RİSALEHABER
Yeni Adli Yıl dün yapılan törenlerin ardından açıldı. Geçmişteki açılışlarda çoğu zaman ağır ideolojik konuşmalar yapılır, inançlı insanlar nefret söylemi ile dışlanırdı.
CENAZE NAMAZINI HOCALAR KILDIRMADI, CAMİ CEMAATİ İŞTİRAK ETMEDİ
Bu konuşmalardan biri de eski Yargıtay Başkanı İmran Öktem'e ait. Allah inancı olmayan, dine ve dindarlara büyük bir öfke duyan Öktem, konuşmasında Said Nursi ve Nurcuları hedef almıştı.
Öldüğünde cenaze namazını hiç bir hoca kıldırmak istememiş, cami cemaati namaza iştirak etmemişti.
İslam'dan çok uzak olan İmran Öktem 1966 yılı yeni Adli Yıl Açılış Töreni’nde Nurculuk tehlikesine dikkat çekip 163’üncü maddeyi ve Yargıtay’ın Said Nursi’nin kitaplarını yasaklama kararını savunmuştu.
Konuşmasının neredeyse tamamını Nurculuğa ayıran Öktem, hem Said Nursi ve Nurculuğa iftiralar atmış, hem de İslam hakkında cahil cahil konuşmuştu.
Konuşmasının ilgili bölümleri şöyle:
"Yargıtay Genel Kurulları ile özel Dairelerin geçen adlî dönem içinde çözdükleri hukuk meselelerini burada anlatmaya imkân olmadığını biliyorum. Fakat Ceza Genel Kurulu'nun bir kararını ehemmiyetine binaen yüksek huzurlarınıza arzetmekten kendimi alamadım. 20 Eylül 1965 tarihli bu karar Nurculuğa ait kitapları muhtelif şahıslara okumanın veya vermenin, bu suretle nurculuk propagandası yapmanın Türk Ceza Kanunu'nun 163 üncü maddesinde yazılı suçu teşkil ettiğini belirtmektedir.
NUR RİSALELERİ İLE İLGİLİ BAZI CEZA KOVUŞTURMALARI BERAATLE NETİCELENMİŞ İSE DE...
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Nur Risaleleri adı altında el yazması, taş basması, matbaa basması olarak ele geçen kitapları, bunların lehinde ve aleyhinde yazılmış broşürleri ve yazıları incelemiş, yukarıda sözü edilen kararı vermiştir. Nur Risaleleri ile ilgili bazı ceza kovuşturmaları beraatle neticelenmiş ise de ceza hukuku bakımından nerede ve ne zaman hangi şartlarla muhkem kaziyye bahis konusu olacağını ceza hukuku ile uğraşan hâkimler çok iyi bilirler.
Ceza Genel Kurulu işbu kararda şu hususları belirtmektedir:
Nurculuğun kurucusu Nurslu Said; yarı cahil, okuyup yazmasını bilmeyen bir adamdır. Bir zamanlar doğu bölgesinde şeyhlik faaliyetinde bulunmuş, İstanbul'da siyasete atılmış, siyasî bir demeğin kurucuları arasına girmiş, 31 Mart Vakası'ndan önce Derviş Vahdeti ile münasebet kurmuş, Volkan Gazetesi'ndeki yazıları ile 31 Mart Vakası'nı körüklemiştir. O sıralarda Kürt Teali Cemiyeti'ne girmiş, Kürtleri Türkler aleyhine tahrike gayret etmiş, Cumhuriyet Devri'ndeki yazılariyle de memleketin birliğini bölücü -faaliyet göstermiştir. Türkiye'nin batılılaşmasına, millî şuurun uyanmasına yazılariyle ve hareketleriyle muhalefet etmek istemiştir. Türkiye'nin kurtarıcısı ve kurucusu büyük Atatürk'ün inkılâpçı hareketlerini tasvip etmemiş, yazılariyle onu tahkir etmiş, reformu durdurmak istemiştir.
SAİD NURSÎ SİYASÎ TOPLUMU ÜMMETÇİLİK TEMELLERİ ÜZERİNE KURMAK İSTEMEKTEDİR
"Dini siyasete âlet ve Devletin dahili emniyetini ihlâl etmek suçlarından hapse mahkûm olmuş, cezasını çektikten sonra bir mahalde ikâmete mecbur edilmiştir. Kendisi İslâm Dini ve itikadı ite bağdaşması mümkün olmayan fikirler ortaya atmış, iddialar ileri sürmüştür. Kendisine mucize derecesine varan kerametler izafe edilmektedir. Said Nursî siyasî toplumu ümmetçilik temelleri üzerine kurmak istemektedir. Ona nazaran Atatürk Devrimleri dine aykırıdır. Bunlara muhalefet etmek lâzımdır. Nur Risaleleri müsbet ilmi inkâr etmekte, medeni icatları ise Kuran ile izaha kakışmakta ve yegâne ilmin Kuran ilmi olduğunu, Kur’anı ise yalnız Nur Risalelerinin açıkladığını, bu Risaleler okunmakla Kur'an ilminin öğrenilmiş olacağını ileri sürmektedir.
ATATÜRK İDARESİ DEHŞETLİ AHİR ZAMANDIR
Nur Risaleleri'nin gerçek amaçlarına nüfuz edebilmek için bu konuda yazılmış eser ve yazıların tamamen gözden geçirilmesi lâzımdır. Nurculuk maddiyatı, tabiatı ve modern felsefeyi tamamen red ve bütün dünya saadetlerini insanlara haram etmektedir. Lâik bir Devlet düzeni şeriata aykırıdır. Lâiklik ile dinsizlik arasında bir fark yoktur. Reform ancak Hıristiyanlık'ta mümkündür. Türk reformu Hıristiyan reformunun bir taklidinden ibarettir, İslâmiyet hiçbir reforma ihtiyaç göstermeyecek derecede mükemmeldir (İslâmiyet’in inkişaf ve tekamül tarihinden habersiz görülmektedir). Yine Said Nursî'ye nazaran lâik Cumhuriyetçi düzen, dini müthiş sadmeye maruz bırakmıştır. Atatürk idaresi dehşetli ahir zamandır. Dinsizlik, komünistlik, ifsat komitelerinin faaliyet yıllardır. Devrim kanunları muvakkattir ve Hıristiyan kanunlarıdır. Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir. Devlet İslâm esaslarına göre kurulmalıdır. Devletin manevi şahsiyeti Müslüman olması lâzımdır. Müslümanlara Kur'an dışında bir Anayasa lâzım değildir.
NURCULAR KENDİLERİNE NUR TALEBELERİ ADINI VERMEKTEDİRLER
"Said Nursî milliyete ve milliyetçilik fikrine düşmandır. Milliyetçilik İslâm birliğine manidir. Bu yol ile Bolşevizme ve Sosyalizme karşı mücadele edilemez. Bunlarla ancak İslâm ümmetiçiliği mücadele edebilir, İslâmların ittihadı şarttır, İslâm milletinin saadeti yalnız İslâmi hakikatlerle olabilir, İslâm Devleti'nin merkezi ve Mekke'si Arabistan Yarımadası olacaktır, İslâm dininde inkılâp yapılamaz. Devrimler İslâmiyet'e aykırıdır. Çok kadınla evlenmek caiz ve şarttır. Aile saadeti ancak İslâm şeriatı dairesinde mümkün olabilir. Bankalar kapıtılmalı, faiz yasak edilmelidir. Mirasta kadın ile erkeğe müsavi hisse verilemez. Kadının kocasından boşanma istemeye hakkı yoktur. Nursî, hilâfet ve saltanatın kaldırılmasını hatırlatarak teessür ve üzüntü duyduğunu neşir ve ilân etmektedir. Ona göre. bu Devletin - yani Türkiye'nin - felâketi âlemi İslâm'ın müstakbel saadet ve hürriyeti ile telâfi edilecektir. Bu musibet İslâm kardeşliğini inkişâf ettirecektir. Bu cümleler Nur Risaleleri diye anılan kitaplardan mehaz gösterilmek suretiyle Genel Kurul ilâmına aynen alınmıştır.
"Görülüyor ki, İslâm kardeşliğini inkişaf ettireceği gerekçesiyle Türkiye'nin felâket ve musibeti onda bir sevinç uyandırmıştır. Kararda belirtilen hususlara devam ediyorum: Nurcular kendilerine Nur Talebeleri adını vermektedirler. Nur Talebesi olmak için bazı merasim yapılması ve bazı taahhütlerde bulunulması lâzımdır. Nur Talebeleri bekâr kalmalıdırlar. Muhakkak evlenmek lâzım ise, bir Nurcu ile evlenmelidirler. Nur Risaleleri'nde Kur'an Âyetleri'nin tefsirinde onların tahammül edemeyeceği tarzda batını ve manevi manâlar verilmektedir. Samimi İslâm inanışının reddettiği tevafuklar, cirif, ebced hesaplariyle, hurifilik usulü ile Kukanın manâlandırılmasına çalışılmış, gelecekten haber verilmeye kalkışılmıştır. Nur Risaleleri mukaddes kitaplar arasına katılmak istenmiş, Nurculara mahsus dualar tanzim olunmuş, bu suretle Müslümanlar arasında dahi bir zümre meydana getirilmiştir. Bu risalelerde Türk Milleti arasında ırk esasına dayanan, zümrecilik cereyanları teşvik edilmiştir.
"Risalelerle Türk Devleti'nin bağımsızlığını tenkis ve birliğini bozma yolunda hareketlerde bulunulmuş, devrimlerin ve devrim kanunlarının meşru olmadığı yazılıp telkin edilmiş, lâik bir Cumhuriyet kurduğu için Atatürk'e ağır tecavüzler yapılmış, bunları yaymak Türk Ceza Kanunu'nun 163 üncü maddesini ihlâl eden bir suç teşkil etmiştir. Çok kadınla evlenmenin propagandasını yapmak, aile ve miras hukukunun şeriat hükümlerine tabi olması lüzumunu açıkça yazıp telkin etmek faizin yasak olduğunu, bankaların kapatılması gerektiğini ileri sürmek, Şer'iye Mahkemeleri'nin ihyasını istemek suretiyle de 163 üncü madde ihlâl olunmuştur. Cumhuriyetten önce yazılan risaleler dahi yakın zamanlarda tekrar bastırılıp dağıtılmıştır. Bunlardan birinin ilk sahifesinde (Bu müdafaayı bu asra daha muvafık gördük) denilerek o Risaledeki sözler için dahi söylenmiş sayılmıştır.
Bu nitelikteki Risaleleri okumak üzere halka verdikleri sabit olan sanıkların 163 üncü madde uyarınca cezalandırılmaları lâzımdır. Bu karar 15 sahifedir. Geniş açıklamaları ihtiva ediyor. Ben hülâsasını çıkardım. Nurculuk gibi Müslümanların çoğunluğu tarafından İslâm akideleri ile telifi mümkün olmadığı kabul edilen gerici ve sağcı cereyanlar yurt içinde çok tehlikeli bir hal almıştır. Aydın ve doğruyu gören vatandaşlarımın dikkat nazarlarını çekerim. Bu akımlara kapılan vatandaşlarımın mühim bir kısmı saf ve temiz insanlardır. Allah'a inanma ihtiyacı karşısında din bezirganlarının ağalarına düşmüşler ve yollarını sapılmışlardır. Bunları kurtarmak lâzımdır.