Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Sûresi 189-190. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
189-Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan ve ondan da gönlü ona ısınsın diye(*) eşini (Havvâ’yı) yaratan O’dur. İşte ne zaman ki (o) onu örtüp bürüdü, (eşi) hafif bir yük yüklendi de onu (bir müddet) gezdirdi. Nihâyet (yükü) ağırlaşınca Rablerine şöyle duâ ettiler: “Yemîn olsun ki, eğer bize kusursuz bir çocuk verirsen, elbette (bu ni‘metine de) şükredenlerden oluruz!”
190-Fakat (onların neslinden öyle insanlar da var ki, Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği (bu çocuk) hakkında O’na (Allah’a) birtakım ortaklar koşmağa başladılar. Hâlbuki Allah, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden pek yücedir.
(*)“İnsanın en fazla ihtiyâcını tatmîn eden, kalbine mukābil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübâdele etsinler (değişsinler) ve lezâizde (lezzetlerde) birbirine ortak ve gamlı ve kederli şeylerde de yekdiğerine muâvin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir (şaşkın) kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden (düşünen) adam, velev (ister) zihnen olsun; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın ister. Kalblerin en latîfi (hoşu), en şefîkı (şefkatlisi); kısm-ı sânî (ikinci kısım) ile ta‘bîr edilen kadın kalbidir.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 197-198)