İnsanoğlu hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Yaşamanın beşerî kayıt ve şartı hayal edebilmek yani. Yaşamak için de hayal etmeye devam o zaman…
Bundan 38 sene önce geldiğim yeryüzündeki beşer, geçen süre zarfında çok mesafe aldı. Hele ki internet dünyamızı istila etti; dünya küçüldü gitti. 10 yılda 50 yıllık iş gördü. Gelecek 38 senenin neler getireceği ise muamma elbette. Fakat dedik ya, insan olarak yaşayabilmenin şartı hayal edebilmek diye. Acaba 2048 Türkiye’si nasıl olur?.. Hayal ediyorum, şöyle ki:
“Şehir merkezlerinde araba gürültüsü kalmamış. Araçlar benzin-mazot yerine güneş enerjisi gibi çevreye zararsız enerji kaynaklarını tüketiyorlar. Temelde her canlının hayat hakkına saygı var. Meydanlar, ağaçlar, yürüyüş yolları, havuzlar şehrin yaya olarak ulaşılabilecek mesafesinde. Evler artık tamamen bahçeli ve site tarzında düzenlenmiş, dengeli, bakımlı, emniyetli. Kalite her zaman üst düzeyde.
Ankara şehri için bir parantez açalım: Bu şehirdeki bir kavşakta Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Genel Kurmay Başkanlığı karşılıklı yerleşmiştir. Ancak kavşağın adı ‘Genel Kurmay Kavşağı’ diye anılır, bilinir. İşte bu kavşağın adı ‘Millet Kavşağı’ olacak. Çünkü tüm askeri birlik ve kurumlar şehir dışına taşınacak. Etimesgut’taki tanklar da kendine başka tepelerde yer arayacaklar. Çünkü buradaki arazi ve binalar milletin ihtiyaçlarını karşılamak üzere tahsis edilmiş mekânlar olacak. Zaten askerlik görevi de mecburiyet dersi değil, profesyonel insanların, vatanını içteki değil dıştaki hücumlara karşı müdafaa vazifesini bihakkın yerine getirdikleri bir meslek olacak.
…
Cuma günleri müsait olduğumuzda Ayasofya Camiine Cuma namazı için gideceğiz. Namazı eda ettikten sonra, Sultanahmet Camii önündeki büyük meydan civarında bulunan kahvehanelerde Brezilya kahvesi yudumlayacağız. Tavsiye ederim, çok daha lezzetlidir. Rengi açık, sütlü kahve rengindedir. Kahveler bitince, 5. Boğaz köprüsünden geçip, karşıdaki sohbete yetişeceğiz. Akşam namazını müteakip bir tabak çorba ikramının ardından 3. Boğaziçi tünelinden geriye Ankara’ya manyetik power trenlerle döneceğiz. Bu trenler şimdiki hızlı trenlerden çok daha hızlı. Git-gel İstanbul-Ankara 2 saat olacak.
…
TC pasaportu en saygın kimlik olacak. Bu ülke vatandaşları için sınırlarda kontrol, vize işlemleri gibi problemler olmayacak. Çünkü TC ülkesinin yüzde 70’den fazlası emniyetli, sözüne sadık, dürüst, namuslu, insan gibi insan, cömert, açık sözlü, mert, “Müslüman böyle olur” dedirten insanlarla dolu olacak.
Milliyet kavramının soyadı gibi anıldığı, farklılığın güzellik kattığı, insanların birbirine dost ve kardeş olmak yolunda yarıştığı bir yer olacak.
…
Hava kirliliği olmayacak, su problemi de. Çevre dostu yakıtlarla çalışan araç ve fabrikalar, tehlikeli ve zararlı atık üretmeyecek. Temel öge canlılar olacak. Canlılar da birbirine saygı duyacak. Farklı sesler, orkestra lezzeti verecek. İnsanlar bundan memnuniyet duyacak.
Teknoloji her yerde insanların hizmetinde olacak. Led ya da HD kalitesi yerine 3D veya 4D kalite görüntüler yaygınlaşacak. Kolumuzdaki saatlere sesli kumanda edeceğiz. Bu sayede saatimizin hemen üzerinde, havada 3 boyutlu görüntü oluşacak, haberleri izleyecek, film seyredeceğiz.
…
TC pasaportu varsa sorun yok dedik ya. Şu manyetik power trenlere binecek, 3 saatte Suudi Arabistan’a gideceğiz. Bir Cuma Ayasofya’da, diğer bir Cuma günü de Medine’de olacağız. Işınlamayı da düşündük fakat, gideceği yerde adamı yeniden toplamak sorunu henüz hallolmadı. Ağız-burun yeri karışıyor şimdilik. Daha sonra belki o da olur..
…
Köken farklı, milliyetler müteferrik olunca, diller de farklı olacak. Ortak bir dil konuşulacak fakat, TC ülkesi insanları en az 3 dil konuşabilecekler. Dünyanın her yerinde Türkçe bilen ve konuşabilen farklı ülke insanları olacak ve sayıları milyarı aşan gönüllü elçiler olacaklar.
…
Mal ve mülk edinmektense, eğitime çok para harcanacak. Kültür ve eğitimde millî eğitim politikalarına Risalelerle yön verilecek. Mumla aramayacaklar, çünkü her yerde nurlu insanlardan fazlaca bulunacak. Bu nurlu insanlar hep tercih edilen olacaklar. Onlar ise kardeşlerini kendi nefislerine tercih edecekler.
…
Avrupa’da kurulan yeni bir İslam devleti TC ile iyi ilişkiler kurmak için fazla beklemeyecek. Dost elimizi onlara da hemen uzatacağız. Risale-i Nurlarla fetholan gönüller ve nur erlerinin gözleri makam, mevki, mal veya parada olmayacak. Çünkü bu vazifeleri liyakati daha az olan insanlar deruhte edecek.
…
Faizin haram oluşuna binaen, bankalar faizsiz düzeni oluşturacaklar. Tüm bankalar bu düzene uyacak. Paradan değil maldan kazanacaklar. Şimdiki gibi rant olmayacak. Değerli ürünler, değerini aynıyla muhafaza edebilecekler.
…
Televizyonlarda kandil programlarında dua eden Cibali babalar, çoğalan Akşemsettinler’in duasıyla mevtâ olacak. Duaları Fatihler yapacak. Saidler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Tahirler, Yusuflar ve Ahmetler’in sayısı artacak. Mehdi-yi Ahirzaman’ın hitabına karşılık olarak başlarını kaldıracak ve “Sadakte” diyecekler. Mazi kıt’asına geçmek için geldiklerinde mezarımıza uğrayacaklar, o bahar hediyelerinden birkaç tanesini kalenin başına takacaklar. Bizi mezarlarımızdan çağırdıklarında, kendilerini tebrik ettiğimizi söyleyeceğiz. “İki günü bir olan zarardadır” Hadis-i Şerifinin hakkını verecek, her gün, her an, Hizmet-i Nuriye vazifesi için yaşayacaklar. Numune olacaklar, müşevvik olacaklar, zamanın bilgesi olacaklar. Sözleri emin, kendileri emin olacaklar. Geçmişte kalan nur gönüllüsü ağabeylerini ve hatıralarını her zaman rahmetle yâd edecekler.
…
İnanç ve ibadet özgürlüğü olacak. Başörtüsü edeb sayılacak. Allah’ın emri olduğu bilinecek, itiraz görmeyecek.”
…
Tüm bunlar daha iyisiyle olabilsin diye, 2048 yılına kadar tüm hakikat arayıcısı, nurperver, cesuryürek, gönüllü iman Akutçuları dua edecekler…
…
İnşallah!...