Afife ARTIK
San’atının hârikalarını göstermek
Mutfakta iki renkli bir kek hamurunu anneannelerimizden kalan tepesi camlı kek tenceresine dökerken hatırıma gelen manaları paylaşmak istedim.
Beyaz renkli hamurun kakaolu hamur üzerine zarifçe kıvrımlarla süzülüşünü seyrederken fıtratımda sanata olan hislerim harekete geçti. “Sübhanallah” dedim. Rabbimiz bir meşher açmış kendi san’atının harikalarını gösteriyor. Her bir hanımın evi de onun meşheridir. Temizliğinin, zerâfetinin, yemek ve pastalarının çeşit çeşitlerini o meşherde sergiliyor. Hele ki bu evlere kapanılan zamanlarda… Elbette evvela güzel ahlakının ve ailesine karşı şefkatinin harikalarını sergiliyor. (Rabbim evi olmayanlara hayırlı evler nasib eder inşallah, biraz hüzünlendim bunu yazarken.)
Keki ocağa koyup öyle devam edeyim. Kesintiye uğrasın istemiyorum bilmem şu anki coşku ve şevkim devam edecek mi? Nasib devam ettiği gibi nasıl gelirse artık…
Esasen son zamanlarda kek pişirmek çok lüks olmuş idi benim için. Bazı arızalar ile yazı çalışmalarım ve hayatımın akışı epey donmuş idi. Allah’a hamd olsun bugün yaşadığım küçük bir travma beni canlandırdı. İnşallah böyle devam eder. (Evet farkındayım mutfağa gidip gelince yazının akışı da değişti selâsetine halel geldi.)
Bugün saatlerce babamın tansiyonu çok yüksek kaldı. Maşallah kendisi epey sâkin idi ben ise panik… (İçimden bir ses: Şimdi okuyanlar “İkinci Şuayı anlamak”, “Kastamonu Lâhika düsturları” gibi yazıları yazan neden kendini yazmış demesinler diyor… İnşallah güzel güzel derslerimi çalışmaya devam ederim dualarınızı beklerim.)
Allah’a hamd olsun akşam saatlerinde babamın tansiyonu normale düşmesi ile benim de aşırı stres düzeyim (biliyorum imanın gerektirdiği teslim ve tevekküle münâfi bu hâlim, Allah istikamet verir inşallah) de normale geldi. Bu neş’e ve şevk ile babamın sevdiği tarzda bir keki pişirmeye koyuldum. Kendisine de “siz iki renkli seviyordunuz değil mi, kakaolu-sade karışık” diye neşeli bir ses tonu ile sordum. Özlemişim neş’eli olmayı. Hele babamın yanında neş’eli olup onu da sevindirmeyi. Allah affetsin üzdüm epey kendimi de onu da. Her ne ise…
Evet gelelim esas meselemize. Nasıl ki bu kâinatın sahibi, kâinatı san’atını sergilemek için; hem kendi seyretmek hem de gayr nazarı ile bakmak için açmış (temsilde kusur yok) her hanımın evi de kendi teşhirgâhıdır. (Bunu yazarken evimin nezafetsizliğini göz ardı ederek, temiz, nezih ve zarif kardeşlerimin kendilerinin âyinesi olan evlerini düşünerek yazıyorum.)
Bir evin kapısı açıldığında evvela evin hanımının güler yüzü karşılar kapıyı çalanı. Sonra mis gibi bir temizlik kokusu (deterjan veya çamaşır suyu olması şart değil.) Sonra zarif süslemeler, şirin örtüler, intizamlı raflar…
“Her kemal ve cemal sahibi kendi kemal ve cemalini görmek ve göstermek istemesi” sırrınca evin hanımının ruhundaki güzellikler ve nezafet eşyalara sirayet etmiştir. Narin, nazif bir ruhun tecessüm etmiş hâline gelmiştir âdetâ evi…
İşte şimdi dünyadaki salgın hastalık nedeniyle herkes ruhunun âyinesi olan evlerinde. Sadece temizlik, intizam değil şefkat sunma vakti şimdi. Âile fertleri hiç bu kadar uzun bir arada kalamamıştı ne zamandır. Evin annesinin ruhundaki şefkat ve zerafettir evin fertlerini birbirine bağlayan… Yok ağlamayacağım anneciğimin inşallah kabri genişlensin nurlansın. (Ağlamayacağım demekle olmuyor tabii… Babam fark etmesin de…)
Evet annedir evin güneşi. Ev annenin san’atının teşhirgâhıdır. Maddi temizliğini ve manen şefkatini sergilediği yer…
İşte şimdi o teşhirgâhlardayız. Rabbim san’atı takdir etmekle, kenetlenmek ve maddi manevi yardımlaşmakla rızıklandırsın hepimizi…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.