Risale Akademi’nin bu haftaki Cumartesi buluşmalarında “İman kardeşliği nasıl yaşanabilir” suali etrafında müzakereler yapıldı. Uhuvvet Risalesi okumalarının ilki olan müzakereler kardeşlik ruhuna münasib olarak katılımcıların da iştirakiyle gerçekleşti. Sunumu hazırlayıp sunanlarla beraber herkes mevzuun içindeydi.
Bu müzakereden aldığım notları ve yazarken gelen bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Herkes az çok söz aldığından sözlerin sahiplerini beyan edemeyeceğim.
İnat, hakka teslim olmamaktır.
İnsan hakkı ararken sadece kendisinin hakkı bulduğuna inanıp kendine hakkı söyleyene karşı çıkması inattır.
İstişare inadın ilacıdır. İstişare ve ihtisas olsa inat azalır.
Uhuvvet Risalesi’nden maksat “Ehl-i Îmanı uhuvvete ve muhabbete davet etmek”tir. Esasen ehl-i îman fıtraten muhabbet ehlidir ve îman kardeşlerine uhuvvetkarane muamele eder (veya etmesi beklenir). Demek ki burada “ey îman edenler îman ediniz” hitabı gibi bir ikaz ve gereğince bunu yapmaya bir irşad vardır. (Risale-i Nur, Kur’an’ın üslubuna dahî ayine olduğu cihetle bu gibi hitaplarda da elbette âyinedârlık eder.)
Uhuvvet Risalesi’nde, üç büyük hastalık olan tarafgirlik, inad ve hased ele alınır ki bunlar mü’minler arasındaki nifak, şikak, kin ve adavetin sebebidirler. Bu üç hastalık altı mizanın terazisinde tartılır. Bu mizanlar hakikat, hikmet, insâniyet-i kübrâ olan İslamiyet, şahsî hayat, içtimaî hayat ve manevî hayattır. Bu üç hastalığın mezkur mizanlar nazarında merdud ve muharrip olduğu misallerle anlatılır.
Bu hastalıkların teşhis ve tedavisi elbette mühimdir. Lâkin bizim hastalıklara odaklanarak perişan halimizden şikayetlenmekten daha ehemm bir vazifemiz vardır o da “îman kardeşliğini nasıl yaşayabilir ve yaşatabiliriz” sualinin peşine düşmek. Zira menfi olana odaklanmak (velev ki durum tesbiti için olsa), müsbeti kovalamaya mecalimizi tüketebilir. Neden böyle oldu, nasıl bu hale geldik derken atalet ve yeis paçamıza yapışabilir.
Uhuvvet Risalesi’ndeki bu hastalıkları âdeta mütemmim cüz’ü olan başka hastalıklarla ele almak bize daha bütüncül bir bakış sağlayabilir. Bu hastalıklardan ve zayıf damarlardan altısı “Hücümât-ı Sitte Risalesi”nde böyle sıralanır: hubb-u câh, korku, tama’, milliyetçilik, enâniyet, tenbellik ve tenperverlik ve vazifedârlık.
Hutbe-i Şâmiye’de zikredilen altı hastalık da yukarıdaki hastalıklarla örtüşür. Bunlar: ye’s, sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi, adavete muhabbet, ehl-i îmanı birbirine bağlayan nurânî bağları bilmemek, çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdat, menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bütün bu hastalıkların birbiri ile irtibatı, neden sonuç ilişkileri çözüm odaklı bir çalışma kapsamında incelenebilir elbette.
Bu hastalıkların müessir ve mücerreb tiryakları “İhlas Risaleleri”nde mevcuddur. Ayrıca her bir risalede anlatılan temsilî hikayeler ve kâinatın hakikatine dâir bütün risalelerde bu hastalıkların tiryakları vardır. Bakmasını bilenler elbette kâinattaki teavün, tesanüd ve tecavübden ibret ve dersler alırlar. Kainat kardeşliği sırrını yakalarlar. Ve Dördüncü Şua’da izah edildiği gibi kendi şahsî vücudlarından başka hadsiz bir vücud kazanabilirler. Zaten ebed için yaratılan insanı başka ne teskin edebilir ki…
Uhuvvet Risalesi’ne dönecek olursak; ‘Birinci Vecih’de mü’min kardeşine kin ve adavet beslemenin hakikat nazarında zulüm olduğunu gösteren hakikattar bir temsil vardır. Temsili mezkur risaleye havale ederek gösterdiği hakikate bakalım; bir mü’minin vücudu Rabbanî bir hâne ve İlahî bir sefine hükmündedir. Onda îman, İslamiyet, komşuluk gibi pek çok masum sıfatlar vardır. Bir mü’min kardeşi ise ona bir tek câni vasfı sebebiyle küser. Onlarca güzel hasleti bir tek seyyieye feda etmek elbette hakikat nazarında zulümdür.
İnsan nesebî kardeşini kendi iradesi ile seçmez… (Evet Üstad burada kardeşliğe mani hastalıkları zikrediyor ama bir bunu baz alarak iman kardeşliğini nasıl tesis edeceğimizi konuşamaz mıyız? Bunun için Lahikaları bu manada ciddi incelememiz gerekir ki kardeşliğin nasılı niçini orada var.)
Uhuvvet Risalesi Okumaları, hikmet nazarında bu hastalıkların durumu nedir sualinin cevabını aramakla devam edecek inşallah.