Bizler, Kur’ân’da Cenâb-ı Hakk’ın “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (1) hitabına mazhar bir gençliğiz.
Bizler, Hz. Peygamber’in (asm) ashabına “Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.” (2) hadîsinde geçen Resûl-i Ekrem'in (asm) "Kardeşlerim" hitabına mâsadak bir gençliğiz.
Bizler, Bediüzzaman’ın “Bize bir nesl-i cedid lâzımdır." (3) diye betimlediği “Nesl-i Cedid” yani yeni nesiliz.
Bizler, Mehmed Âkif’in “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” (4) dediği “Âsım’ın Nesli”yiz.
Bizler, Necip Fazıl’ın “Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… 'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!' şuurunda bir gençlik…" dediği ve “'Kim var?' diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert 'Ben varım!' cevabını verici, her ferdi 'Benim olmadığım yerde kimse yoktur!' duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…” (5) diye tavsîf ettiği, “Büyük Doğu Gençliği”yiz.
Bizler, Sezai Karakoç’un “Klişeci değil özcü, lafızcı değil anlamcı” (6) olarak değindiği ve “Dönüşsüz tövbenin eri” olan “Diriliş Gençliği”yiz.
Bizler, “Doğu’nun Yedinci Oğlu” (7), “İslâm Âlemini Yüceltecek Taha” (8) olarak vasfedilen bir gençliğiz.
Bizler, “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır." (9) diyen Bediüzzaman'ın bahsettiği “cennet-âsâ bir bahar”ın hasret ve intizarı içinde bulunan bir gençliğiz.
Bizler, “Şahlanan bir îman” (10) dâvâsının erleri olan bir gençliğiz.
Bizler, “Halka değil, Hakk'a inanan; meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakk'ındır" düstûruna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve hâlis hürriyeti Hakk'a kölelikte bulan” (11) bir gençliğiz.
Bizler, “Hizmeti devam ettiren, faal, hareketli” (12) olan “Genç Said”ler olacak ve onları yetiştirecek bir neslin hasretinde olan bir gençliğiz.
Bizler, “Ey Şehid oğlu Şehid!.. İsteme benden makber.. Sana ağuşunu açmış duruyor, Peygamber..” (13) hitabına namzed bir gençliğiz.
Bizler, “Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız!" (14) hitabının mazharı ve muhatabı olan bir “Vatan Gençliği”yiz.
Bizler, 300 seneden ziyâde mağarada kalan (15) “Ashab-ı Kehf”in, Âhirzaman’daki mümessilleri olmaya muntazır bir gençliğiz. Bizler, Kur’ân’da “Allah onlardan razı, onlarda Allah’tan razı” (16) hitabının mazhar olabilmek için çaba gösteren “razı olunmuş” bir gençliğiz.
1 - Âl-i İmrân Sûresi, 110. Âyet-i Kerîme Meâli'nden
2- Ramûzu’l-Ehadîs, s. 361, 4460. Hadîs; Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den
3- Bediüzzaman Said Nursî, Âsâr-ı Bedîiye, s. 315
4- Mehmed Âkif Ersoy, Safahat, Çanakkale Şehitlerine Şiiri'nden
5- Necip Fazıl Kısakürek, Şiirlerim, Gençliğe Hitabesi'nden
6- Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi'nden
7- Sezai Karakoç, Masal Şiiri'nden
8- Sezai Karakoç, Taha’nın Kitabı'ndan
9- Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, s. 48
10- Zübeyir Gündüzalp, Bir Dava Adamının Notları 2, s. 8
11- Necip Fazıl Kısakürek, Şiirlerim, Gençliğe Hitabesi'nden
12- Zübeyir Gündüzalp, Bir Dava Adamının Notları 2, s. 22
13- Mehmed Âkif Ersoy, Safahat, Çanakkale Şehitlerine Şiiri'nden
14- Bediüzzaman Said Nursî, Lem'alar, s. 120
15- Kehf Sûresi, 25. Âyet-i Kerîme Meâli'nden
16- Beyyine Sûresi, 8. Âyet-i Kerîme Meâli'nden