Sema tabakaları

26. ayetin son kısmı “Sonra semayı istiva ettirdi, onları yedi sema olarak tanzim etti.”

Bakara suresi Kur’an‘ın en uzun suresi. Kur’an’ın Fatiha ile açılışı yapıldıktan sonra alemin yaratılışının safhalarını da anlatır. Bunlardan biri de, 29. ayettir. Bu ayet hilkatin en önemli olaylarına işaret eder. Alemin yaratılışı ve içindekilerin insan için olduğu, Allah’ın arşının O’nun yönetim yeri olduğunu, sonra yedi kat semanın açıldığını anlatır. Arzın, semanın, arşın anlatımlarıdır. Çok kısa bir cümle ile yaratılışın özetidir, insan merkezli oluşunun izahıdır.

Bu ayet yaratılışın abc’sidir. Kur’an‘da bunu tamamlayan daha sonraki dönemlere dair ayetler de vardır.

Seba semavat

“Ey arkadaş! Semavatın dokuz tabakadan ibaret olduğu, eski hikmetin hurafelerinden biridir. Onların o hurafe-vari fikirleri, efkar-ı ammeyi istila etmişti. Hatta bazı müfessirler, bazı ayetlerin zahirini onların mezheblerine meylettirmişlerdir. Hikmet-i cedide ise, feza denilen şu boşlukta yalnız yıldızların muallak bir vaziyette durmakta olduklarına kaildir. Bunların mezhebinden semavatın inkarı çıkıyor. Ve bu iki hikmetin birisi ifrata varmışsa da, ötekisi tefritte kalmıştır. Şeriat ise, Cenab-ı Hakk'ın yedi tabakadan ibaret semavatı halketmiş olduğuna hâkimdir ve yıldızların da balık gibi o semalar denizlerinde yüzmekte olduklarına kaildir.

“Hadisde ise, semanın mevcün mekfufun  dan ibaret bulunduğunu emrediyor. Şu hak olan mezhebin, "Altı Mukaddeme" ile tahkikatını yapacağız. Birinci mukaddeme: Şu geniş boşluğun Esir ile dolu olduğu, fennen ve hikmeten sabittir.

“İkinci Mukaddeme: Ecram-ı ulviyenin kanunlarını rabteden ve ziya ve hararetin emsalini neşr ve nakleden fezayı doldurmuş bir madde mevcuddur.

“Üçüncü Mukaddeme: Madde-i Esiriyenin, yine Esir olarak kalmak şartiyle, sair maddeler gibi muhtelif teşekkülatı ve ayrı ayrı nevi'leri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülatları gibi.

“Dördüncü Mukaddeme: Ecram-ı ulviyeye dikkat edilirse, tabakaları arasında muhalefet görünür. Evet, yeni teşekküle ve in'ikada başlamış milyarlarca yıldızlardan ibaret Kehkeşan ile anılan tabaka-i Esiriye, sabit yıldızların tabakasına muhaliftir. Bu da, manzume-i şemsiyenin tabakasına ve hakeza yedi tabakaya kadar birbirine muhalif tabakalar vardır.

“Beşinci Mukaddeme: Araştırmalar neticesinde sabit olmuştur ki: Bir maddede teşkil, tanzim, tesviyeler vaki olursa, birbirine muhalif tabakalar husule gelir. Bir madenden kül, kömür, elmas meydana gelir; ateşden alev, duman husule gelir. Müvellidülma' ile Müvellidülhumuzanın imtizacından su, buz, buhar tevellüd eder.

“Altıncı Mukaddeme: Şu müteaddid emarelerden anlaşıldı ki; semavat müteaddittir; şeriat sahibi de, yedidir demiştir; öyle ise yedidir. Maahaza yedi, yetmiş, yediyüz sayıları arab üslublarında kesret için kullanılır.

“Arkadaş! Pek geniş bulunan Kur'an-ı Kerimin hitablarına, manalarına, işaretlerine dikkat edilmekle bir amiden tut bir veliye kadar bütün tabakat-ı nasa ve umum efkar-ı ammeye olan müraatları, okşamaları fevkalade hayrete, taaccübe mucibdir.

“Mesela: seba semavat  kelimesinden bazı insanlar hava-i nesimiyyenin tabakalarını fehmetmiştir; öbür bazı da, arzımız ile arkadaşları olan hayattar küreleri ihata eden nesimi küreleri fehmetmiştir; bir kısım da seyyarat-ı seb'ayı fehmetmiştir; bir kısmı da, manzume-i şemsiye içinde Esirin yedi tabakasını fehmetmiştir; bir kısım da, şu bildiğimiz manzume-i şemsiye ile beraber altı tane daha manzume-i şemsiyeyi fehmetmiştir; bir kısım da Esirin teşekkülatı yedi tabakaya inkısam ettiğini fehmetmiştir.Hülasa : Herbir kısım insanlar, istidatlarına göre feyz-i Kur'an'dan hisselerini almışlardır. Evet Kur'an-ı Kerim, bütün şu mefhumlara şamildir diyebiliriz. (İ.İ.)

Semavat miraç olayında da gündemdedir ama önceki kısımdan tarih olarak veya Kur’an’ın tarihine göre çok sonraları 124 bin peygamberin gelip vazifelerini ifa ettikten sonra sıra Peygamberimize (asm) gelince daha yakın zamanların olayıdır.

Miraç olayında Peygamberimiz (asm) 52 yaşındadır. Yolculuğun ilk durağı birinci semadır. Nöbetçi melekler “kim geliyor“ diye sordular. Cebrail kendi ismini söyledi, Melekler “seninle beraber olan kimdir?” dediler. Cebrail “Muhammed“ dedi. Kendisinin çağrılıp çağrılmadığını sordular, Cebrail “Evet“ dedi. Bunun üzerine kapı açıldı Hz. Muhammed (asm) muhteşem bir şekilde karşılandı.

Burada Resulullah melekler, insanların ruhları ve o sırada orada hazır bulunan büyük şahsiyetlerle tanıştırıldı. Bir mükemmel ihtiyar ile tanıştırıldı. Her haliyle eksiksiz bir insandı. Cebrail onun Hazreti Adem olduğunu söyledi. “Yani sizin atanız.” Bu zatın sağında ve solunda pek çok kişi vardı. Hz. Adem sağa baktıkça seviniyor, sola baktığında ise üzülüyor ve ağlıyordu. Peygamberimiz (asm) ”mesele nedir” diye sordu. Cebrail dedi ki, “bunlar insan ırkıdır, Hz. Adem sağındaki insanları görerek seviniyor ama solundaki kötü ve sapık evlatlarını görünce üzülüyor.”

Bundan sonra Peygamberimiz (asm) her şeyi ayrıntılı bir biçimde inceledi. Bir yerde çiftçilerin tarlalarda çalıştıklarını gördü, bunlar ne kadar topluyorduysa mahsül o kadar artıyordu. Peygamberimiz (asm) sordu ”bunlar Allah yolunda cihat edenlerdir” denildi.

Bazılarının başlarının taşla ezildiğini gördü bu da namaz için ağır hareket eden insanlardı, namaz için başlarını kaldırmıyorlardı. Yamalı elbise giymiş bazılarını gördü, bunlar mallarının zekatını vermeyen insanlardı. Hz. Peygamber (asm) bir kişinin ağaç ve tahtalar toplamakta olduğunu gördü, bunları kaldırmak isterken onlara daha çok eklendiğini, bunun kim olduğunu sordu. “Bu adam emanet ve mesuliyetin yükünü taşıyamıyordu, fakat bunlara azaltmak yerine daha da artırıyordu.“

Bazı kimselerin dil ve dudaklarının makasla kesildiğini gördü. Bunlar dedikoduculardır, serbestçe konuşur ve fitneye neden olurlar. Bazı insanların kendi etlerini yediklerini görür, bunlar başkalarına dil uzatan ve onlarla alay edenlerdi. Bazı insanların tırnakları bakırdandı ve ağız ve göğüslerini dövüyorlardı. Bunlar insanların arkasından konuşuyor ve namuslarına leke sürmek istiyorlardı. Bazıları deve dudaklıydı, ateş yiyorlardı. Bunlar yetimlerin mallarını yiyenlerdi. Bir süre sonra Resulullah karınları şişmiş ve yılanlarla dolu kişileri gördü. Gelip geçenler onları eziyorlardı. Bunlar kıpırdayamıyordu. Bunlar faiz ve haram yiyenlermiş. Bazı kişiler temiz et yerine kokuşmuş et yiyorlardı, bunlar helal koca ve karılarını bırakıp fuhuşa giden kimselerdi. Göğüslerinden asılı kadınlar gördü, bunlar kocalarına onlardan olmayan çocukları musallat eden kimselerdi.

Peygamberimiz (asm) bir melekle buluştu, o peygamberimize çok soğuk davranır, bu gülmeyen cehennemin bekçisidir. Sonra gözünün perdesini çekti Cebrail, cehennem bütün dehşetiyle göründü.

İkinci semada Hz. Yahya ve Hz. İsa ile görüştü, üçüncüde Hz. Yusuf’u gördü. Kendisine çok benziyordu. Dördüncüde Hz. İdris beşincide Hz. Harun‘u gördü. Altıncıda Hz. Musa ile tanıştırıldı. Yedincide muhteşem bir saray gördü, burada kendisine çok benzeyen bir zatı gördü. Bu Hz. İbrahim‘di.

Daha sonra Sidret’ül Müntehaya gitti, Arş-ı Muallayı gördü, cenneti gezdi. (Mevdudi)

Yedi sema tabakası ile ilgili bu izahta, birinci kısım ilk yaratılış semanın bölümlerinin arştan bahseder. İkinci kısım ise inşa değil çok sonraların olayı miraç penceresinden semanın tabakalarını ve sakinlerini anlatır. Bu hüvellezi ile başlayan ayet tam bir mucize. Küçücük hacmine dünya kadar, ulvi ve kozmik vaka ve mekan yüklenmiştir. Bu yüzden bu anlatım ve tasarım bir peygamberin olamaz, bütün zamanlara hükmeden bir Yaratıcının fiilidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum