Himmet UÇ
Sanat, marifet, ittifak
Bediüzzaman, cehalet, zaruret, ihtilaf denilen yıkım araçlarını üç makul ve yapıcı tavır, araç, tutum ilgi daha neler ile kapatmağa tedaviye çalışır. Hatta onun vermek istediği insan eğitiminin temeli bu altı kelime ve alternatifleridir. Bu altı kelimeyi eserlerde tarayıp onların karşılıklarını anlatmak bir kitap olur. Ama muhtaç olduğumuz bunları okumak da değil fiilen icra etmektir. Bir dava tasavvuf ile Anadolu İslamı arasında kimliği bile taayyün etmemiş bir dünya görüşe ise bununla nereye varılır, namazını kılar, birşeyler okur ama hayatının bir tezi yoktur, derinleşmek, tetebbuat gibi bir iddiası yoktur, neyi nasıl yaşayıp savunacağı konusunda ciddi çalışmaları yoktur.
Marifet kelimesinin o kadar boyutları var. Marifet-i ilahiye, mariifet-i Rabbaniye, marifet-i kainat, marifetullah sayısız marifet ile doğan kelimeler cümleler var. Marifet silahiyle mücadele etmek kesif bir tavır ve tutum ve gayret gerektirir. Ya sanat? Risale-i Nur bütünüyle bir sanat felsefesidir. Sanat, bakmak, görmek, düşünmek, mütalaa etmek ise Bediüzzaman’ın bütün hayatı ve eserleri sanat demek. İnsanın hayat felsefesi, bakmak, görmek konusundaki gayretleri. Bu bakmak, görmek ve düşünmek kelimelerinin derinleşmesi için tarihten, ilim adamlarının bilgi ve araştırma için çektiği sıkıntılardan haberdar olmalıdır bir düşünen adam. Bediüzzaman eazımın düşünmek konusundaki tavırlarına küçük cümlelerle temas eder. O aslında onlarla bir kişilik çizer ve tavsiye eder. Talebelerinin de büyüklerinin hatta en mübtedilerinin portrelerini çizer Barla Lahikasında onları yüceltir ve örnek verir.
Eserleri sayısız sanat menşeli kelimelerle örülmüştür. Bir kimyacı gibi bakar, astrnom gibi bakar, matematikçi gibi bakar, felsefeci gibi bakar, estetikçi gibi bakar, bakar bakar… O kadar çok bakma şekilleri var ki, onları denetlemek ve Bakmak fiili etrafındaki kıyameti görmek ayrı bir iş. ”Senürihim ayatuna el afaku vel enfüs” diyor otuz üç pencereden bakıyor. Binlerce pencere onlar. Büyük dediğimiz ve gölgesinde yattığımız adamlar büyük adamlar yetiştirip Bediüzzaman algısını değiştirmeliydiler. Büyüklüklerine söz yok, ortada büyük tezleri olan büyük gayret. Abideleri gelmemiş, çile çekmişler ama neşriyatın kurtulması için ama o neşriyatın ibda ettiği adamlar olmalıydı.
Bu kadar çok sanat kelimesini ondan doğan Sani, masnu, masnuat, tenasüb, en az yüz sanat menşeli kelime… Bunları taramak ortaya sanat kelimesine getirdiği boyutları ortaya koymak ayrı bir iş. Büyük sanat ve düşünce adamlarımızın hayatı onun dünya ve kainata bakış açıları yanında çok sönük kalır. Ama o gündelik hayatı kurtarmak gibi asgari bir iddianın peşinde olduğu söylenemez, onun kurtarmak istediği hayatın boyutları da ayrı bir konu. Hayat karşısında Bediüzzaman… Bunun da çok kelimeleri boyutları var. Tabiat hayatının denetimi ve ifadesi onun eserlerinin büyük bir boyutu, baktığı canlıların nesnelerin, olayların, insan tiplerinin, karakterlerinin izahı çok daha derin bir boyut. Hiç bakmadan yürümemiş ki, bak kelimesinin taranması onun nasıl baktığının okyanusu.
Bir de ittifak kelimesi var, bir araya gelmek. Namaz kılmak için değil, birşeyler yapmak için bir araya gelmek. Kazma ile yol kazan işçilerin yaptığı gibi bir şeyi kazmak ortaya bir şeyler çıkarmak. Bu ittifak kelimesi de bir okyanus, onunla ilgili çok sözleri, denetimleri, gözlemleri var. Bu üç kelimeye dikkat çekmek isterim ama çok ciddi bir tarama gerektirir. Hayırlısı… Bediüzzaman’ın sanat, marifet mektebinin devamlı öğrencileri olmalı, mesai saatleri olmalı, çalışmalarının dökümü olmalı, sürekli yayınlanmalı. Bekleyelim…
Bir şiir:
İlahi kızılcık
İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
İlâhi kızılcık!
Garib Orhan Veli’nin baktığı kesin ama keşke bakmasını birisi ona öğretseydi.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.