75 yaşında diyar diyar Risale-i Nur'u anlatıyor

75'i bulan yaşına, kendisini taşımaya zorlanan bacaklarına rağmen hâlâ ilk günkü aşkını koruyor

Necmeddin İlgen... Çantacı Necmi olarak tanıdık onu... Hazırcevaplığı, iman ve Kur'an hakikatlerini anlatımındaki esprili dili dinleyenleri mest etti. Öyle ki öldükten sonra dirilmeye inanmayan üniversite öğrencisi Şinasi'ye verdiği 'ıspanak'lı cevap internette izlenme rekorları kırdı. Güldürürken, kafalardaki birçok iman problemlerini de gidermeyi başardı.

Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ı ziyaretiyle gündeme geldi Necmeddin İlgen. Ziyareti köşesine taşıyan Altan, Bediüzzaman'ın talebesi Mehmet Fırıncı ile Çantacı Necmi Ağabey'den "Yetmiş yaşını aşmış iki iyi insan, iki iyi dindar. 'Nurcular' diye tanınan cemaatin 'öğrenci' kalmayı tercih eden bilgeleri onlar, bilgilerini tevazuun değirmeninde öğütmüş, hoşgörünün fırınında pişirmişler." diye bahsetti. Altan, yazısına "Odundan meyve" başlığını atmasına sebep olan diyaloğu şöyle kaleme almıştı: "Çantacı Abi diyor ki: 'Allah odunla besliyor bizi'. Yüzüne anlamadan şöyle bir bakıyorum. Şaşıracağımı, anlamayacağımı bildiği için benim tepkimi muzip bir gülücükle karşılıyor. 'Allah' diyor, 'odundan elma yapıyor, odundan üzüm yapıyor, odundan meyve yapıyor, bakıyorsun dallı budaklı bir odun duruyor toprağın üstünde, bir bakıyorsun, o odunun ucunda kırmızı elmalar var.' Ben her meyvenin bir mucize olduğunu biliyorum ama bunu 'odundan meyve' diye tarif edince mucize gözümde daha iyi canlanıyor."

Onu yakından tanıyınca Altan'ın, yazdıklarına hak vermemek mümkün değil. 75'i bulan yaşına, kendisini taşımaya zorlanan bacaklarına rağmen hâlâ ilk günkü aşkını koruyor. Her gün en az iki kez kendisini dinlemek isteyenlerle bir araya geliyor. Gördüğü ilginin sebebini 'Allah'ın lütfu'na bağlıyor. "Risale-i Nur'suz bir günüm geçmedi." diyerek beslenme kaynağına dikkat çekiyor. İnsanlarla bir araya gelmekten ve onlara bir şeyler anlatmaktan büyük haz duyduğunu söyleyerek, "Çağırsınlar her yere giderim. Hizmette sınır ve sinir yok." diyor.

İzmir'de doğup büyüyen Necmeddin İlgen, 1937 doğumlu. Kosova göçmeni bir ailenin çocuğu olan İlgen, 15 yaşında çıraklıkla başladığı ticari hayatını çanta ve kemer imalatçısı olarak sürdürür. Saraçhane'de açtığı dükkânı İzmir'in manevi büyükleriyle tanışmasına da vesile olur. 1965'te arkadaşı vesilesiyle sohbet dinlemek için gittiği bir evde hayatı değişir. Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Mustafa Birlik'in evinde Risale-i Nurlarla tanışır.

O gün 21. Söz'den okunan bölümü hiç unutmuyor: "Ey vesveseli adam, bilir misin vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet versen şişer, ehemmiyet vermezsen söner, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Bilirsen gider, bilmezsen gelir. Şu yaranın merhemi işte şudur..." O dönemde kendisi de vesveseden muzdarip olduğu için dersi ilgiyle dinler. Risale-i Nur temin etmenin yollarını arar. Zorlukla elde ettiği 'Sözler'i okumaya başlar. Kitaptan o kadar etkilenir ki işyerini geç açmaya başlar: "Kitabı elimden bırakamıyorum. Şu 20. Söz'ü de bir okuyayım, bitiriyorum. Şu 21'i de okuyayım. Öyle bir tat alıyorum ki..."

Kendimi şikâyet ettim

Çantacı Necmi Ağabey 1971 Muhtırası'ndan sonra geçen zor günlere de şahit olur. Baskınların yapıldığı, Bekir Berk, Mustafa Birlik, Gültekin Sarıgül gibi yakından tanıdığı isimlerin hapse atıldığı günlere şahit olur. Kader arkadaşlarının hapiste olması onu çok üzer. Bunun üzerine kendini şikâyet etmeye karar verir: "Kardeşler içeride, ben dışarıda. Vicdan azabından uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum. Dışarıda böyle sıkıntı çekmektense hapiste onlarla beraber olmak daha iyidir diyerek savcıya gittim. 'Ben de Nurcuyum. Beni de içeri alın' dedim." Hapse atılmayı beklerken tutuklanmak bir yana mahkemeye şahit olarak yazılır.

Gülmekten mahkemeyi bozacaklardı

Mahkeme günü gelince de bir Tuğgeneral, bir Albay, iki yüzbaşı, dört hakimden oluşan heyetin karşısına çıkar. Risale-i Nur okumasına "Başka okuyacağın kitap yok mu?" diyen Albay Kaya Alptan'a esprili bir cevap verir: "Meseleleri en güzel bu Risaleler anlatıyor. Mesela bakın size bir misal vereyim. Bir yumurta aldım bakkaldan, 10 kuruş. Hâlbuki bu 10 kuruştan üç kuruşu getirene, beş kuruşu paket yapana, iki kuruşu satana veriyoruz. Ama aslında yumurta, onu yaratan Rabb'imizden bize bedava geliyor. Muhterem heyet bir düşünün bakalım. 2 kilo ağırlığında bir tavuk. Tezgâhı yok, tornası yok, öğretmeni yok, okula gitmesi yok, tırrrak yumurtayı bırakıyor. Ben böyle deyince Tuğgeneral Sabahattin Bey kahkahalarla gülmeye başladı. Neredeyse mahkemeyi bozacak. Kendini tutamıyor. Nihayetinde kardeşlerim beraat etti."

Necmi Ağabey, çok sevdiği dava arkadaşlarının beraatine sevinirken kendisini hapiste bulur. 3 ayı aşan hapis günlerinde kendini komünist olarak tanımlayan larla beraber kalır. Onlarla kurduğu muhabbet neticesinde birinin namaza başlamasına vesile olur.

Kahvehanelerde sohbet veriyorum

Risale-i Nur'u okudukça elde ettiği kazanımları paylaşmak ister Necmi Ağabey. Anlatmak için yollara düşer. Önceliği İzmir'e verir ama ünü yayıldıkça diğer beldelere de uğrar. Esprili anlatımı, sevecen tavrı ile ünü yayılır. İl il, ilçe ilçe davet edildiği her yere gider. Necmi Ağabey için gençler ayrı bir önem taşır. Bu nedenle İzmir'in üniversitelerinde öğrencilerle bir araya gelir. İman, kader, yaratılış, ölüm, ahret gibi gençlerin kafasına takılan sorulara cevaplar verir. Kampüs bahçelerinde ilgi ile takip edilen konuşmaları için en ufak ayrıntıyı bile değerlendirmeye çalışır. İlgen, ilkokul mezunu olmasına rağmen üniversite öğrencilerine ders verebilecek seviyeye gelmesini de Risale-i Nur'lara bağlıyor.

Çantacı Necmi Abi'nin sohbet etmeyi en çok sevdiği mekanların başında kahvehaneler geliyor. "Ne haber arkadaşlaaar!" diye yüksek sesle başladığı sohbetine "Efendim camide namaz kıldık sizi göremedik herhalde evde kılıyorsunuzdur. Siz camiye gelmezseniz biz kahveye geliriz. Müsaade ederseniz birkaç kelam edeceğiz." diye başladığı sohbetleri büyük beğeni toplar. Önceleri bazı kimseler tarafından sorun yaşasa da zamanla kahvehanelerin merakla beklediği isim haline gelir. Necmi Ağabey bugün bile fırsat buldukça kahvehanelere uğruyor ve oradakilere imanî hakikatleri anlatmaya devam ediyor.

3 il dışında her yere gitti

Necmi Ağabey, 75 yaşını devirmiş olmasına ve bacaklarında yürümesini zorlaştıracak sorunlar bulunmasına rağmen, içindeki imanî hakikatleri anlatma aşkını ilk günkü gibi canlı tutuyor: "Bir telefon geliyor. Ağabey şuradayız gidiyorum, buradayız gidiyorum. Bugüne kadar, Türkiye'de 3 il dışında hemen hemen her yere gittim. Yurtdışına da gittim. Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika... Çağırsınlar yine giderim. Neresi olursa olsun. Hemen hemen her günüm dolu. Risale-i Nur'larla alakadar olmadığım günüm yok. Günde en az iki sohbet veriyorum. Düğün, cenaze ne olursa gitmeye çalışıyorum. Hizmette sınır ve sinir yok. Evelallah."

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Nur Talebeleri Haberleri