolojisi) by Kenneth Pargament (2013)
    • Özet: Pargament, din ve maneviyatın insanların yaşamlarındaki rolünü psikolojik açıdan inceler. İnançların, başa çıkma mekanizmalarının ve psikolojik iyi oluşun nasıl etkileşimde olduğunu araştırır.

2. Mutluluk ve Anlam Arayışı:

  • Kitap: "Happier" (Daha Mutlu) by Tal Ben-Shahar (2007)
    • Özet: Ben-Shahar, mutluluğun sadece bir hedef değil, aynı zamanda bir süreç olduğunu ve pozitif psikoloji ilkelerinin uygulanmasıyla daha mutlu bir yaşamın mümkün olduğunu savunur.
  • Makale: "Meaning in Life and Well-Being" (Hayatta Anlam ve İyi Oluş) by Michael F. Steger (2012)
    • Özet: Steger, hayatın anlamını bulmanın psikolojik iyi oluş üzerindeki olumlu etkilerini inceleyen bir araştırma sunar. Anlam arayışının depresyon, anksiyete ve diğer psikolojik sorunlarla başa çıkmada önemli bir rol oynadığını vurgular.

3. Bilim ve Anlam Arayışı:

  • Kitap: "The Big Picture" (Büyük Resim) by Sean Carroll (2016)
    • Özet: Carroll, bilimsel bir dünya görüşünün insan yaşamına anlam katabileceğini savunur. Evrenin kökeni, yaşamın anlamı ve insanın evrendeki yeri gibi büyük sorulara bilimsel cevaplar arayarak anlamlı bir yaşam sürmenin mümkün olduğunu gösterir.
  • Makale: "Science and the Search for Meaning" (Bilim ve Anlam Arayışı) by Lawrence M. Krauss (2017)
    • Özet: Krauss, bilimin insan yaşamına anlam katma potansiyelini tartışır. Bilimin, evreni ve kendimizi anlamamıza yardımcı olarak yaşamlarımıza derinlik ve anlam katabileceğini vurgular.

[7] İşte bu konuyla ilgili bazı deliller:

1. Ateist ve Agnostik Bireylerin Ruhsal Sağlığı

  • Makale: "The Non-Religious Identification Survey: Results from a National Survey (Dindışı Kimlik Belirleme Anketi: Ulusal Bir Anketten Elde Edilen Sonuçlar)" by Tom W. Smith (2009)
    • Özet: Bu araştırma, ateist ve agnostik bireylerin ruhsal sağlıkları ve yaşam memnuniyetleri üzerine odaklanmıştır. Çalışma, zaman zaman varoluşsal sorgulamalar yaşayabildiklerini göstermiştir.
  • Makale: "Atheism, Secularity, and Well-Being: How the Findings of Social Science Counter Negative Stereotypes and Assumptions (Ateizm, Sekülerlik ve Refah: Sosyal Bilimlerin Bulguları Olumsuz Klişelere ve Varsayımlara Nasıl Karşı Çıkıyor?)" by Luke W. Galen and James K. Kloet (2011)
    • Özet: Bu çalışma, ateist ve seküler bireylerin psikolojik iyi oluşları ve mutluluk seviyeleri üzerine odaklanmıştır. Bazı bireylerin varoluşsal krizler ve anlam arayışları yaşadığı belirtilmiştir.

2. Ateist ve Agnostik Bireylerin İtirafları ve İçsel Huzursuzluk

  • Kitap: "Confessions of a Former Atheist (Eski Bir Ateistin İtirafları)" by Kenneth W. Daniels (2010)
    • Özet: Daniels, eski bir ateist olarak, ateist inançlarını sorgulama ve içsel huzursuzluk yaşama sürecini anlatır. Kitap, ateist bireylerin zaman zaman inançlarını ve yaşam anlamlarını sorguladıklarını ve bazılarının sonunda farklı inanç sistemlerine yöneldiğini belirtir.

[8] “Risale-i Nur'un mesleği, nezihane ve nazikane ve kavl-i leyyindir.”

Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatından Lem'alar 176 : Yirmi Üçüncü Lem'a

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum