Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Mardin sınır karakolunda bayram yaparken, demokratik açılımı gündemine aldı. Güneydoğunun, “Siyaset ve terör ağalarından muzdarip” olduğunu söyledi.
Gayr-i ihtiyari, zihnimde cevap yetiştirmeye çalışırken, yarısı doğru ve yarısı da eksik teşhisin üzerinde durmak istedim. Aklıma her sektörün, mesleğin, ideolojinin, sermayenin, fakir fukaranın, devletin, haramzadelerin, masumların v.s. çeşit çeşit ağaları geldi. Sömürü düzenin parçası olan ve kendini konumlandırıp maddi manevi zulmeden, gaspeden, çalan ve çaldıran “ağa”lar.
Tam bu yazıya başlayacakken, Taraf’ın manşeti 12’den vurmuş ve konuyu enfes özetlemiş. İlker Başbuğ’un demecini, askerin siyaset yaptığını belirterek, “Siyasetin Ağababası” tarifiyle vermiş.
Çok doğru, eğer ağalık sistemi zararlıysa, cehaletin sebebiyse, bu ağaların ağası rejimin kendisi değil mi? Kaliteli öğretmen köye gönderdiniz de ağa mı engel oldu? Tam tersine ağanın oğlunu siyasete, devlete ve ticarete fırsat tanıyarak alıştırdınız, fakirin oğlu ise sokakta kaldı ve eşkıya oldu, cahil kaldı, okuyamadı.
Sonra doğuda siyaset ağaları varda, batıdaki siyasetin ağaları farklı mı? Siyaset baronlarını, her darbeden sonra yenileyenler, siyaseti hızar gibi doğrayanlar, meclisi kapatanlar, halkın tercihlerini engelleyenler, devirenler acaba siyasetin nesi oluyorlar?
Siyasi Partiler Yasası, merkezi aday belirleme, delege sistemi ve rekabeti engelleyip siyaset sultalarını, kral liderleri ve tahammülsüz baskın karakterleri, siyasetin yeni liderleri olarak toplumun önüne koyan süreçlerden, birinci derecede, siyasete darbe ile müdahale eden siyasetin ağababaları değil mi?
Gönül isterdi ki, siyaset, bari bu saatten sonra aşırı merkezi, lider hegemonyası ile beylik ve ağalığın daniskası bir düzen ve kontrolden çıksın. Siyaset bu noktada masum değil.
Başbuğ, bir de “terör ağaları”ndan bahsetmiş. Bu da doğru. Ancak kastettiklerini açıklasa daha netleşecek fotoğraf. Mesela, bir taraf terör yaparken, karşısına dikilen korucu sistemi de ağalığın bir paydaşı olmuyor mu? Sonra garantiden bunların aşiret reislerine tanınan milletvekili “kontenjanları” veya devlet kaynaklarına rahat uzanma inisiyatifi de aynı ağalığın ters simetrisi değil mi?
Gelelim diğer ağalara;
Bürokrasi, şefinden müdürüne, genel müdüründen müsteşarına kadar bir ağalık sistemi ile yürümüyor mu? Tavassutsuz iş görmek mümkün mü?
Acaba, Türkiye’nin güvenlik ağaları da yok mu? Sürekli milletin güvenliği ve “Birliği” adına “koruyan ve kollayan”, ihtiyaç duyduğunda darbe yapan, beni benden habersiz ve gerekçesiz fişleyen, “şişleyen” yanlış güvenlik sistemine ne diyeceğiz?
YÖK, ayrı bir ağalık sistemi değil mi?
Siyasallaşan yargı, bir ağalık değil mi?
Sermaye grupları, fikir ve kanaat grupları, ideolojilerin siyasi temsilcileri, sendika yönetimleri, dernek ve vakıfların ömür billah değişmeyen temsilcileri, aynı ağalığın köklü ve kurumsal tarafı değiller mi?
Çocukken söylenirdi: “Sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa?”
Şimdi durum bu. Herkes ağa. Ama fakirden, gariplikten dem vuruyorlar. Kurtarıcımız olduklarına kendilerini inandırmışlar.
Gelin ağalık sisteminden, buyruk düzenin bu yan kollarından ve rüşvet dağıtıp, belli kişilere imtiyaz ve fırsat sağlayan mekanizmaları sorgulayalım. Siyasi, dini, ticari, askeri, cemaati, mahalli, ilmi bütün “ağalık”lardan kurtulalım.
Milletin birliği, Bediüzzaman’ın enfes tespitiyle, “Ref-i imtiyaz” olan eşitlik/imtiyazsızlıkla mümkündür.
Herkes, cebinde, midesinde, aklında, masasında, kasasında ve kaleminde, imzasında kendisine ait olmayan bir başkasına, yani kendince onlardan kendi sorumlu tuttuğu ve bunun yolunu bir şekilde bulduğu imtiyaz, tasarruf, takdir ve tahakküm alanlarından ve avantajlarından kurtulmalı ve derhal devretmeli ve hesap vermeli.
Biliyorum, bu hemen olmaz. Karşı savunmalar da mümkün.
Ama gerçek olan, Bediüzzman’ın “Herkesten ziyade biz zarardideyiz” dediği istibdat ve dayatmalardan kurtulmanın yolu herkesin evinin önünü temizlemesidir.
Doğuda asaletlerine şahit olduğum veya batıda bu genel tanımlara girmeyenler bahsimizden hariçtir.
Eğer ağalığı kaldıramıyorsak, bari herkes ağa olsun da eşitlensin. Ağa yetiştirmeyelim ve müsaade etmeyelim.
Gelin “Kurtarıcılardan kurtulalım.”
Cehaletin kustuğu her zemin ağalıktır, zorbalıktır ve kişi hakimiyetidir. Kutsal kişiler üreten yapılar, günümüzün modern ağalığıdır.
Ferdin hukukunu bilmesi, muhabbeti kıran ağa baskılarından ve tasarruflarından uzak durup itibar etmemesi ve katılımcı demokrasi, bu işin ilacı.
Siyasetin ağaları kadar, ağaların siyasetinden her dem kurtulacağımız güzel günler bizi bekliyor.