İnsanoğlu hakkında söylenmiş her tasnif cümlesi, onu konu edinmiş özgün bir tariftir de aynı zamanda. Üstelik ‘derin meseleleri’ düşünmeye pek zaman ayıramayanlara; tarafını, ahvalini ve amacını bir gözden geçirme fırsatıdır da!..
Belki bizi bu türden bir farkındalığa sevk etmeyi murad etmemişti ama örneğin Aristo’nun “Güdenler ve güdülenler” şeklindeki insan tasnifi, bu açıdan güzel bir örnektir esasında. Diğer bir ifadeyle, “Yönetenler ve yönetilenler“ ya da…
Zira bizi kimin ya da kimlerin, nerelerde/nasıl/ne niyetle yönetiyor olduğunu bize düşündürtmesi kadar; yerine göre bizim de kimleri, ne surette yönettiğimizi pekala sorgulatabilen bir tasniftir bu icabında.
Ahvâl-i alemin insanı halden hale sokan hayat sahneleri, Aristo’nun işte bu tasnifini bana her hatırlattığında; çoğu zaman başka tasnifler, insanları iki kısma ayıran diğer bazı tarifler de geliverirler aklıma: “İyiler ve kötüler“, “İnananlar ve inanmayanlar“, “Zalimler ve mazlumlar“…
Ama bereket ki bunların aklıma gelişi, “Doğru tasnifler ve yanlış tasnifler“ şeklindeki bir başka tasnifi de hatırlamamla birlikte gerçekleşir o anda!.
Ve tasnif cümlelerinin “sorgulatan doğru örneklerini” olduğu kadar; insanı çeşitli vartalara “sürükleyen yanlış örneklerini” de bilmem kaçıncı kez hatırlamış olurum kendi dünyamda.
Çünkü tasniflerle konuşmak söz konusu olduğunda, iyi bilirim vicdanları kanatacak nice tasnifin de ağızdan çıkabileceğini bir çırpıda: “Bizden yana olanlar ve bize karşı olanlar”, “Kendileri ve diğerleri“, “Asil kanlılar ve bozuk kanlılar“, “Cüzdanlılar ve cüzzamlılar”!...
Hem de, “Allah’ın tarafı olanlar ve şeytanın tarafı olanlar“ mealindeki gibi en yüce ve en doğru tasnif örnekleri, şu alemde işin aslını anlatsalar da...
Oysa tasnifli kelamın bu yüce örnekleri dururken, -belki bilgece bir tavır sergileyeceğini sanarak- o tarz bed örnekleri de kullanıyor olmak; insanı manen çeşitli sıkıntılara sokabilecek bir halin ifadesidir aslında!
Ama işte bütün bunlara rağmen; kötü tasniflerin, insan için bazı iyi yönleri de vardır esasında!.
Diğer bir ifadeyle o tasnifler, ‘şer iken’ hayra evirilebilirler ya da icabında!
Örneğin, söyleyeninin insana bakışını belli etmeleri ve bir ibrete-hikmete vesile olabilmeleri kadar; asıl ve doğru tasnifleri de hatırlatıp, “kendi doğru tasnifini” yapması yolunda azim verebilirler insana!..
Üstelik o tür kem tasnifler, belki derin kelam etme hevesiyle kendilerini dile getiren -ya da duyan- vicdanları, bir an ‘rahatsız’ da edebilirler hakikat namına!.
Yani, “İnsanlar iki kısımdır: Satıcılar ve müşteriler”; ya da “İşini bilenler ve işini bilemeyenler”, “Böğürenler ve böğürtenler” vs. gibi ‘ileri’ örnekler karşısında; “Evet, insanlar iki kısımdırlar ama, “O Gün kitabı sağından verilecekler ve O Gün kitabı solundan verilecekler” şeklindedir o kısımlar!” türü tasniflere bizi yöneltebilirler mesela!
Ya da, “Ben o ‘Küçük hikayeciklerde’ geçen sağ ve sol yoldan hangisinin yolcusuyum acaba?’ diye bir tasnifin olabileceğini de getirebilirler akıllara!
Eğer öyle olmasaydı hiç, müflis yaşantıların kendilerine mazeret kıldıkları “Modernler ve gericiler“ ya da “Ilımlılar ve radikaller” gibi tasnif örnekleri; nasıl olurdu da, işin iç yüzünü anlatan şöylesi tasnifleri ‘sunarlardı’ nazarlara?: “İnsanlar iki kısımdır: inancına önem vererek yaşayanlar ve inanca verilen öneme şaşırarak yaşayanlar!.”
Elhasıl, tasnif ifadelerinin saçma ve yanlış olanları da; “doğru tasniflerdeki yerini gözden geçirme fırsatıdır” insanlara!..