Bugün içim acıdı.
Şimdiye kadar anlamamışım Üstadın Abdurrahmana olan sevgisini.
Ve belki de sebebini.
İlk defa içim acıdı Abdurrahmanın ölümüne.
Hissettim Abdurahmansızlığın ne demek olduğunu.
Bilinçaltımda var olduğunu tahmin ettiğim Lahikaları önemsememe veya ikinci sınıf Risale-i Nur muamelesi yapmamdan utandım.
Uzun bir aradan sonra okumaya başladığım Barla Lahikasından bu kadar keyif alacağımı Lahikaların bu kadar önemli olduğunu bilememenin mahcubiyetini yaşıyorum.
Şu an bulunduğum alemin güneşi Barla Lahikası. Bunu benliğimin derinliklerinde hissediyorum. Anlıyorum şimdi neden Risale-i Nurun her parçası yıldız gibidir. Yakında olanlara güneş uzaktakilerde yıldızdır.
Ama içim hala acıyor.
Abdurrahmanın mektubundan sonra okuyamadım, devam edemedim.
Mamo deyişindeki sıcaklığı içimde hissettim. Ben de Mamo demek istedim. Evliliğini izah etmeye çalışırken duyduğu mahcubiyeti hissettim. Düşündüm Ceylanla olan benzerliğini. Dünyanın ikisine de yar olmadığını düşündüm.
Ayeti okurken hissettim Abdurrahman ın ölümünü.
Okurken duasını anladım imanla kabre girişini.
Hissettim ilmini, fedakarlığını, samimiyetini, sevgisini ve bağlılığını. Abdurrahman ı kaybetmenin ne kadar ağır ve telafisiz olduğunu anladım. Üstadın büyük talebelerini neden Abdurrahman yerine koyduğunu anladım.
Hayıflandım Abdurrahman ı daha iyi tanımadığıma. Keşki onu daha iyi tanısam. Keşki onu daha iyi anlasam. Keşki Abdurrahman olmak nasıl bir şey bilebilsem.
Hala içim acıyor Abdurrahmana.
Gayr-i İhtiyari okudum Üstadın Ruhuna istediği Fatihayı.
Ama kararım karar artık. Benim için Sözler neyse Lahikalar da o. Yok artık nazarımda ayrı gayrı.
Birkez daha anladım Üstadımın kıymetini. Kararlarının hikmetini. Almışsa bir yazıyı Risale-i Nura vardır bir hikmeti. (D.Ö)