Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin yeğeni Abdurrahman, amcası ile birlikte İstanbul'da bulunduğu sırada bir mektup kaleme alır.
Mektubu gönderdiği kişi Diyarbakır Askerî Rüştiyesinde Arapça muallimi olan Bediüzzaman'ın küçük kardeşi Abdülmecid'dir.
Büyük amcasının küçük amcasına şikayet eden Abdurrahman, "Said Amcam'ın Haline Şaşıyorum" ifadesini kullanır.
Avukat Hulusi Bitlisi Aktürk'ün Son Şahitler'de aktardığı mektup şöyle:
DÜNYEVÎ BÜTÜN ÜMİTLERİM SÖNDÜ
"Said amcamın haline şaşıyorum. Dünyevî bütün ümitlerim söndü. Çünkü hükûmet kendisine yüksek maaş veriyor, sarfiyatımızın fazlasını biriktiriyordum. Birkaç eser telif etti. Bir gün bana dedi ki, 'Git, filân matbaa müdürünü çağır.' Gittim, çağırdım geldi. Eserlerini müdüre verirken bana dedi ki: 'Abdurrahman, biriktirdiğin paraları getir, müdür beye ver.' Ben de getirdim verdim. Müdür paraları alıp çıkınca, benim gözlerim yaşardı. Bilâhare kendi kendime mütesellî oluyor, eserler basılınca satılır, paralarını yine biriktiririm diyordum."
BU KİTAPLAR İSLÂM MİLLETİNE MECCANEN DAĞITILACAK
"Birkaç gün sonra yine beni yolladı. Matbaa müdürünü çağırdım. Bu sefer de matbaa müdürüne dedi ki: 'Eserlerimin üzerine yazın: Bu kitaplar İslâm milletine meccanen (ücretsiz) tevzi olunacaktır (dağıtılacak).'
"Matbaa müdürü çıktıktan sonra, senelerden beri büyük amcama karşı beslediğim ruhî saygı âdeta sarsıldı. Hasbelbeşeriyye ağladım ve dedim ki: 'Amca, birkaç para biriktiriyordum, memlekete dönersek düşman istilâsından harap olarak kurtulan süknâmızı belki imar ederdik. O ümidimi de öldürdün. Böyle olur mu?' Bunun üzerine derin bir tebessümle dedi ki:
O FAZLAYI MÜSLÜMANLARA İADE EDİYORUM
"Yavrum Abdurrahman, hükûmet bize fazla maaş veriyordu. Kifaf-ı nefsimizden artanı Beytülmala ait olduğundan, bu vesile ile o fazlayı Müslümanlara iade ediyorum. Senin bu işlere aklın ermez. Allah dilerse mukaddes vatanın her yerinde sana ev verilir."