Her kim ümmetime, dinine ait kirk hadis muhafaza ederse, (ezberleyip başkalarına öğretirse) Allah Teala onu kıyamet günü alimler ve fakihler arasında diriltir.
Yukarıda mealini yazdığımız Hadis-i Şerif; Resul-i Ekrem (ASM)ın Hadislerinin önemini ortaya koyması açısından büyük önem taşımaktadır. Farklı rivayetlerde farklı hususiyetler zikredilmişse de genel mana hadis öğrenme ve öğretme ilminin ehemmiyetini ortaya koyma açısından aynı noktaya temas etmektedir.
Resul-i Ekrem (ASM)in bu müjdesine mazhar olma açısından ümmet içinde pek çok âlim tarafından 40 Hadis derlemeleri yapılmış ve ümmetin istifadesine sunulmuştur.
Risale-i Nurun Hadis metodolojisine bakıldığında tefsir metodolojisinden farklı bir yol izlemediği görülecektir. Hadis ilmine vakıf olanlar tarafından müşahede ve ifade edildiği üzere Risale- i Nurun her sayfasında bir hadis izahı ve manasına rastlamak mümkündür. Risale-i Nur ortaya koyduğu metod itibariyle asli kaynaklara dönüşü öngörmekte ve asli kaynakların doğru anlaşılmasını hedeflemektedir. Asli kaynaklar Kuran ve Hadisin doğru şekilde ve Rızayı İlahiye muvafık olarak anlaşılması ve tatbiki Risale-i Nurun temel hedefini oluşturduğu kanaatindeyim.
Risale-i Nurun tefsir metodolojisinin bizce bilinen şekilde olmadığı ya da bizce bilinmeyen fakat ilim ehlince bilinen şekilde olduğu açıktır. Kuran-ı Kerimin manevi bir tefsiri olan Risale-i Nur sırayla ayetleri alarak izah ve tefsir etmemiştir. Gerçi bu tefsir türünün en güzel ve mükemmel şeklini harikulade bir eser olan İşarat-ül İcaz ile ortaya koymakla birlikte esas olan Risale-i Nurun Kuran-ı Kerimin ifade ettiği manaları asrın ihtiyaçlarına ve idrakine uygun anlatmasıdır. Bu nedenledir ki Risale-i Nur ihtiyaç duyulduğunda başvurulan bir ansiklopedi olmayıp her an ihtiyaç duyulan ve bu nedenle de sürekli okunan bir hayat kitabı olmuştur.
Risale-i Nurda hadis nakillerine dikkatle bakıldığında tarif edilemez ve izahtan uzak bir şekilde bir edep ve saygı müşahede edilmektedir. Risale-i Nurun hadis izahlarına bakıldığında Resul-i Ekrem (ASM)ın örnek ve yüksek şahsiyetine layık bir anlam yüklendiği ve Resul-i Ekrem (ASM)ın bulunduğu yüksek mevkideki bakış açısının anlaşılmaya çalışıldığı açık ve net bir şekilde görülmektedir. Netice itibariyle O (ASM) kendinden konuşmaz ve ancak vahye dayalı olarak konuşurdu. Bu nedenledir ki Kim söylemiş, kime söylemiş, ne makamda söylemiş ve ne maksatla söylemiş? şeklindeki sorulara verilecek cevaplar sonunda beşeri sözlerde Resul-i Ekrem (ASM)ın sözlerinin emsali olamaz. İşte Risale-i Nur meseleye bu şekliyle yaklaşmış ve tarafımızca meluf kabul edilen hadisler üzerindeki ülfet perdesini yırtarak layık olduğu mevkide göstererek bize ders vermektedir.
Tarafımızca manası bilinir kabul edilen hadislerle ilgili olarak bu şekilde yapılan izahatlarla Risale-i Nur; nazarlarımızı bir bedevi ile at alışverişi yapan Peygamberden (ASM) kaldırarak, evc-i alaya uçan Cebrail (AS)ı geride bırakıp Kab-ı Kavseyne giden Resul-i Ekrem (ASM)in hakiki makamına yöneltmektedir.
Ahirzamana ve bir kısım amelin sevabına ilişkin hadisler ile müteşabih olduğunu Risale-i Nur okumalarından sonra öğrendiğimiz hadislerle ilgili Risale-i Nurun getirdiği izahlar imanımızın kurtulmasına ve meseleleri anlamamıza sebep olmuştur.
Risale-i Nurdaki bu izahlar olmadan meseleye bakıldığında ya hadisi inkâr ya da şüphe doğmakta bu durumda imanda zafiyete veya inkâra yol açmaktadır.
Bu nedenledir ki 5. Şua ile ilgili Bediüzzaman, talebelerine yazdığı mektuplarda bu Risalenin ehl-i imanın imanını kurtarmaya vesile olduğunu beyan etmektedir. Bu Risale ile birlikte 24. Sözün 3. Dalı ve 14. Lema bu konuda yazılmış şahika eserler olup, pek çok ilim ehli zatın anlayıp anlatmakta zorlandığı meseleleri avamın hatta çocukların anlayabileceği bir izah tarzıyla açıklamaktadır. Hatta ilk dinlediğim ders olan 14. Lemanın 1. Makamındaki meseleyi çok detaylı bir şekilde anladığımı hatırlıyorum. Bu dersi dinlerken henüz 12 yaşında idim. Tabi şimdi aynı meseleye bakarken aslında yeterince anlamanın haddim olmadığını anlıyorum. Ama bize yetecek ve ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeyde anlama ve imanımızın kurtulmasına vesile olduğu hususu sanırım bir ortak kanaat olarak durmaktadır.
Bu konuya İnşallah gelecek yazımızda devam edelim. (D.Ö)