Salahattin ALTUNDAĞ
Ramazân Okumaları-11: Evrensel Gerçekliğin Algılanışı Bedîüzzamân Perspektifinden Kuantum ve Mânevîyât
FELSEFE BİLİMİNİN ALT DALLARI EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM
EVRENSEL GERÇEKLİĞİN ALGILANIŞI: BEDÎÜZZAMÂN PERSPEKTİFİNDEN KUANTUM VE MÂNEVÎYÂT
- " Cenâb-ı Hak … bütün enva'-ı nîmeti o sofrada مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i rubûbiyetini ve rahmâniyet ve rahîmiyetini o vaziyetle ifâde ediyor. İnsânlar gaflet perdesi altında ve esbâb dâiresinde o vaziyetin ifâde ettiği hakikatı tam göremiyor, bazan unutuyor."
Bedîüzzamân Said Nûrsî Hazretlerinin “Risâle-i Nûr Külliyâtı” adlı eserlerinde, zâhirî ilimlerle mânevî hakikatler arasında derîn bağlar kurulduğunu görürüz. Burada, modern kuantum teorisinin temel bir özelliği olan "gözlemci etkisi" ile Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin insânların Allâh'ın kâinât ve içindeki varlıkları yaratışındaki işâretleri ve mesajları algılama biçimleri arasındaki ilişkiyi karşılaştıracağız.
Felsefe ve modern bilim dallarından biri olan "Kuantum Bilinci" düşünce akımının, gözlemcinin kâinâta etkisini ve bilincin maddî dünyâyı nasıl şekillendirebileceğini vurguladığını belirtmiştik. Bu akım, gözlemcinin kâinât üzerindeki etkisi, bilincin maddenin durumlarını etkileyebileceği fikri ve kâinâtın temelindeki birliğe işâret eden kuantum dolanıklığı gibi konseptleri içerir ve bilincin kâinâtın temel bir parçası olduğu fikrini merkeze alır. Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın durumu (örneğin, bir elektronun konumu veya hızı) gözlemlenene kadar belirsizdir ve gözlem anında bu belirsizlik çözülür. Bu, gözlemcinin, yani bilinci olan bir varlığın, kâinâtın fiziksel gerçekliğine aktif olarak etki edebileceği fikrini ortaya koyar.
Bedîüzzamân’ın yukarıdaki ifâdesi de bu modern düşünce akımıyla ilginç bir şekilde örtüşmektedir. Bedîüzzamân Hazretlerinin belirttiği bilimsel gerçeğe göre; Cenâb-ı Hakk'ın engin lütfu ve keremi, yeryüzü sofrasını bütün çeşitlilikleriyle donatmıştır; zirâ bu, O'nun rubûbiyetinin, rahmâniyetinin ve rahîmiyetinin somut bir tezâhürüdür. Bu mükemmel düzenleme, "مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ" âyetinde belirtildiği gibi, yâni beklenmedik bir lütûf ve keremle gerçekleştirilmiştir.
Bedîüzzamân, insânların "gaflet perdesi altında ve esbâb dâiresinde" bu hakikati tam olarak göremediklerinden bahseder. Bu ifâde, Kuantum Bilinci'nin gözlemci etkisiyle paralellik gösterir. Bilincimizin evrensel gerçekliği algılama şeklimiz üzerindeki etkisi gibi, insânın da Allâh'ın kâinât ve içindeki varlıkları yaratışındaki işâretleri ve mesajları algılama kapasitesi, bilinç durumuna ve gafletin ötesine geçebilme yeteneğine bağlıdır.
Bedîüzzamân'ın ifâdesinde geçen "Bütün enva'-ı nîmeti o sofrada مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i rubûbiyetini ve rahmâniyet ve rahîmiyetini o vaziyetle ifâde ediyor.” cümlesi, Allâh'ın yarattığı kâinâtın, insânoğluna sunulan bir nimet sofrası olduğunu ve bu sofranın varoluşun her bir yönüyle Allâh'ın rahmetini, yaratıcılığını ve koruyuculuğunu ifâde ettiğini belirtir. Burada, Kuantum Bilinci'nin vurguladığı gibi, gözlemcinin (bu durumda insânın) bu sofrayı nasıl algıladığı, onun gerçekliğini ve Allâh'ın varlığındaki işâretleri nasıl anladığına doğrudan etki eder.
Bedîüzzamân'ın vurguladığı gibi, insânların Allâh'ın kâinâtı ve içindeki varlıkları yaratışındaki işâretleri ve mesajları algılama kapasitesi, onların bilinç durumlarına ve dünyevî dikkât dağıtıcı unsurlardan (gaflet) uzaklaşabilme yeteneklerine bağlıdır. Burada "gaflet", insânın Allâh'ın varlığını ve kâinâttaki işâretlerini göz ardı etmesine neden olan içsel ve dışsal etkenlerin bir özetidir. Yâni, insânın kendi bilinç durumu, Allâh'ın kâinât ve içindeki varlıkları yaratışındaki derîn hakikatleri ne kadar fark edebileceğini belirler.
Bu paralellik, hem kuantum teorisindeki bilimsel bir prensibi hem de mânevî bir gerçekliği vurgular: Gerçekliği algılama biçimimiz, sâdece dış dünyâya dâir değil, aynı zamânda iç dünyâmıza ve rûhsal durumumuza dâir de derîn etkilere sâhiptir. Bu nedenle, mânevî anlamda daha uyanık ve bilinçli olmak, Allâh'ın kâinâtta sunduğu işâretleri ve mesajları daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Dolayısıyla, bu durum hem fiziksel hem de mânevî dünyâlar arasındaki derîn ve karmaşık etkileşimi gösterir.
Bedîüzzamân'ın ifâdesi, insânların bu "sofra-i nîmet"i nasıl algıladıklarının, onların Allâh'ın varlığını ve rahmetini nasıl tecrübe ettiklerini belirleyeceğini belirtir. Bu bağlamda, Bedîzzamân’ın bu ifâdesiyle kuantum bilinci, varlık ve bilincin birbirleriyle iç içe geçmiş olduğunu, gerçekliğin sâdece dışsal bir objektiflikten ibâret olmadığını, aynı zamânda subjektif algı ve bilinç durumlarımız tarafından şekillendirildiğini vurgular.
Bu bilimsel gerçekleri daha derînlemesine ele alalım:
- Varlık ve Bilincin İç İçe Geçmişliği: Kuantum bilincindeki düşünce hem kâinâtın hem de içindeki canlıların birbirleriyle ve tüm varlıkla derînlemesine bağlı olduğu fikrini temel alır. Kuantum mekaniğinden gelen gözlemci etkisi, bu bağlantının bir örneğidir; bir parçacığın durumu, onun gözlemlenmesiyle belirlenir, bu da gözlemcinin (yâni bilincin) fiziksel dünyâyı etkileyebileceği fikrini ortaya koyar. Benzer şekilde, Bedîüzzamân, insânın Allâh'ın yaratışındaki işâretleri ve mesajları algılama şeklinin, onların rûhsal durumlarına ve içsel açıklıklarına bağlı olduğunu vurgular.
- Subjektif Algı ve Objektif Gerçeklik: Gerçekliğin sâdece dışsal, objektif bir olgu olmadığı, aynı zamânda bireyin subjektif algıları ve bilinç durumu tarafından şekillendirildiği fikri kuantum bilincinde önem kazanır. Yâni, dış dünyâdaki bir olay ya da nesne, farklı insânlar tarafından farklı şekillerde tecrübe edilebilir ve yorumlanabilir. Bu, bireyin iç dünyâsının, dış dünyâyı algılama ve anlamlandırma şekli üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösterir.
- Mânevî Hakikatler ve Bilinç Durumu: Bedîüzzamân'ın vurguladığı gibi, insânın Allâh'ın yaratışındaki derîn mânevî hakikatleri görebilme kapasitesi, onların içsel bilinç durumlarına bağlıdır. Kişinin mânevî açıklığı, kalbinin temizliği ve Allâh'a olan yakınlığı, bu hakikatleri algılama şeklini etkiler. Kuantum Bilinci düşüncesinde de benzer bir şekilde, gözlemcinin bilinç durumunun kâinâtla olan etkileşimini şekillendirdiği öne sürülür.
Bedîüzzamân Said Nursî'nin perspektifinden, kuantum dolanıklığı, Allâh'ın yaratışındaki derîn birlikteliğin ve her şeyin O'nun irâdesi altında birbirine bağlı olduğunun bir işâretidir. Bu birliktelik, fiziksel âlemin ötesinde, insânın mânevî dünyâsı ve Allâh'la olan ilişkisinde de kendini gösterir. İnsân, bu evrensel birlik içinde, Allâh'ın yaratışındaki işâretleri gözlemleyerek ve O'nun varlığının, birliğinin ve sıfâtlarının derîn anlamını idrâk ederek kendi varoluş amacına dâir bilgi edinebilir.
Bu bağlamda, Bedîzzamân’ın bu ifâdesiyle kuantum bilinci, maddî dünyânın ve içindeki mânevî hakikatlerin, sâdece dışsal gözlemlerle değil, aynı zamânda kişisel içsel durumlar ve bilinç düzeyleriyle de derînlemesine ilişkili olduğunu vurgular. Gerçekliğin hem objektif hem de subjektif boyutları birleştiren bir yapı olduğu kabûl edilir. Bedîüzzamân’ın bu perspektifi, bireyin hem kâinâtı hem de kendi iç dünyâsını keşfetmesi ve anlaması için geniş bir alan sunar.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.