Programa, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, TYB Genel Başkanı ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Musa Kazım Arıcan ve davetliler katıldı.
İslam dininin çalışmadan kazanmayı hedefleyen her türlü girişimi yasakladığını vurgulayan bildiride, "Bir tarafta erdeme, sabra, hemhal olmaya, sosyal dayanışmaya ve rahmete vurgu yapan İslam kültürü, diğer tarafta ise bireyin haz ve isteklerini merkeze alan, 'anı yaşama' sloganlı filmler, reklamlar ve daha birçok kültür endüstrisi ürünüyle inşa olunan tüketim kültürü, insanların karşısında seçenek olarak bulunmaktadır. Bu iki farklı ahlak tasavvuruna maruz kalan bireyin tutarlı bir sentez oluşturması kolay olmamaktadır. Birçok kişi, farkında olmadan aynı anda içselleştirdiği bu iki farklı ahlak tasavvuru sonucu, tutarsız ahlaki davranışlar sergileyebilmektedir" cümlelerine yer verildi.
5. Ahlâk Şûrası sonuç bildiri şöyle:
1) Gayesizlik, anlamsızlık ve ahlâksızlık girdabına düşen insanın günümüzde de hidayeti, hakikati, hikmeti, adaleti ve liyakati vurgulayan, yaratılanı yaratandan ötürü mukaddes kabul eden güçlü fikirlere ve rehberlere ihtiyacı vardır.
2) Evrensel insan hakları, insanlığın ahlâk temelli birikimidir. Bu çerçevede, insan hak ve özgürlüklerini daha kapsayıcı bir ifadeyle insan şerefini korumak, insan haysiyetine yönelik ihlalleri en aza indirmek öncelikle ahlâklı insanı inşa etmekle mümkündür. Tüm toplumlar için ortak bir ahlâk dili oluşturmanın imkanları aranmalıdır.
3) Ahilik, fütüvvet ve Bâcıyân-ı Rum sistemlerinin kazanımlarını günün gereklerine göre aktarabilme imkânları üzerinde düşünülmelidir.
4) Çalışma hayatındaki gayeler, mevcudatın yaratılış hikmetinden ayrı düşünülemez. İnsan amelleriyle, varoluş gayesini gerçekleştirmeye çalışır. İnsanlığın ortak sofradan istifade etmesi, merhamet ve adaletin canlı olmasına, ahlâkın hukukun temeli, hukukun da ahlâkın müeyyidelerle koruyucusu olmasına bağlıdır. Bu şekilde amellerin aynı anda helal, meşru ve yasal olmasının imkânı söz konusu olacaktır.
5) Erdem, insanın tam bir ahlâki olgunluğa ulaşmasını mümkün kılar. Çalışma hayatında iş ahlâkının önemini vurgularken; iş ahlâkının ancak erdemli bireyler tarafından içselleştirilebileceği unutulmamalıdır. Bu doğrultuda kurumların ve fertlerin erdem bilincini her zaman korumasının, yapılan işi en iyi şekilde yapmasının ve bu emekler karşılığında haklarını mutlaka alması gerektiğinin farkında olunması gerekmektedir.
6) Günümüzde ülkelerin zenginleşmesi, gelişmesi ve yetkinleşmesi için yeterli doğal kaynaklara; hızla değişen ve dönüşen teknolojiye, küreselleşme karşısında güçlü dirence sahip olması son derece önemlidir. Bununla beraber üretimde, tüketimde ve paylaşımda meydana gelen değişimlere cevap verilebilmek için yetişmiş, kaliteli ve yetkin insan gücüne ihtiyaç vardır. İhtiyaç duyulan ve emeği oluşturan insan gücünden iş piyasasında en iyi verimi alabilmek için bu konuda ilgili süreçlere olumlu etki yapacak “İş Ahlâkı” konusuna daha çok önem verilmesi gerekmektedir.
7) İşçi, işveren, üreten, tüketen ve bölüşenlerden oluşan iktisadî sistemin bir bütün olarak ahlâkîliğini sorgulamadan, o sistemin özne ve unsurlarının ahlâkîliğini birbirinden tecrit ederek sorgulamak yetersiz kalacaktır. Bu nedenle sorgulamayı daha derinden gerçekleştirebilmek amacıyla hem işverenler hem çalışanlar için iş dünyasında, iş ahlâkının bir disiplin olarak ortaya çıkması ve ahlâkî duyarlılığın artması noktasında iş birliği imkanlarının zenginleşmesi ve hızlandırılması önem arz etmektedir.
8) Ekonomik krizler ve içinden geçtiğimiz küresel ölçekte etkilerini hissetmeye devam ettiğimiz salgın sürecinde, daha fazla kazanç elde etme, kişisel menfaatler adına insanların zor durumlarından şahsi menfaat devşirme gibi eğilimlerin artabildiği gözlenmektedir. Dinimiz, çalışmadan kazanmayı hedefleyen her türlü girişimi yasaklar. Ayrıca toplumun ahlâkî değerlerini hiçe sayarak güven ve huzuru bozan rüşvet, tefecilik, stokçuluk, karaborsacılık ve alışverişte hile, kimi ürünlerde yaşanan fahiş fiyat artışları gibi haksız kazanç yollarına izin vermez. Bu bağlamda ahlâkî ölçülerin uygulanmasını sağlayacak ibadullahın sınırına riayet etme ve çalışanların aile iş hayat dengesiyle ilgili bir bilincin oluşturulması son derece önemlidir.
9) Çalışma hayatı, aile huzurunu koruyan, aile değerini yücelten ve iş yaşam dengesini sağlayan bir yaklaşımla tanzim edilmelidir.
10) Helal lokma hassasiyeti, en az helal gıda hassasiyeti kadar yüksek olmalıdır.
11) İnsan emeği kutsaldır. İnsan, kendisini emeği vasıtasıyla yeryüzünde gerçekleştirir. Biricik olan insanın kendisini gerçekleştirme imkânı olan emek sömürülemez.
12) Üretim mekanizmasının en büyük paydaşlarından biri olan emekçilerin haklarının insan şerefine uygun biçimde belirlenmesi yönünde farkındalık geliştirilmeli ve bu ölçü, siyasetin öncelikli meselelerinden birisi olmalıdır.
13) Güçlü olanın, zayıf olanı ezdiği bir düzen ahlâkî olamaz. Böyle bir düzende baskı ve zulüm vardır. Devletin yasaları baskı ve zulme hiçbir alanda imkân tanımamalı, ahlâkî olanın yasal zeminde muhafaza edilmesi mümkün kılınabilmelidir. Bu anlamda yasal olanın aynı zamanda meşru ve ahlâkî olana tekabül etmesi gerektiği unutulmamalıdır.
14) Kur’an’ın sa’y kavramını, Müslümanın ahlâkı haline getirmek isteyen, ataleti, cehaleti, mukallitliği, tembelliği fıtrata isyan olarak gören Mehmet Âkif, hayatı boyunca hak ve adalet için mücadele etmiştir. Günümüzde emeğin yüceltilmesinin bir yolunun örgütlenmekten ve sendikalaşmaktan geçtiği unutulmamalıdır. Sendikal hakların, Müslümanlar için de vazgeçilmez haklar olduğu fark edilmelidir. Söz konusu haklar korunamadığı müddetçe bölüşüm sorunlarının büyüyeceği, hak ihlallerin artacağı, yoksulluğun ve yabancılaşmanın yaygınlaşacağı, gayri insanî davranışların piyasaya hâkim olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
15) Salgın sonrası dünya, işletmeler ve çalışanlar için eskisi gibi olmayacaktır. Gelişmiş ekonomilerde çalışanlar, ücret kaybına uğramadan hibrit/melez çalışma sistemlerini talep etmektedirler. Bunun yanında hem yüz yüze hem de çevrimiçi iş ortamlarının daha insani olması da talep edilmektedir. Bu da işyeri maneviyatının bundan sonra en az ücret kadar önemli bir husus haline geleceğini göstermektedir. Toplu sözleşme sistemlerimiz sadece ücretin belirlendiği sistemler değildir. Toplu sözleşmeler işçi maneviyatını yükseltecek maddelerle geliştirilmelidir.
16) Kurumlar, işverenler, birey ve çalışanlar tarafından amele aktarılamayan ve davranışla gösterilemeyen değerler çalışma hayatını ve ortamını iyiye, güzele ve hayra dönüştürme gücünden mahrumdur. İş ahlâkının en önemli ilkelerinden biri de doğruluk ve dürüstlüktür. İkili iş birliklerinde ve karşılıklı anlaşmalarda ve sözleşmelerde açık sözlülük, şeffaflık, vaade sadakat ve diğergâmlık şiar edinilmelidir.
17) Üretim ve tüketimin gerçek ihtiyaçtan koparılması, tasarruf ve kanaat değerlerini tahrip etmektedir. Tasarruf ve kanaatin olmadığı düzlemde insanlığı bekleyen tehlike, gelecekten çalan israf ve insanlığı tehdit edecek olan yoksulluk ve yoksunluk olacaktır. Sınırsız tüketim hevesini canlı tutan, şuursuzca tüketime yol açan hususlar konusunda farkındalıklar geliştirilmelidir.
18) Dijital dünyada veri ve bilgiye erişimin demokratikleşmesi sonucunda piyasalardaki bilgi asimetrisinin müşteri lehine dengelenmesi ilk bakışta mümkün gözükmektedir. Ancak veriye daha fazla sahip olan dijital kartel ve tekeller eliyle dijital dünyada iş ahlâkı konularının daha karmaşık olarak karşımıza çıktığı da izahtan varestedir. Bu noktada düzenleyici ve denetleyici politikalar yanında dijital dünyaya veri sağlayan tüm kullanıcıların duyarlı hareket etmeleri son derece önemlidir."
Bildiri sonrasında Kur'an-ı Kerim okunarak 5. Ahlak Şurası sona erdirildi.