Risale Haber-Haber Merkezi
Risale-i Nuru dünya dillerine tercüme eden heyet, 2013 yılının ilk günlerinde çantalarla dolu Risale-i Nur kitaplarıyla birlikte Hinidistan'a ziyarette bulundu. Özellikle onbinlerce kişinin katıldığı icazet programında öğrenci ve hocaların Risale-i Nur almak istedikleri ancak hepsine yetmediği belirtildi.
O ziyaretlerde alınan kısa notlar şöyle:
-Yirmi beş çanta dolusu 600 adet büyük kitapla yola çıktık. İnayet-i İlahiye cilvesi imdada yetişmekle o kadar kitap müşkülata maruz kalmadan Hindistan'a girmiş oldu.
-Beş saat hava yolculuğundan sonra Bumbaiye indik. Abdulhakim Ezherî Hoca'nın arkadaşlarından birinin evinde 3-4 saat istirahatten sonra Kalikut eyaletinde üç gün sürecek bir icazet merasimine katılmak üzere Kerala'ya gelmiş olduk.
-Hindistan'da Banglor,Kerela, Pune, Delhi olmak üzere 4 dershanemiz var. Keala’daki dershanede kalıp oradan programa katılmak üzere Markaz Sakafa EsSünniyeye gidildi.
Tahminin fevkinde bir kalabalık ve yine aynı şekilde organizasyon mükemmelliği her defasında göze çarpıyordu.
-Markez Sakafe Es-Sünniyye'nin kurucusu Şeyh Abubekir Ahmed El Ezher'in davetlileri arasında İslam aleminin çeşitli yerlerinden misafirler mescid-i Kibleteyn, Mescid-i Kuba'nın imamı ve Ravza-i Mutahharanın müezzini gibi isimlerin yanında İslam coğrafyasından kendilerine yardım eden işadamları bürokratlar ve geniş bir halk kitlesi katılımı vardı
- Cumartesi günü Samasta cemaatine ait Darul-Hüda-Terbiyetul islâmiye medresesine gidildi. Buradakiler fakir ama ihlasli bir hava vardı.
- Akşam yine Markaz Sakafiyenin yaptıgı konferansa katıldık daha sonra talebeler için düzenlenen tanışma toplantısında Abdurrahman Hocamız kısa bir konuşma yaptı Necim Can Abi ders okudu Kur'an okundu
- Pazar sabahı yine Samasta'ya bağlı Darul-Huda islamic University (Darül-Vafi) ziyaret edildi. İdarecileri, Bahaddin, Zubeyir hocalarla tanışma oldu.
- Müdürü Bahaddin Ennedvi Risale-i Nur'un mahiyeti ile ilgili bir konuşma yaptı Sonra Abdurrahman Hocamız bir konuşma ve ders Mehmed Necim Can Abi İngilizce bir ders yaptı.
-İcaze alan bin kadar talebe hocalarının elini öpüp diplomalarını aldıktan sonra Necim Can abi ve diğer kardeşler de götürülen kitaplardan talebelere hediye verdiler. Kitapların dağıtıldığı sırada Abdülhakim El Ezher'nin mikrofonu alarak dağıtılan kitaplar hakkında Risale-i Nur ve Üstadımız Bediüzzaman Hz. ilgili beyanatı dinleyen misafirlerin de dikkatini çekince misafir hocalar da kitap istemeye başladılar. Kitaplarımız yetmedi o akşam bir milyon kitabımız olsa idi dağıtılabilecek bir hava vardı. Ayrıca düzenlenen stantta merkezin talebeleri tarafından Risaleler satılıyordu.
- Pazar gunü sabah uçakla LuckNow'a gidildi.
- Nedvetül-Ulema denilen o bölgenin en eski ve en büyük medresesi ziyaret edildi. İmam Hasan Ennedvi buradan yetişmiş. Üniversite mahiyetindeki medresenin 3000’e yakın talebesi var
-Küçükler hafızlık yapıyor daha sonra islamî ilimlere yönlendiriliyor Kur'an hadis fıkıh ve Arap edebiyatı vs dersleri okutuluyor. Hafızlıkla beraber 10 seneye yakın okuyorlar. Kızlar için de medreseleri var. Külliyenin şeyh-i ekberi şeyh Said-i Azam ile görüşüldü. Üstad ile ilgili Hindistan'da yapılan sempozyuma katılmış ve güzel bir makale kaleme almış
- Daha sonra müderris Üstad Salman Hüseyin ile görüşünce Risaleleri sordu Türkiye'de hatta Alem-i İslamın fikriyatını yeniden değiştirebilecek bir insan diye bahsetti.
- Bu kadar duyulmuş bu kadar kitapları var da niye bize ulaşmadı diye haklı sitemleri oldu Üstad selman Hüseyin benim elimde Risale-i Nurlardan tek Mektubat kitabı var diye kitapların ulaştırılmaması hakkında yakındı.
- Buradan kardeşlerimizin bulundukları beldelerde medrese camia ve yüksek İslam alimi kim varsa onlara ziyarete gidemeseler de bir şekilde kitapların gönderilmesi lazım geldiği anlaşıldı.
- Orada da camide Kur'an-ı Kerim ve ders hocalarla sohbet yapıldı. Hocalar kısa bir ders dinlediler. Risaleler kütüphanede varmış ama müdür kendi odasına koymuş. “Niye bize duyurmadın?” diye müdüre sitem ettiler ve her biri bir kitabı eline alarak kütüphaneden ayrıldılar.
Bu ziyaretimizden sonra Lucknow dan Delhi'ye geçildi.
-Çarşamba sabahı Delhi’den karayolu ile beş saat bir yolculukla İmam-ı Rabbanî Hz'nin kabr-i şerifinin bulunduğu Serhend şehrine gidildi.
- Şehrin neredeyse tamam nüfusu Sihlerden oluşuyor. Türbenin etrafı hep Sihler tarafından Yahudi desteği ile yaptırılan tapınaklarla sarılmış. Müslüman olarak sadece Hazretin torunları ve akrabalarının bulunduğu yüz kişilik bir grup kendilerini türbenin etrafında muhafazaya çalışıyorlar.
- Merkad-i şerifin bulunduğu yer fevkalade ruhaniyetli ve İmam-ı Rabbani Hazretleri yanında iki oğlu Hoca Muhammed Sadık ve Hoca Muhammed Said ile beraber yatıyor. Yanında yöresinde başka kabirler de var.
-İmam-ı Rabbanî Hz'nin yaşayan 3 torununundan biri Zubeyir Efendi ile görüşüldü.
-Vefatının sene-i devriyesi münasebeti ile dünyanın çeşitli yerlerinden gelen misafirler vardı sair zamanlar boş kalıyormuş.
- İşin garibi Hindular ve Sihlerden de ziyaretçiler var, fevklade de hürmetliler.
- Asya nin fıtratında hiss-i dini hakim olmasının başka bir manası da varmış; yanlış batıl ama herkesin sadakatle bağlandığı bir dini var.
- Perşembe günkü ziyaretimiz J.N.U Javaharlar Nehru Üniversite'ne oldu. 18 tane ayrı dil fakültesi kendisine bağlı bulunan Dekanı Prof Aslam İslâhî ile bir görüşme yapıldı.
-“Ben Arapça'nın bereketi ile bu makama geldim diye düşünüyorum Türkçe ile ilgili de ne arzu ediyorsanız her türlü faaliyete hazırım” diye belirtti. Oradaki kardeşlerimize de her türlü yardımı yaptığını öğrenmiş olduk. “Alem-i İslam'a baş iken Avrupa'ya teveccüh edince onlardan hiç bir şey bile alamadınız bunu idrak etmeniz lazım” dedi.
Nur semavat ve arzın nuru. Siz de o nurun -mümessili olduğunuzdan- yayılmanız lazım tabii ki Hindistan'da da.. Tavus ormanda kendi kendine gösteri yapsa kimse onun güzelliğini bilmez ki" diyerek nur talebelerinin çok daha fazla gayret etmeleri gerektiğine dair sitemler ve tavsiyelerde bulundu. Fevkalade bir samimiyet ve tevazuunu müşahede ettik.
-Kendi aralarında kast sistemi olmakla beraber ziyaret ettiklerimiz kendi hallerinde fevkalade bir rahatlıkları ve tevazuları var.
-İngilizce ya da Arapçayı hakkı ile konuşuyorlar.
-Daha sonra Şeyh Veliyyullah Dehlevi Hz. ziyaret edip; Tacmahal'i yapan Zat'ın yaptırdığı jama mescid yani Cuma Mescidi ve oradan da Şeyh Abdullah Dehlevi Hz'nin kabrini ziyaret ettik. Buralarda Abdullah Dehlevî Hz Ğulâm Âli ismi ile biliniyor.
-Bu arada çok fakirulhal bir Kur'an Kursu ve o medresenin baba-oğul hocalarını ziyaret ettik. Hazrat Müfti Azizurrahman'a Üstadı bilip bilmediklerini sorunca "iyi tanıyorum" diye çok memnuniyetini izhar etti ve daha önce nur talabeleri medreselerini ziyaret ettiklerini o vesile ile de tanıdığını dile getirdi.
- Daha sonra kardeşlerimizin Barla Publication Neşriyat ismini verdikleri kitapevimizi ziyaret ettik. 23 farklı küçük kitap; 12 İngilizce 6 Arapça, 4 Urduca toplam 80 bin kitap basılmış. Geçen sene Sih bir rektörün olduğu üniversitede sempozyum yapmışlar fevkalade duyurmaya vesile olmuş. Önümüzdeki günlerde de Yunus Çengel, Faris Kaya ve İhsan Kasım Abi'lerin katılacağı bir sempozyum daha düzenlemişler şu anda da onun hazırlıklarını yapıyorlar. İnşallah İslam üniversiteleri arasında çok ses getirmesi beklenen bir faaliyet olarak bakılıyor.
-Türkiye'de partiler farklı olmakla beraber dinin tek olması ve cemaatler arasındaki uhuvvet ve birbirlerinin hizmetlerine duacı olma manası bariz bir farklılık olarak kendi güzelliğini ihsas ediyor.
-Türkiye’den bütün hizmet grupları hizmetlerini kendi içinde halledilmekle kalmayıp başka ülkelere bile her türlü yardıma koşabilmelerinin de ayrı bir güzelliği olduğu oralarda hissediliyor.