Salahattin ALTUNDAĞ
Ramazân Mucizesi: Oruç Tutmanın Sosyal Sinirbilimine Yolculuk
RAMAZÂN OKUMALARI-24
PSİKOLOJİ BİLİMİ EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM
"Ramazân-ı Şerîf’te ise, ehl-i îmân birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer."
4.TOPLULUK İÇİ DAVRANIŞ VE DAYANIŞMA
Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân Risalesi"ndeki bu ifâdesi, topluluk içi davranış ve dayanışma açısından da psikolojik teorilerle ilişkilendirilebilir. Bu bağlamda, Muzafer Sherif'in “Gerçek Çatışma Teorisi” özellikle ilgi çekicidir.[i] Sherif'in teorisi, ortak hedeflerin ve zorlukların, gruplar arasındaki çatışmayı azaltıp, grup içi uyumu ve kohezyonu nasıl artırabileceğini açıklar.
Muzafer Sherif, sosyal psikolojinin öncü figürlerinden biridir ve "Gerçek Çatışma Teorisi" (Realistic Conflict Theory) onun en bilinen çalışmalarından biridir. Sherif'in teorisi, gruplar arası çatışmanın kaynağının gerçek, somut çıkar çatışmalarından kaynaklandığını öne sürer. Özellikle, sınırlı kaynaklar üzerinde rekâbet edildiğinde, gruplar arası düşmânlık ve çatışmanın arttığını belirtir. Ancak, Sherif aynı zamânda ortak hedeflere ulaşma sürecinde, özellikle bu hedeflerin gruplar arası işbirliğini gerektirdiği durumlarda, düşmânlığın azalabileceğini ve gruplar arası uyumun artabileceğini de göstermiştir.
Sherif'in en ünlü deneyi, 1954 yılında Oklahoma'da gerçekleştirdiği Robbers Cave deneyidir. Bu deneyde, birbirinden habersiz iki grup erkek çocuk kamp yapmaya götürülmüş ve ardından rekâbet edecekleri oyunlar düzenlenmiştir. Rekâbet başladığında gruplar arası düşmânlık ve çatışma hızla artmıştır. Ancak, deneyin ikinci aşamasında, grupları birleştiren ortak hedefler (örneğin, su tedârikini sağlamak için birlikte çalışmaları gereken bir durum) belirlenmiş ve bu ortak hedeflere ulaşmak için işbirliği yapmaları gerektiği ortaya konmuştur. Sonuç olarak, ortak hedeflere ulaşma çabası, gruplar arası düşmânlığı azaltmış ve uyumu artırmıştır.
Bedîüzzamân Hazretlerinin "Ramazân Risâlesi"ndeki ifâdeleri, Muzafer Sherif'in Gerçek Çatışma Teorisi ile bağlantılı bir şekilde düşünülebilir. Bediüzzaman, Ramazan-ı Şerif'te müminlerin "birden muntazâm bir ordu hükmüne geçer" ifâdesiyle, Ramazan-ı Şerif ayının, Müslümân topluluğu içinde birliği, dayanışmayı ve içsel kohezyonu nasıl artırdığını vurgular. Ramazan-ı Şerif, sâdece bireysel ibâdet ve arınmanın ötesinde, Müslümân topluluğunun bir bütün olarak rûhânî ve sosyal bir uyum içinde hareket etmesini sağlayan bir dönemdir. Bu, Sherif'in ortak hedeflerin önemi üzerine kurduğu teori ile paralellik gösterir; zirâ Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutma, terâvih namâzları gibi ortak ibâdetler, Müslümânlar arasında birlikte hareket etme ve karşılıklı anlayışı güçlendirme kapasitesine sâhiptir.
Bu bağlamda, Ramazan-ı Şerif ayının getirdiği ortak ibâdet ve amaçlar, Sherif'in teorisindeki "ortak hedefler" kavramıyla örtüşür. Müslümân topluluğu, bu dönemde, sâdece bireysel olarak değil, aynı zamanda kolektif bir birim olarak da rûhsal büyüme ve dayanışma içinde hareket eder. Bu süreç, içsel dayanışmayı artırırken, dışsal etkenlere karşı birlikte durma kapasitesini de güçlendirir, böylece topluluğun kohezyonunu ve birliğini pekiştirir.
Ramazân-ı Şerîf ayı, bu teorik çerçeve içerisinde, Müslümân topluluğunun içsel dayanışmasını ve dışsal etkenlere karşı birlikte hareket etme kapasitesini nasıl güçlendirdiğine dâir zengin bir örnek sunar:
a.Ortak Hedeflerin Rolü
Bedîüzzamân Hazretlerinin yukarıdaki ifâdesi, Ramazân-ı Şerîf ayının Müslümân topluluğu üzerindeki birleştirici ve kohezyon sağlayıcı etkisini vurgular. Bu dönemde oruç tutmak gibi ibâdetler, sâdece rûhânî bir disiplin olarak değil, aynı zamânda topluluk içerisinde birlik ve dayanışmayı pekiştiren ortak bir hedef olarak işlev görür. Bu süreçte, Muzafer Sherif'in "Gerçek Çatışma Teorisi" çerçevesinde incelendiğinde, Ramazân-ı Şerîf’in, bireyler arası farklılıkları aşan ve topluluğu mânevî bir amaca yönlendiren güçlü bir sosyal dinamik oluşturduğu görülebilir.
Ortak Hedeflerin Rolü üzerine geliştirme yaparken, Bedîüzzamân'ın vurguladığı "muntazâm bir ordu" metaforu, Müslümân topluluğunun Ramazân-ı Şerîf ayında sergilediği disiplinli ve koordineli hareket tarzını simgeler. Bu durum, Sherif'in teorisinde belirtildiği üzere, ortak hedeflere ulaşma sürecinde bireylerin ve grupların birbirleriyle daha uyumlu hâle gelmesini sağlar. Ramazân-ı Şerîf ayı boyunca, Müslümânlar, sahûr ve iftâr vakitlerinde bir araya gelerek, birbirlerini oruç tutma konusunda motive eder ve desteklerler. Bu ortak ibâdet pratiği, topluluğun sosyal dokusunu güçlendirir ve bireyler arasında derîn bir empati ve anlayış gelişmesine zemin hazırlar.
Bedîüzzamân'ın ifâdesiyle ilişkilendirildiğinde, "muntazâm bir ordu" kavramı, sâdece disiplin ve düzeni değil, aynı zamânda ordu içerisindeki karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmayı da akla getirir. Ramazân-ı Şerîf ayında Müslümânlar, fiziksel ve mânevî ihtiyâçlarını karşılama konusunda birbirlerine destek olur, özellikle ihtiyâç sâhiplerine yapılan yardımlarla toplumsal dayanışma ve adâlet duygusunu pekiştirirler. Bu süreçte, topluluk içerisindeki bireyler arası bağların kuvvetlenmesi, Ramazân-ı Şerîf'in getirdiği ortak hedeflerin ve ibâdetlerin ötesinde, topluluğun genel olarak sosyal uyum ve birlikteliğini artıran bir etkiye sâhiptir.
Böylece, Ramazân-ı Şerîf ayının topluluk içi davranış ve dayanışma üzerindeki etkisi, sâdece ibâdetlerin yerine getirilmesiyle sınırlı kalmaz; aynı zamânda toplumu mânevî, sosyal ve kültürel boyutlarda bir araya getiren, bireyler arasında derînlemesine bir anlayış ve kardeşlik duygusu oluşturan bir zamân dilimi olarak öne çıkar. Bu, Müslümân topluluğunun, Ramazân-ı Şerîf ayında, gerçekten de "muntazâm bir ordu" gibi, ortak hedeflere doğru birlik ve berâberlik içinde ilerlediğini gösterir.
- TOPLULUK İÇİ DAVRANIŞ VE DAYANIŞMA
- Grup İçi Kohezyon ve Dayanışma
- Grup Dışı Etkilere Karşı Birlik
- Toplumsal Uyum ve Mânevî Güçlendirme
DEVÂM EDECEK İNŞALLÂH
[i] Muzafer Sherif'in "Gerçek Çatışma Teorisi" (Realistic Conflict Theory), özellikle 1954 yılında gerçekleştirdiği ve Robbers Cave Deneyi olarak bilinen araştırmasından sonra önemli ölçüde tanınmıştır. Bu deney, Sherif ve meslektaşlarının gruplar arası çatışma, rekabet ve işbirliği üzerine teorilerini geliştirmelerine imkân tanımıştır. Dolayısıyla, Gerçek Çatışma Teorisi'nin temelleri 1950'lerin ortalarına dayanmaktadır.
Muzafer Sherif'in "Gerçek Çatışma Teorisi" günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan bir teori olarak kabûl edilir. Bu teori, sosyal psikoloji, grup dinamikleri, çatışma çözümü ve organizasyonel davranış gibi birçok alanda temel bir referans noktası olarak hizmet eder. Gruplar arası çatışmaların anlaşılması ve çözümüne yönelik stratejiler geliştirmede önemli bir çerçeve sunar.
Teori, özellikle ortak hedeflere ulaşmanın gruplar arası çatışmaları azaltabileceği ve grup içi kohezyonu artırabileceği fikrini vurgular. Bu kavram, iş dünyâsı, eğitim, spor takımları, uluslararası ilişkiler ve toplumsal barışın sağlanması gibi çeşitli alanlarda uygulanabilir pratik değerlere sâhiptir.
Modern zamânlarda, gerçek çatışma teorisi, kültürlerarası anlayışın geliştirilmesi, toplumsal barışın sağlanması, ve etnik, dinî veya ideolojik gruplar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde kullanılan yaklaşımların geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir. Ayrıca, günümüz dünyâsında karşılaşılan global sorunlara karşı ortak çözümler bulma çabası, Sherif'in teorisinin pratik uygulamalarının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.