1400 Kur’an gönüllüsü aranıyor

Meşhur hattat Şekerzade’ye ait el yazması Kur’an’ın 1400 adet tıpkıbasımı gerçekleştirilecek. Geliriyle kütüphane, araştırma merkezi, müze ve site kurulacak.

Kur’an 1400 Platformu, yeni bir binası, araştırma merkezi, kütüphanesi ve müzesi olan bir internet sitesi kurabilmek için 1400 gönüllü arıyor. Gönüllüler ne yapacak, kazmayı küreği alıp bina inşa etmeye kalkışmayacak tabii. Önce 1400 lira verecek, sonra kenara çekilip ciddi ve güvenilir bir Kur’an-ı Kerim sitesinin kuruluşunu izleyecek. Zaman içinde, siteden istifade eden her internet kullanıcısından bir hayır duası alacakları muhakkak; ama daha yolun başındayken ellerine geçecek kıymetli bir hediyeden söz edelim onlara: Şekerzade Seyit Mehmet Efendi’ye ait el yazması Kur’an-ı Kerim’in tıpkıbasımı. Platformun, gönüllülüğün bir nişanesi olarak sunacağı bu hediyenin özelliği nedir? Sadece 1400 adet basılacak olması onu özel kılıyor elbette; ama asıl güzellik Şekerzade gibi meşhur bir hattatın el yazmasına deri cilt ve özenli bir baskıyla sahip olabilmekte.

Orijinali Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan yazmayı gerçeğine en yakın biçimde basmak üzere kolları sıvayan Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman neden Şekerzade yazmasını seçtiklerini şöyle izah ediyor: “Kur’an sitesine katkıda bulunacak gönüllülerimize öyle bir hediye verelim ki ne atabilsinler ne satabilsinler diye düşündük. Araştırmalarımız sonucunda Şekerzade Mushafı’nda karar kıldık. Bunun Osmanlı tarihinde ilk kez resmen bir matbaada çoğaltılarak basılan mushaf olması da kararımızda etkili oldu tabii. Gerekli izinler alındı, özel bir ekip üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta, 13 renkten oluşan, tabii deri üzerine ciltlenmiş gerçek bir şaheser çıkacak ortaya ve sahiplerine sıra numarasıyla verilecek.”

Platform, gönüllüler listesinin başına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kaydetme niyetinde. Gül, ‘simgesel’ değeri olan 1400 lirayı (daha fazlası da olabilir tabii) ödediği takdirde 1 numaralı mushafın sahibi olacak. Platformun ziyaret etmeyi planladığı ikinci gönüllü adayının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olacağı aşikâr… Sonrasında Meclis Başkanı’ndan bakanlara ve milletvekillerine doğru uzayıp gidebilir bu liste; ama peşinen söylemek gerekir ki hâli vakti yerinde olan herkes bu özel mushaflardan birine sahip olabilir ve onu evin mutena bir köşesinde bir şaheser gibi sergileyebilir. Burada akla gelebilir; Kur’an sergilenmek için değil okunmak içindir ki muhakkak doğrudur. Sergileme tavsiyesinde bulunan Ahmet Şişman da Mehmet Akif’ten bir beyit okuyor önce: “İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.” Sonra şöyle devam ediyor: “Elbette Kur’an, sadece okunmak için değil, yaşamak içindir; ancak bu tür sanat eserlerinde bolca süsleme kullanıldığı için sayfa düzeni hafızlık çalışan ya da düzenli Kur’an okuyanları şaşırtabilir. O yüzden biz, daha rahat okunabilsin ve herkes ulaşabilsin diye Şekerzade el yazmasının daha sade ve ucuz bir baskısını da yapacağız.”

Kur’an’ın nüzulünün 1400. yılında (geçtiğimiz yıl) kurulan platformun öncelikli hedefi, ciddi bir Kur’an-ı Kerim sitesi kurmak. Ancak platformu destekleyen diğer kurumların aynı anda birçok projeyi yürüttüğünü de söylemek gerek. Diyanet İşleri, bir Kur’an Araştırmaları Merkezi kurmak için faaliyete geçmiş bile. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise  Kur’an Müzesi için uygun bir yer arayışında. Müze, değişik mekânlarda sergilenen ya da yer yokluğu nedeniyle depolarda saklanan Kur’an-ı Kerim’lerden başka Kur’an’la ilgili eserlerin hatta rahlelerin ve mahfazaların da bir araya toplanmasını sağlayacak. Çalışmalarını, Sultanahmet’teki İstanbul Tasarım Merkezi’nde (Özbekler Tekkesi) yürüten platformun hafızlık geleneğinin yaşatılması, Kur’an dinleme âdetinin yaygınlaştırılması, farklı seviyelere hitap eden meal ve tefsirler hazırlatılarak hedef kitlelere ulaştırılması gibi uluslararası projeleri de var. Ama biz yine başa dönelim; evet platform, 1400 Kur’an gönüllüsü arıyor.

 Şekerzade’den şeker gibi bir hat Şekerzade, ‘şekerin oğlu’ anlamına gelen bir lakap, doğrusu elbette ‘Şekercizade’dir; çünkü Mehmet Seyit Efendi’nin babası şekercidir; ancak kendisi nedense lakabını ‘şekerzade’ olarak kullanmayı tercih etmiştir. ‘Doksan Dokuz İstanbul Mushafı’ adlı kitapta bu lakaba gayet ‘şeker’ bir izah da yapılmıştır: “Şekerzade’nin yazdıkları da mürekkep yerine siyah bir şurup, mesela karadut kullanılmış gibi iç açıcı ve tatlıdır, yani bu lakabı almakla Mehmet Efendi haklıdır.”

Aksiyon
 

İslam Haberleri