Nur KABADAYI DEMİR
Şehit haberleri: doğu ve batı kan ağlıyor
Müslüman olmamış olsaydık şehitlerimizin acısı nasıl dinerdi acaba? Hangi aile neyle teselli olurdu?
Ateş gerçekten düştüğü yer mi yakıyor? Bazı sabah haberlerinde, okunan mesajlardan ve maillerden, tüm halkın yüreklerinin yandığı ortaya konuyor. Her birimiz duyduğumuz haber karşısında gözyaşlarına boğuluyor bir yandan da dualara sarılıyoruz.
Vatanımızın ve milletimizin birliği için sokaklara dökülüyoruz. Tek yürek olduğumuzu göstermek için seslerimiz göklere yükseliyor. Dimdik ayakta kaldığımızı göstermek için acılar içindeyken bile bayrağımızı taşıyoruz.
Nedir bu acının çözümü peki? Neden bitmiyor bu kavga? Yoksa bu olanların dışında mıyız?
Birey olarak sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz halde neden acılar dinmiyor? Birey olarak yeteri kadar bu konuyla ilgilenmiyor muyuz?
Demek ki bazen sadece birey olarak yeterli olamıyoruz. Bunları yazmamdaki amacım ne bir kişiyi ne de bir grubu tahrik etmek değildir, böyle bir şey olamazda zaten. Ama doğruları yazılarımla söylemek gerekiyorsa ve bu bir uyanışa sebep olacaksa; kalemimi bu yolda feda ederim. Çünkü anneler ve babalar gençliğin baharındaki, gözlerinin bebekleri evlatlarını hiç tereddüt etmeden vatani görevlerini yapmaları için askere yolladılar.
Bu acının çözümü, çözümsüzlük müdür? Elbette değildir. Seçimlerimizi doğru yönde belirlersek ve aklımızı kullanırsak daha çok şey başarabiliriz.
İkinci çözüm ve en önemlisi de doğu bölgemizde eğitimin ve eğitimin yanı sıra oradaki kardeşlerimizin yaşam şartlarını en iyi duruma getirmektir. Eğer bunlar iyi olursa, bir insan neden dağa çıksın ki, neden yanlışın içine sürüklensin. Neden kardeşinin kanını akıtsın.
Belki de yine aynı hatayı yapıyoruz. Sorunun kaynağına inmeden sorunu masalara yatırıyor, biraz uyutuyor sonra da tekrar kaldırıyoruz. Bakıyoruz yine şehidimiz var. Sorunu tekrar masaya yatırıyoruz. Tam 30 yıldır bunu yapıyoruz. Dile kolay gelen 30 yıl.
Bazı illerde de terör olayları olmasına karşın o illerde fazla barınamazken, terör doğu illerimizde daha çok barınıyor. Bunun sebebi yüksek dağlar mıdır? Yoksa yoksulluğa mahkûm edilen kardeşlerimizin önüne çektiğimiz dağlar mı?
Neden Karadeniz veya Akdeniz’de bölücülük değil de; Doğu’da. İşte bu sorunun cevabı verilmelidir.
(Bu sorunun cevabı verilirken suçta doğudaki kardeşlerimizin üzerine atılmamalıdır. Çünkü şehitlerimizin arasında onlarında evlatları vardır.)
Cevaplardan bir tanesini ben yazayım. Diğer cevapları, bu yazıyı okuyanlar cevaplayabilir.
Türkiye’nin en çok maden rezervleri Doğu Anadolu bölgesinde bulunuyor. Ama doğudaki
kardeşlerimiz bu zenginlik içinde fakirlik çekiyor ve bazı kardeşlerimde fakirlikten dolayı dağlara çıkıyor. (Bu gerçeği birçok kez okuduk, duyduk. Terör örgütüne katılanlar kendisi açıkladı bu gerçeği. Türlü vaatlerle kandırılarak bu illete bulaştıklarını ve sonradan zengin olacaklarını açıkladılar.)
Şimdi de doğunun, şimdiki haline bakalım. İnsanlarımız toprak evlerde oturuyor. Sizce toprak evlerin hâkimiyeti için mi yıllardır orada savaş var?
Bu yazdıklarımız, duyduklarımız için çözüm elbette gelecektir. Ama birey çözümünden ziyade bu devletin ve sosyal kuruşlarında görevidir.
Bu konuya yakın bir konu olarak:
Doğu bölgemiz yoksulluk içinde terörle kan ağlarken, batı bölgemiz de zenginlikler içinde kalp ve ruhlarını kaybetmişlik içinde ağlıyor. Bu da konunun çok farklı bir boyutu.
Bizler şehit ailelerimizin acısını paylaşmak için çalışırken batının zenginliğinden faydalanarak doğu gerçeğini perdelemeye çalışan yazılı veya görsel basını da duyarlı olmaya çağırıyorum.
Kişi menfaatinden önce toplum menfaati öne geçtiği zaman inşallah her şey çözülecektir. Tabii bu sorun çözülesiye kadar inşallah yüreklerimiz bir daha yanmaz.
El hâsıl, bu durumda kendimi tıpkı şu olaydaki karıncaya benzetiyorum: Hz. İbrahim (as) ateşe atılacağı vakit bir karınca su taşıyor. Ve karıncaya: “Senin taşıdığın suyun şu koskoca ateşe ne faydası olur.” diyorlar. Karıncanın cevabı o kadar manidar ki: “Ben, bana düşen görevi yapıyorum.” diyor.
Hepimiz kendimize düşen görevi yapıyorsak; akan kanlar ve akıtılan gözyaşları elbette bir gün bitecektir.
Vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.