Seçimlerin aksatılmadığı bir ülkede askerî darbe yapmak alçaklıktır.
Sana güvenip ülkesinin güvenliğini sana emanet eden, silahını alan, üniformanı diken, lojmanını yapan, cebine paranı koyan halkına ihanettir.
Senin “düşmanla” savaşacağını sanıp sana karşı hiçbir tedbir almayan insanını kalleşçe arkadan hançerlemektir.
İktidara gelebilmek için meydanlara çıkıp halkından oy istemeye gücü yetmeyen ödleklerin iktidarı silahla çaldıkları sefil bir zorbalıktır.
Darbe yapanların, darbe tezgâhlayanların, darbe planları hazırlayanların, “halkına ve ülkesine ihanetten” en ağır cezaya çarptırılmaları gerekir.
Onlar kendi halkının hainidir çünkü.
Biz çok alçak ve çok alçaklık gördük.
Hiçbirini cezalandırmadık.
“Makbul adam” muamelesi gören bu hainler, ülkeyi “darbe aşamasına” getirebilmek için en kanlı oyunları oynadılar.
“Ajanlarını” harekete geçirip sokaklarda insanları öldürttüler.
Halkı birbirine karşı kışkırttılar.
Büyük kıyımlara yol açtılar.
Katliamlar yaptırdılar.
Karargâhlarına saklanıp aşağılık bir memnuniyetle sokaklarda insanların ölmelerini seyrettiler.
Katilleri saklayıp barındırdılar.
12 Eylül ihanetini düzenleyen “üniformalı çetenin” başındaki general olan Kenan Evren hiç utanmadan “darbe şartlarının olgunlaşmasını” beklediklerini açıklamıştı.
Darbe nasıl olgunlaşmıştı peki?
Darbe, insan kanıyla olgunlaştı.
Ölümlerle, cinayetlerle olgunlaştı.
Sabah bir sağcıyı, öğleden sonra bir “solcuyu” vuran aynı silahı katillerin eline tutuşturanların planlarıyla olgunlaştı.
Her zamanki rezilce tuzaklarla olgunlaştı.
Defalarca aynı oyunları oynadılar.
“Derin devlet” denen kanlı bataklığı bunun için kurdular.
Devleti çürüttüler, çeteleştirdiler, hukuku yok ettiler, katillere makam verdiler.
Yaptıkları darbelerle doymadılar, hep daha fazla darbe yapmak istediler.
Susurluklar, Ergenekonlar bunların yüzünden topluma yapışıp kanını kuruttu.
Her suçu, cezalandırılmadan işlediler.
Kendi halklarını öldürmeye alıştılar.
Dokunulmazlıklarıyla şımarıp küstahlaştılar.
İhanet ettikleri halka bir de emirler yağdırdılar, aşağıladılar, horladılar.
Medyadaki yandaşları onları alkışladı, “paşa kükredi” diye manşetler attı, halkın oyuyla işbaşına gelmiş sivilleri ve onları seçenleri aşağılayıp “hainleri” yüceltti.
Dört koldan sardılar bizi.
Bizi öldürdüler.
İşkencelerden geçirdiler.
Darağaçlarına çektiler.
Zindanlarda karanlıklara gömdüler.
Gencecik çocuklar idam sehpalarında can çekişerek ölürken arsız bir gerinmeyle “asmayalım da besleyelim mi” dediler.
Utanmadılar hiç, utandırılmadılar.
Bu ülke, tarihinde ilk kez darbecileri yargılıyor şimdi, darbe planlarını ortaya çıkarıyor, cinayetlerin, suikastların, kalleşçe hazırlıkların, katliam planlarının hesabını soruyor.
Şimdi sıra, binlerce insanın kanıyla “olgunlaşan” 12 Eylül’e geldi.
Parlamento, muhalefet partilerinin “hayatları boyunca silinmeyecek bir lekeyi” kendi alınlarına sürerek direnmesine rağmen 12 Eylül darbesinin yargılanması için gerekli anayasa değişikliğini gerçekleştirdi.
Kenan Evren’e ve hempalarına mahkeme kapısı açıldı.
“Niye kendi halkına ihanet ettin” diye sormak imkânı doğdu.
Bence, yargılanmalılar.
İntikam için değil, “darbeyi aklından geçiren” bütün rezillere örnek olmaları için yargılanmalılar, “darbe düşünenler” kurtulamayacaklarını görsünler diye yargılanmalılar, bir daha hiç kimse “darbeyi düşünemesin” diye yargılanmalılar.
Darbeyi bu ülkenin kaderinden silmek için yargılanmalılar.
İhanet ettikleri halkın “sen hainsin” diyen sesini duymaları ve bütün hainlerin bundan sonra “bu sesi” duyacaklarını anlamaları için yargılanmalılar.
Alçaklığı sona erdirmemiz için yargılanmalılar.
Çok alçaklar ve çok alçaklıklar gördük.
Bir daha görmeyelim diye yargılanmalılar.
İhanet bitsin artık bu ülkede.
Bir daha kimse kendi halkına hainlik edemesin.
Halkın efendi, ordunun hizmetkâr, generallerin sadık, devletin sağlam, hukukun adil olduğu bir ülke kuralım.
Alçaklığı sonsuza dek çıkartıp atalım hayatımızdan.
Artık yapalım bunu.
Taraf