100 yıl önce Türk ordusunun gücü

1908, Türkiye tarihinin dönüm noktalarındandır. İkinci Meşrûtiyet ilân edilmiştir (meşrûtiyet=taçlı demokrasi, demokratik monarşi). Temmuz’a kadar İkinci Sultan Abdülhamîd’in (1842-1918) (1876-1909) şahsî yönetimi, sonra tahttan indirilinceye kadar kısa m

YILMAZ ÖZTUNA'nın Haberi

Böylesine tarihe damgasını vuran bir şahsiyet, son yılında nasıl bir ordu ve donanma bıraktı? Bir kaç paragrafta mümkün olabileni sunacağım.

Meşrûtiyet arifesinde Osmanlı Türkiyesi, Dünya’da resmen “büyük devlet” kabûl edilen 9 devletten biridir. Üç kıt’a üzerindedir. Tuna’dan Orta Afrika’ya, Hind Okyanusu’ndan Adriyatik’e uzanmaktadır.

Ordunun başında, Meşrûtiyet’te unvanı harbiye nazırı olarak değiştirilen serasker denen mareşal rütbesinde bir bakan vardır. Protokolde sadrâzam, şeyhülislâm ve adliye nâzırı’ndan sonra 4. bakandır. Bugünkü genel kurmay başkanı+kara kuvvetleri komutanı+savunma bakanı’dır. Kabinede ayrıca askerî fabrikalar, askerî okullar, teknik birliklerden sorumlu diğer bir Tophâne Müşîri denen mareşal bakan vardır (Meşrûtiyet’te bu bakanlık ilga edilerek harbiye nâzırı’na eklendi). Donanma ve tersaneler bahriye nâzırı denen büyükamiral pâyesinde bir nâzıra bağlıdır.

Serasker, bahriye nâzırı’nın âmiri değildir. Bu üç nâzır (imparatorluk bakanı) imparatorluk bakanlar kuruluna askerî üniformaları ile, şeyhülislâm dinî üniforması ile, sadrâzam ve diğer bakanlar sivil katılmaktadırlar. “Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reîsi” denen kor veya or general rütbesindeki asker, bugünkü genel kurmay başkanı değildir, serasker’in kurmay başkanıdır.

KARA KUVVETLERİ

1908 Kara Kuvvetleri bütçesi 7 milyon altın idi (aynı yıl Yunanistan kara kuvvetleri bütçesi 750.000 altın) (altın’ın iştirâ=satın alma gücü bugünkünün 2.5 mislidir). Kara kuvvetlerimiz 7 Ordu+2 takviyeli tümen’den oluşuyordu. Ordu-yı hümâyûnların (imparatorluk orduları) karargâh şehirleri 1 İstanbul, 2 Edirne, 3 Selânik, 4 Erzincan, 5 Şam, 6 Bağdad, 7 San’â (Yemen), takviyeli tümenlerinki Mekke ve Trablusgarb idi.
Silâh altında 450.000 kara askeri+ 50.000 jandarma+123.000 milis askerî bulunuyordu. Otonom eyaletlerin icabında imparatorluk ordusuna katılacak kuvvetleri ayrı idi (meselâ Mısır’ınki 24.217 asker). Savaş durumunda Türkiye, “mümtâz vilâyetler” denen otonom eyaletlerin dışında 1.683.000 asker çıkartacak şekilde örgütlenmişti.

Askerlik mecburî olmakla beraber, 1914’e kadar yedek subaylık olmadığı için lise ve yüksek okul mezunları askerlikten muâf idiler (1914 sonunda onlar da askere alındı). Muharip sınıflarda Hıristiyan subay bulunmazdı. Yalnız Hıristiyan askerî doktorlar vardı. Osmanlı ordusuna hocalık, subay yetiştirmek ve reform için getirtilmiş çoğu Alman, Avrupalı subaylara kesinlikle kıt’a komutanlığı verilmiyordu (1913’te verilecektir).

Askerlik piyade ve bahriyede 3, süvari ve topçuda 4 yıldı. Terhis müddetinden 6 yıl sonrasına kadarki sınıflar redif, sonraki 2 yıla müstahfız denir, seferberlikte bu sıraya göre askere çağırılırdı. Terhisi üzerinden 17 yıl geçen kimse savaşta silâh altına çağırılamazdı (1880, 1886, 1888, 1904 yasaları). Birinci Cihan Savaşı’nda Rusya, İngiltere, Fransa ve daha küçük bir sürü devletle savaşa girmek çılgınlığında bulunduğumuz için, bu kural da bozuldu. Hâlen silâh altında bulunan askere nizâmiye veya nizâm askeri deniyordu. Devlet yılda en az 70.000 genci silâh altına alıyordu.

Orduda 519 piyade taburu, 2502 top, jandarmada 544 piyade ve 200 süvari bölüğü vardı. Her orduda 20 bataryalı bir topçu tugayı, ayrıca 3 çakılı topçu tugayı vardı. Hazarda bir taburda 400 ilâ 600 er mevcuttu. Mauser tüfekleri ile donatılmışlardı. Gene hazarda bir süvari bölüğünde 60 ilâ 120 at bulunuyordu. Bazı ordulara 1 süvari tümeni, bazılarına da 1 süvari tugayı verilmişti. İstihkâm birlikleri hazarda Tophâne Müşirliği’ne bağlı olup bu bakanlık savaşta elindeki teknik malzeme ve teknik birlikleri ordulara ihtiyaçlarına göre dağıtıyordu. 
Samanyolu Haber

Toplum Haberleri