Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Selahaddin Akyıl Ağabey

Bundan beş yıl önce bir İzmir seyahatimizde Üçyol semtinde Selahaddin Akyıl Ağabey ile birkaç sefer görüşmüş ve saatlerce hatıralarını dinlemiştik. Bunları yazmak istediğimi o zamanlar kendisine de ifade etmiş ve onayını almıştım.

Gaziantepli dostumuz Ahmet Aslantaş ile birlikte dinlediğimiz bu hatıraları o zamanlar için yayınlama fırsatı bulamadım. Bunu tabii ki bir ihmal olarak kabul ediyorum. Bu tarihten sonraki zamanlarda telefonla da olsa kısa bazı görüşmelerimiz oldu.

Her fani gibi Selahaddin Abi de bu dünyadaki vazifesini tamamlayıp, ebedi âleme uğurlandı. Uzun ve bereketli bir hayat yaşadı. 1933 yılında Van’da dünyaya geldi ve seksen yedi yıllık bir hayatın ardından 15 Eylül 2020 tarihinde İzmir’de vefat etti.

Büyük, ulvi ve muhteşem bir hizmetin içinde, maddi ve manevi her türlü fedakârlıklarda bulunarak müstakim bir hayat yaşamak, öyle her faniye nasip olabilecek bir mazhariyet değildir.

1953 yılında Vanlı Molla Hamid abi ile tanışmasından sonra Elhüccetüzzehra ile başlayan Nur yolculuğu, tam altmış yedi yıl sürdü. Bu altmış yedi yıl boyunca, elinden geldiği kadar bu milletin iman ve ahiretine, Risale-i Nurlar ile hizmet etmek sevdasından bir an bile vazgeçmedi.

1953 yılında Bolu’da yaptığı askerlik vazifesini tamamladıktan sonra 1955 yılında memleketine dönmeden, terhisten hemen sonra bir tren bileti alarak Isparta’ya, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret maksadıyla gitti. Fakat bu ilk ziyaretinde Üstad Isparta’da bulunmadığı için görüşemedi ve oradan da memleketi Van’a gitti.

Van’da arkadaşları ile birlikte bir ev kiralayarak burada toplu olarak Risale-i Nur dersleri yapmaya başladılar. Her geçen gün daha çok okuma ve daha çok hizmet etme şevki içinde hizmetlere bütün gücü ile sarılmaya başladı.

Fakat Üstad’ı ziyaret etmek, sohbetinde bulunmak iştiyakı her geçen gün artmaya devam ediyordu. 1956 yılında Üstad’ı ziyaret maksadıyla yeniden Isparta’ya gitti. Rüştü Ağabey ile görüştü ve oraya gelenlerin yardımı ile Üstad Hazretlerini ziyaret etti.

Van’dan gelmiş olmak, muhakkak ki, Üstad’ı o eski Van günlerine, Van Kalesine, Çoravanis’e, Erek Dağına, Horhor Medresesine, Nurşin Camii’ne ve burada yaşanan çok sayıda nurlu hatıraya götürmüştür. Fakat burada özellikle Üstad’ın Çaycı Emin Abi’yi sorması ve İran’a gitmekten vazgeçmesini kendisine iletmesini söylemesi çok manidardır.

Kastamonu yılları, o çileli yalnızlık, Çaycı Emin’in kahramanlık ve fedakârlığı, insanların selam vermekten korktuğu Üstad’ın evine her gün gelmesi ve hizmetini büyük bir ihlas ve samimiyet ile görmeye çalışması unutulur mu? Selahaddin Abi de Van dönüşü Çaycı Emin abiyi bulur ve Üstad’ın mesajını iletir. Emin abi de bunun üzerine İran’a gitmekten vaz geçer.

Selahaddin Abi, bu ziyaretten kısa bir süre sonra yeniden Isparta’ya, Üstad Hazretlerini ziyarete gitmiş ve bu sefer tam Üstad Hazretlerini arabasına binip başka bir yere gidecekleri zaman evinin bahçesinde görmüş. Kısa bir görüşmenin ardından yeniden Van’a dönmüş.

Selahaddin Akyıl abinin bir başka hatırası da, İlyas Kitapçı’dan naklen anlattığı ilginç bir olaydır. 1957 seçimlerinde Van’da CHP kazanmış ve bu sırada kendisini ziyaret eden Van Gazetesi Sahibi İlyas Kitapçı’ya, Üstad bu durumu naklen, Vanlılardan küstüğünü ifade etmiş. Daha sonra Üstad aynı sitemini, Çaycı Emin Ağabey kendisini ziyaret ettiğinde de tekrarlamış.

Selahaddin Akyıl abinin son ziyareti ise, Üstad’ın vefatından kısa bir süre önce 1960 yılında Emirdağ’da gerçekleşmiş. En uzun sohbeti de burada yapmışlar. Bütün talebelerine selam ve muhabbetlerini göndermiş. Üstad Hazretleri, Selahaddin Abiye bu görüşmede şunları söylemiş:

“Kar­de­şim! Risale-i Nur’a perde yapmamak için Al­lah be­nim sesimi kesti. Bü­tün müş­kül­le­ri Ri­sa­le-i Nur hal­let­miş. Bak kar­de­şim! Şeyh Fe­him’i ben ya­nı­ma al­mı­şım. Çocuk­la­rı­na se­lâm söy­le, onun için me­rak et­me­sin­ler, ca­mi­ler­de va­az­lar­da Ri­sa­le-i Nur oku­sun­lar” de­di.

O zamanlar Şeyh Fehim’in torunu Van müf­tü­süy­dü. Selahaddin Abi, buradan Van’a döner. Van Müftüsünü ziyaret eder ve Üstad’ın söylediklerini tebliğ eder. Müftü “benim başım üstüne” der ve ihtilale kadar Erek Camii’nde Risale-i Nur’ları okur. Üstad Hazretleri Selahaddin Abiye, “Van’a gitmesini, kendisinin de kısa bir süre sonra o taraflara geleceğini” ifade etmiş. Gerçekten de bir ay kadar sonra Üstad Urfa’ya gelmiş ve orada vefat etmiş.

Üstad’ın vefat haberi telgrafla Van’a ulaşınca, buradaki abiler hemen bir araya gelerek bir otobüs kiralamışlar ve Urfa’ya hareket etmişler. Cuma günü, Cuma namazından sonra defnedilme kararı alınmasına rağmen, izdiham oluşmasından çekinen yetkililerin ricası üzerine cenaze defin işlemleri erkene alınmış ve Perşembe günü ikindi namazından sonra gerçekleştirilmiş. Ve defin işleminin son anlarına yetişerek vazifelerini yapmaya çalışmışlar.

Selahaddin Akyıl’ın yolu birçok sefer mahkemelere, karakollara ve hapishanelere düşmüş. Çeşitli iftiralara uğramış. Tutuklu olarak aylarca hapishanelerde kalmış. Bu hapishanelerde arkadaşları ile beraber çok büyük ve önemli hizmetlere vesile olmuşlar. Hapishanelerde bu tenvir faaliyetleri neticesinde neredeyse namaz kılmayan kalmamış. Fakat hiçbir mahkûmiyet almadan hepsinden beraat almış.

1967 yılında Van’da yapılan Bediüzzaman mevlidinin ardından bir soruşturma açılır. Bu soruşturma sırasında yaklaşık 500 kişinin ifadesine başvurulur. 81 kişi mahkemeye sevk edilir. Aralarında Selahaddin Akyıl, Gültekin Sarıgül, Rahmi Erdem, Müştak Zernekli ve Erol Kuralkan’ın bulunduğu yedi Nur Talebesi tutuklanır ve yedi ay kadar hapiste kalırlar.

Aynı şekilde hapishanede bulunduğu dönemlerde, sükûnetin ve huzurun sağlanması, tutuklu ve mahkûmların Risale-i Nur derslerini dinlemeleri ve anlamaya gayret göstermeleri için her türlü destekte bulunur ve maddi manevi fedakârlıklarda bulunmaktan kaçınmazdı. Çocuklara da Risale okutmak için çok önemli teşviklerde bulunur ve onları ödüllendirirdi.

Selahaddin Abinin bir başka özelliği de namaza gösterdiği büyük özen ve hassasiyetti. Namazları hep vaktinde ve cemaatle kılmaya gayret eder ve tesbihatı da ihmal etmezdi. Bu arada Cevşen okuma konusundaki gayretini de unutmamak gerekir.

1974 yılında ailece İzmir’e taşınan Selahaddin Akyıl, burada geçimini özellikle inşaat işlerinden sağlamaya çalışıyordu. Oturduğu apartmanda mümkün olduğu kadar hizmet için de bir daire ayırma gayretinde bulunuyordu. Ülkenin birçok beldesindeki dershanelere çok büyük desteklerde bulunur, maddi katkılarını mümkün olduğu kadar hissettirmeden yapar ve İman-Kur’an hizmeti için her türlü fedakârlığı göstermekten kaçınmazdı.

Oğlu Said Akyıl’ın aktardığına göre, İzmir’e taşındıktan bir müddet sonra bizzat FETÖ lideri tarafından yapılan davetlere asla iltifat etmemiş, Risale-i Nur hizmetinin tahrif edilmeden ve aslına uygun bir şekilde İzmir’de devam etmesi için önemli gayretlerde bulunmuş ve fedakârlıklar yapmıştır.

15 Eylül günü Çamlık’ta ebedi âleme yolcu edilen Selahaddin Akyıl Ağabey’e Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz. İnşaallah burada yapılan muhteşem ve fedakârca hizmetlerin mükâfatı olarak, başta Peygamber Efendimiz (ASV)’in bulunduğu nurani meclislerde ve nurani sohbetler ile ebedi cenneti intizar etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum