Hükümetin “Kardeşlik ve huzur projesi” adını koyduğu “açılım”da Yunus Emre, Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Fuzulî, Ahmed Hânî, Neşet Ertaş ve Şivan Perver'den söz edilirken, yaşanan sorunlara en gerçekçi teşhisleri koyup en köklü ve kalıcı çözümleri göstermiş olan Bediüzzaman Said Nursî'nin hiç telâffuz edilmemesini eleştiriyorduk.
Hükümetin birçok meselelerde Bediüzzaman Said Nursî'yi "unutması"na rağmen, medya ve fikir çevreleri o zâtı unutmadıklarını her platformda belirtiyorlardı. Biz de çoğu platformda bunu dilendiriyorduk. Bediüzzaman'ın yüz yıl önce dile getirdiği ve geçen zaman içinde isabeti defalarca doğrulanıp teyid edilen fikirlerin bugün de geçerliliğini ve güncelliğini koruduğuna dikkat çekip, yaşanan acılarda, vaktiyle ona kulak verilmemesinin çok büyük payı olduğu hatırlatıyor, aynı tavrın şimdi de sürdürülmesi halinde yine sağlıklı ve kalıcı bir çözüme ulaşılamayacağı vurgulanılıyordu.
Milyonlarca insanın, Bediüzzaman'a derin bir bağlılık duyduğunu ve açılımda bu bağlılıktan istifade yoluna gidilmemesi anlamıyorduk.Yoksa Said Nursi'nin hâlâ 'tehlikeli' bir isim olduğu mu düşünülüyordu…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin 3. Olağan Büyük Kongresi'nde, 'Bitlisli Said Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır’ sözü bizim düşüncelerimizi değiştirdi. Erdoğan'ın bu sözleri salondan büyük bir alkış aldı. Başbakan en çok alkışı Said-i Nursi ile ilgili sözleri üzerine aldığını farkındaydı. Bediüzzaman duyarlılığı ümitlerimizi tazeledi ve binlerce insanı da memnun etti.
‘Devlet’ herkesle barışmak zorunda kaldığını görüyor. Bediüzzaman Hazretlerinin fikir ve maksadını doğru anlayan ve ondan müsbet mânâda söz edenleri yürekten tebrik ediyoruz. Başbakan, Etnik ve dinsel bağlamda bütün kesimlerin simge isimlerini söyleyerek “Biz birlikte Türkiye’yiz” sloganından ne anlaşılması gerekenleri göstermeye çalıştı. Çünkü hepimiz aynı Allah’ın kullarıyız. Hepimiz kâinat ağacının meyveleriyiz. Hepimiz aynı gemide seyahat eden yolcular gibiyiz. Gemiye verilecek bir zarar hepimize dokunacaktır. Üstad bir risalesinde “Memleket dahi bir hanedir ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir” demiyor muydu?
Türkiye ve dünyada önemli gelişmeler yaşanıyor. 'Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir' ilkesine hep birlikte şahit oluyoruz. Eğitimden ekonomiye, sanattan siyasete hayatın her alanında Bediüzzaman'ın fikirleri doğrultusunda ortaya çıkan cemaatler artık bu konuda sorumluluk almalarının zamanı geldiğini düşünüyoruz. Düne kadar Bediüzzaman'ın fikirlerini büyük bir tehlike olarak gören devlet de politikalarını değiştirdiği bu zamanda cemaatlerinde kendi konumlarına bakmaları gerekir. Bugünkü birçok problemlerin dermanı Risale-i Nur'un içindeki Asar-ı Bediiyye (Üstad'ın eski makaleleri) kaç yayınevinde basıldığını meraklılara havale ediyoruz.
Demokrasi açılımının tartışmaya açıldığı bu günlerde, bu konuda fikrî katkılarımız olabilecekse onları esirgememiz gerekir. Üstadın, “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir” sözünü unutmamız ve meselelerin fikir ortamında ve medenice tartışılmasını istemeliyiz.
Cumhurbaşkanın 'açılım'ı başlattığı Nurşin’den sonra Başbakanın 'Bitlisli Said Nursi” sözleri ile yola devam ediyoruz.