Beşere en uygunu, İslâm medeniyyeti!
Avrupalılar bizi aldatıyorlar dâim!
Dünyâ huzûru değil kesinlikle niyyeti;
Sanılır ki insanlık yalnız onlarla kàim…
Târîhlere bir bakın saâdet nerde varmış;
Umrân Hicaz’da, Şam’da, Endülüs ve Çin’deyken?
Hangi halklar huzûrla, emniyyetle yaşarmış;
Avrupa’da âsâyiş herc ü merc içindeyken?
Kur’an’dadır en âlî hukùku mahlûkàtın;
Ahkâmda dilencilik bize hiç yakışmıyor!
Adâletiyle meşhûr bu dîn-i hakîkatın;
Mensûbları, ne yazık, dînine yapışmıyor…
“Laikdir, bî-tarafdır.” diyerek hep savunduk;
“Hristiyan klubü” hoş görür sanmayalım!
Avrupa kapısında yıllar boyu avunduk;
Bizi aslâ almazlar, lafa aldanmayalım…
İlim, teknik, mârifet dünyânın ortak malı;
Çalışan elde eder: Çin’e, Kore’ye bakın…
Hayır, hasenât, hüsün nerdeyse alınmalı;
Kötü, çirkîn, zararlı, sefîhse alma, sakın!
Avrupa Birliği’nden hayır gelecek sanma!
Zinâ, fuhûş, sefâhet, sapıklık tek emeli…
İçleri kokuşmuşdur; parlak sözlere kanma!
Bize gerçek adâlet lâzım: mülkün temeli...
Gayretli ve ihlâslı insan yetiştirelim;
Allâh için ve düzgün olsun bütün işleri…
Haksızlığa, zulüme, gadre göğüs gerelim;
Gideriz Avrupa’dan fersah fersah ileri …