O cehennem gibi günleri hiç unutamıyorum. Eyüp İmam Hatip Lisesi polisler tarafından kuşatılmıştı. Başörtülü öğrenciler içeri alınmıyordu. Robokoplar, okula giden yollara çelik duvar örmüş, o güne kadar okula serbestçe giren öğrencilere haddini bildiriyordu.
Öğrenciler tepkiliydi:
“Eğitim hakkı engellenemez!
Okulumu geri istiyorum!
Bizi okulumuzdan ayıran duvar yıkılsın!
Başörtüsüne uzanan eller kırılsın!
Rüyalarımızı geri verin!”
Eyüp ilçe emniyet müdürü Adnan Yılmaz, ilçe milli eğitim müdürü Ali Kılıç ve polis ordusu...
Eğitim Bir-Sen 2. nolu şube başkanı Ünal Mamur ile emniyet müdürü ve milli eğitim müdürüne tepki gösterdik:
“Yaptığınız kanunlara aykırı. Eğitim hakkını engellemek Anayasal suçtur. Öğrenci kılık kıyafet yönetmeliğini ihlal etmişse okula alınır ve disiplin soruşturması yapılır. Alacağı en büyük ceza kınama.”
Emniyet müdürü, gidin başımdan, bu gün ne gün biliyor musunuz, diyerek bizi kovdu.
Milli eğitim müdürü, siz bugüne kadar neredeydiniz, bugün konuşma zamanı değil, yasakları uygulama zamanı, diyerek tepki gösterdi ve beni öğrencileri provake etmekle suçladı.
Okulun önüne gelen il emniyet müdür yardımcısı, emir genelkurmaydan, sizi oraya bağlayayım, genelkurmayı ikna edin, yasak kalkar, demesin mi?
Şoke olduk.
Öğrenciler 26 Şubat 2001’den 15 Haziran 2001’e kadar okula sokulmadı. Yasakları protesto eden öğrenciler tartaklandı, joplandı, dövüldü, karakola kaldırıldı, sorgulandı, zorla polis minibüslerine bindirilip şehrin uzak semtlerine atıldı. Eğitim hakkını engelleyenler değil, öğrenciler gösteri ve yürüyüş kanununa aykırı hareket ettiği gerekçesiyle mahkemelerde yargılandı.
Polisler, kollarıma girip seni amirimize götüreceğiz, tutuklayacağız, diyerek iteleye kakalaya beni Balıkçı Bakkal Sokak’ta tehdit ettiler. Her gün Akit muhabiri Kenan Kıran’a, hocayı tutuklayacağız, o gelince öğrenciler azıyor, diye tehditler gönderdiler.
Kız öğrencilerim Ravza ve Zeynep dayak yedi. Yüzüne krampon ayakkabı ile vurulan Zeynep gittiği Haseki Sağlık Ocağı’nda rapor bile alamadı.
15 yaşındaki Zeynep protesto yürüyüşünden sonra evine giderken köşede yakalanıp karakola götürüldü, cani gibi sorgulandı.
Lise bir öğrencisi Mücahit polisten meydan dayağı yedi.
Şimdilerde Anadolu Ajansı’nda çalışan gazeteci Ahmet Esat Şani tartaklandı, dövüldü, karakola götürülüp sorgulandı.
Lise iki öğrencisi İkbal Kaplan ve Seda Nur, başları kapalı okula girdikleri için müdür odasında Ali Kılıç tarafından sorguya çekildiler. Suçları, başları örtülü okula girmekti.
İstanbul Valisi Erol Çakır, başörtülü öğrencilerin okula alınmaması için emir vermişti. Komiser Alaaddin böyle diyordu çıkarıldığımız Eyüp Sulh Ceza Mahkemesi’nde. İkinci dönem boyunca okula alınmayan ve bu haksızlığı protesto eden öğrencilerim, birer cani gibi mahkemeye verildiler. Mahkemede yaprak gibi titreyen kızları hatırlıyorum. Ne ecel terleri döktü zavallılar...
Yasak günü öğleden sonra İstanbul milli eğitim müdürü Ömer Balıbey, şimdilerde öğretmen okulları genel müdürlüğü koltuğunu işgal ediyor, okula geldi ve öğretmenleri topladı. Yanında Eyüp kaymakamı, İlçe Emniyet Müdürü Adnan Yılmaz, Milli Eğitim Müdürü Ali Kılıç vardı. Alışılmadık bir durumdu. Öğretmenleri toplayıp psikolojik baskı uyguladılar:
“Arkadaşlar, milli güvenlik dersi hocalarının tuttukları tutanaklara istinaden imam hatip liselerinde başörtülü derse girildiği tespit edilmiştir. Başörtüyle derse girmek yasaktır. Öğrencileri ikna edin, her öğretmen sınıfının velileri ile tek tek görüşsün, öğrencilerin okula gelmesi sağlansın, öğrenciler örtü yüzünden mağdur olmasın.... Öğrencileri nasıl ikna edebiliriz?”
Öğretmenler, Ömer Balıbey’e ümit vermeyince zorba milli eğitim müdürü, eğitim yazarı olarak bana nasıl ikna edebileceğimizi sordu.
“Ben ikna olmadım. Kılık kıyafet eğitime kalite getirmez. Almanya’da 6 yıl kaldım. Orada kılık kıyafet yönetmeliği yok. İsteyen istediğini giyer ve okula gelir. Orada olmayan bir şey yüzünden biz burada öğrencinin eğitim hayatını engelliyoruz...”
Okulda ücretli derse giriyordum. Bütün öğretmenlerin huzurunda, Balıbey, görevime son verdi. Benim gibi düşünen başka öğretmen varsa onları içinde iki satır yazı yazmaktan çekinmeyeceği tehdidini savurdu.
Eyüp İmam Hatip Lisesi öğrencileri bir yarı yıl boyunca sokaklarda “eğitim hakkı engellenemez” diye “çığlık” attılar. Ben de bu çığlıkları her gün takip edip Akit’te yazdım. O çığlıklar daha sonra roman olarak “Çığlık” adıyla yayınlandı. 5 baskı yapan kitabı 28 Şubat’ın sivil uzantılarının eğitim hakkını nasıl gasp ettiğini araştıran savcılara ve konuyu merak edenlere tavsiye ederim.
Çevik Bir’den sonra sıra eğitim hakkını gasp eden Ömer Balıbey, Ali Kılıç, Adnan Yılmaz, Erol Çakır’lara gelmeli. Buradan suç duyurusunda bulunuyorum.
Beyin Vitamini: Polis tehdidine rağmen okula giden, tutuklanma, joplanma pahasına haksızlıkları protesto eden öğrencilerimin hazin hikâyelerini okumak isteyenlere, gözyaşları dökerek yazdığım Nesil yayınları arasında çıkan “Çığlık”ı tavsiye ederim. Kitap Moral-Kitabın 444 24 14 numaralı telefonundan istenebilir.
Yeni Akit