İbrahim Mert'in haberi:
Risale Haber-Vefatının 37. yıldönümü vesilesiyle andığımız Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Ahmet Feyzi Kul'un oğlu Yaşar Kul, Barla Lahikasında yer alan bir mektupla ilgili Risale Haber'e açıklamada bulundu.
Manisalı İsmail Hakkı hocanın aktardığına göre, Ahmet Feyzi Kul, Eskişehir Mahkemesinde yer almamasının gerçek nedeni şöyle anlatıyor:
"Her tarafta Üstadın talebelerini kelepçelemişler, 120 kadar insan. Dâhiliye vekili de dâhil olmak üzere ilgilenmişler. Maznunları Eskişehir'e götürmüşler. Fakat Ahmed Feyzi ağabey içlerinde yok.
"Bir gün Ahmed Feyzi ağabeye "Sen niye Eskişehir mahkemesinde yoksun" diye sordum.
Sebebini de şöyle anlattı bana:
Üstadın talebelerinden Milas'lı Halil İbrahim Çöllüoğlu birkaç risale vermiş Ahmed Feyzi ağabeye. Orada bu risaleleri okuyunca hayran kalmış. Hemen bir mektup kaleme almış. O mektup, Barla Lahikasında var.
Ahmed Feyzi ağabey mektubu cebine koymuş. O zaman tabii posta ile göndermek mümkün değil. Üstada gelecek olanlar açılıyor. Onun için, "fırsat olursa göndereyim" diye cebinde tutuyormuş. Bir gün İzmir'den Çamlığa trenle gelirken kompartımanda birisiyle tanışmış. "Nerelisin" diye sorunca "Eğridirliyim" demiş.
Ahmed Feyzi ağabey de; "sizin oraya bir Hocaefendi geldi, onunla hiç görüştün mü?" diye sormuş. Muhatabı "hayır" deyince, "Peki sana bir mektup versem götürür müsün?" demiş. "Götürürüm" deyince mektubu ona vermiş.
Adam götürmüş mektubu üstada vermiş. Ama bu adamın bir hastalığı varmış, ufak tefek adamlarla görüştü dedirtmezmiş kendine. Hep yüksek adamlarla görüşüyor desinler hastalığı varmış kendisinde.
Üstad hazretlerine gittiğinde de "Efendim, bu mektup Aydın müftüsü Ahmed Feyzi'den size gönderildi" demiş. Üstad da okumuş, talebelerine vermiş "lahikaya girsin" demiş.
Üstad, Lahikaya Aydın müftüsü diye yazdırmamış, sadece “Müftü Ahmed Feyzi Efendinin fıkrasıdır” diye yazdırmış, ama polisler taharri sırasında "bu kim olabilir" diye düşünmüşler. "Aydın müftüsü olabilir" demişler.
Şahiner onun ismini Mustafa diye geçiriyor ama bana Ahmed Feyzi ağabeyin anlattığına göre müftünün adı Ahmet'miş.
Müftü Efendiyi yaka paça götürüyorlar. Eskişehir'e giderken adam yolda korkusundan vefat ediyor. A. Feyzi ağabey ise böylece Eskişehir hapsinden kurtulmuş oluyor.
Onun için bazen Ahmed Feyzi ağabeye şaka yaparken "Cânisin, bir adam öldürmüşsün" diyordum. Gülüyordu tabii. "Yahu, adamın korkudan ödü patlamış" diyordu.
İşte Barla Lahikasındaki bölüm:
Yeni mühim bir kardeşimiz Müftü Ahmed Feyzi Efendinin fıkrasıdır. Bu fıkra çendan şahsıma bakıyor. O zat şahsımı görmemiş, dellâllığım eseri olan risaleleri gördüğünden, haddimden pek çok fazla olan sena ve medhi, risalelere ve esrar-ı Kur'ân'a ait olduğu için kabul ettim.
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd-i bînihaye Kerîm-i Müteâle, salât ü selâm Habib-i Zülcelâle ve onun âl ve ashabına.
Ey bâkîye vâsıl olmuş fâni! Ve ey matlubun bâb-ı rahmetinde oturan mahbûb! Ve ey derecâtın ekmeli olan sıfat-ı abdiyete sülûk edebilmiş bahtiyar! Ve ey Şems-i Tâbân-ı Zülcemâlin karanlıklara aksettirdiği ziyâ-yı hidâyet! Ve ey Habib-i Kuddûsün tarik-i ulviyetinde karanlıkları yararak uçan şehâb-ı şâşaanisâr! Hatîât ve mâsiyet deryasının korkunç dalgaları arasında inleyen, Hâlık-ı Kerîmin bunca iltifatını nankörlükle karşılamaktan başka bir vaziyeti bulunmayan bu ednâ-yı mevcudat, nâil olduğun derece-i makbuliyetten bir katresinin olsun, kendine ihdâsını senin şevket ve kereminden bekliyor. Ne olur, beni kendine alıp hizmetinle müşerref kılsan. Ne olur, Habib-i Kibriyâya benim de kendisinin hizmetine intisabım için ve Onun uşşâkının asgarı ve hikmet ve nurunun dellâlı olmaklığım için yalvarsan, ah!
Her an ayaklarının altını öpmek
ateşiyle mütehassir ve nâlân, ahkar-ı mahlûkat
Ahmed Feyzi