Nurettin Canikli’nin Meclis’e sunduğu ilköğretim kanunu teklifinde kuvvetle desteklediğim ve ciddi olarak kaygı duyduğum yönler var.
Zaten eğitim uzmanlarınca tartışılmadan, hatta bu konuda en yetkin kurum olan Talim Terbiye’nin bile görüşü alınmadan Meclis’e sunulmuş bir tekliftir bu!
Olumlu bulduğum yönleri, elbette mecburi eğitimin 12 yıla çıkarılmasıdır... Standart bir “kesintisiz” eğitim yerine, 12 yılın “kademelendirilmiş” ve böylece daha esnek bir sistemin öngörülmesi de elbette olumludur. Eski sanayi çağının “standartlaştırma” tutkusu yerine, her alanda sistemlerin esnek olması çağımızın dinamizmine uygun olduğu gibi öğrencilerin bireysel yeteneklerini değerlendirmek bakımından da daha isabetlidir.
Kaygıyla karşıladığım yönü ise, ilk kademede 4 yıllık eğitimi tamamlayan 10 yaşındaki çocuklar için “açık eğitim”, başka bir deyişle “evde eğitim” kapısının açılmasıdır.
Bu usul, sisteme esneklik getirmekten ziyade çocuğun “okul ortamı”ndan kopması gibi ciddi bir soruna yol açacaktır.
Kızları eve kapatmak!
Kız çocuklarının 10 yaşına gelince evde oturup ders çalışarak eğitime devam etmesi! Amaç bu mu?
CHP’nin yayınladığı “Eğitim: Eşit Fırsat, Yaşam Boyu Öğrenmek” adlı rapordaki verilere göre, 2001-2002 ders yılından 2008-2009 ders yılına, AKP iktidarında, kızların okullaşması oranı ilköğretimde yüzde 93’ten yüzde 97.9’a, ortaöğretimde yüzde 76.7’den yüzde 89’a çıkmıştır. Yükseköğretimde yüzde 75.2’den yüzde 80.1’e tırmanmıştır. Bunun için hükümet ciddi gayret sarf etmiştir.
Meseleye “kızları eve kapatacaklar” önyargısıyla bakmak, asıl görülmesi gereken pedagojik olguları görmemizi engellediği gibi, kalkınmanın gerektirdiği “nitelikli insan gücü”nün ancak esnek bir eğitim sistemiyle yetiştirilebileceği gerçeğini de gözden kaçırmaktadır.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dünkü açıklamasında, bu konuya açıklık getirerek, “evde eğitim”in “mesleki eğitim ve özürlüler için olabileceğini” ifade etti. Kaygıları gidermek bakımından olumlu bir açıklama, dünyanın her yerinde özürlüler özel eğitime tabidir, bu da doğru... Fakat...
10 yaşındaki çocuklar
10’lu yaşlara giren kız ve erkek çocuklarının gelişmesinde “okul ortamı” fevkalade önemlidir. Akranlarıyla ilişkileri gelişir, arkadaşlarıyla oynayarak, itişip kakışarak özgüven kazanırlar, yetenekleri de ortaya çıkar. Çocuğun okul ortamında sosyalleşmesi, evde ders kitaplarından öğreneceği maddi bilgilerden daha önemlidir!
Evet, kanun teklifinde bu husus ailelerin keyfine bırakılmıyor, “hangi programların açık öğretimle ilişkilendirileceği” konusunda Bakanlar Kurulu’nun karar vereceği hükmü yer alıyor.
Diyelim ki, Bakanlar Kurulu, “çıraklık” eğitimini, ilk dört yılı tamamlayan çocuklar için “açık öğretim” kapsamına aldı... 10 yaşında çıraklığa başlayan bir çocuk, evde ve tatil zamanlarında ders kitaplarını okuyarak önündeki 4+4 yıllık eğitimi tamamlayabilir mi?! Bu çocuğun “çıraklık” becerilerini öğrenmesi gerekiyor da yaşına göre “akademik” bilgiler edinmesi ve “okul ortamı”ndan geçmesi gerekmiyor mu?!
İlk 4 yıllık kademenin 5 veya 6 yıla yükseltilmesi, ikinci kademede öngörülen mesleki bilgilerin de çocuğu okuldan koparmadan kazandırılması daha iyi olmaz mı?
Acele edilmemeli, tartışılmalı, Talim Terbiye’nin ve uzman eğitimcilerin görüşleri alınmalıdır.
Hürriyet