Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile görüşen Son Şahitlerden Ağrılı Molla Nusret Kocabay Hocaefendiyi vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Nusret Hoca 28 Ocak 2018 yılında Hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Nusret Hocanın Elazığ'da ikamet eden Hulusi Yahyagil ağabeye bir mektup gönderdiği ortaya çıktı. 1970'li yıllarda yazıldığı tahmin edilen, Osmanlıca yazılan mektup latin harflerine çevrildi.
İşte o mektup:
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Ey Azizlerin Azizi!
Üstadımızın vekil-i umumi, manevi verasete hamil,
Üveysi meşrep unvan-ı muammaya sahip,
En mümtaz birinci tilmizi
Ve bütün ağabeylerimizin ağabeyi olan Hulusi Ağabeyimiz, Efendimiz Hazretleri!
Pür kusur olan bu fakiriniz, maddi ve manevi emrazların tasallutu için manevi ilacı olan sabırdan aciz ve naçizdir. Manevi hallerden ve esrarlı hikmetlerden ma’lul ve mefluçtur. Fitne-i ahir zamandaki menşe-i gurur olan zulmet ve cehaletten mağmum ve mütehayyirdir. Bu fani dünyadan, vüs’atli içtimaat-ı hayatiyesinden pek cahildir. Ve sür’atli iftirakat-ı mevtiyeden tenasi etmiş ve tûl-i emele mübtela bir gafildir. Bu evsaflara sahip olmadığımız için muhabere ve sohbetinize liyakatsizliğim münasebeti ile gayr-i mütenahi hicab ederim.
Efendi Hazretleri! Ruhlarımızı sızlatan, kalplerimizi ağlatan bu son sefer, sizin firkatinizde maddi ve manevi bir emrinize mebni kalp ve ruhum hazin hazin ağlamaktan kendimi tutamıyorum. Ağlamamak için kendime cebir ediyorum. Halat-ı manada teskin etmek husule gelmez. Çünkü ruhum sizinle yaşadığı halde o pek mübarek ve mualla ruhunuz bizimle beraber olduğu için acaba birbirimizle cismen uzak ve ayrı bulunduğumuzdan mı ağlıyorum, bilemiyorum. Bu hazin ve hasret hali daha ne kadar zaman devam edecek? O pek mübarek son emriniz kalbimize ve ruhumuza bahşettiği hakikatlere merbut, kudsi bir sefay-i sermedi ve ruhlarımıza cavidan-ı hikmettir. Ve muhabereniz benim için hasseten manevi canibden tam iktisab-ı füyüzattır. Liyakatsızlığımla beraber o kudsi muhabere ve şirin sohbetinizin nurundan hiçbir zaman kendimi men edemiyorum. Çünkü maddi ve manevi zatınıza herkesten ziyade muhtaç, mücrim ve müflis, aciz ve naçiz Nusret’inizdir.
Efendi Hazretleri! Sahte ve şaşırtıcı halet-i nefsaniyem, elhannas fitneleri zebun etmek, âlem-i manada pek mübarek olan halet-i ruhiyenizdeki lütuf ve ferman, muhabere, sohbet ve duanızdır.
Ey gözümün nuru ve ruhumun süruru! Bu asırda mahz-ı inayet ve lütf-u hak olan yaşamanız ve vekil-i umumi olan ünvanınız ve hakaiki imaniyeye sevk ve tarik-i nura merbut olan kıble-i tevhide vuslatınız ve manevi irşad-ı hidayet-i memuriyetiniz bu asrın sathından bilinmez bir sırrı muammadır.
Ey kalb âlemlerinin reyhanı ve sır âlemlerinin seyranı ve hakikat âleminden bir kenz-i mahfi, bilinmez imtiyazlara sahip Efendi hazretleri!
Hakikat noktasında mübalağadan müberra zatınız hakkında pek isabetli konuşamıyorum. Ne yapayım manevi şivekâr olmayan dil ancak bu kadar dönüyor. Bu asırda ehl-i hikmet ve hakikatın enzar-ı dikkatini celp eden halis nurdan vücuda gelmiş manevi şen ve şirin simanız ezelden takdir ve kaderden mümtaziyetle birinciliğinize işarettir. Bu maneviyat âleminden rütbe-i verasetiniz nazar-ı asfiyadan pek haşmetli ve çok nurlu ünvanınız ezelden gelmiş kaderden imtiyaz kisvesini giymiş hakikat asrından bir kevkeb-i nevvardır. Risale-i Nurdan telemmu’ eden kudsi derslerimi rahle-i irfanınıza diz çöküp tekrar ediyorum. Çünki deryay-ı gayb-ı Kur’andan telemmu’ eden Risale-i Nur denilen tefsir-i hakikat ve i’caz-ı azamın o derin hakaiklerin çoğunu pek büyük âlimler dahi tefehhüm edemez. Ahir zamana mahsus bir sırr-ı azimdir. Çünki ahir zamana mahsus i’caz-ı azamdan, o ali hakaikin hikmet-i acibesi ve kesret-i mutlakası arifler için bir derya-ı marifetullahdır. Meded-i Kudsiyet-i Kur’aniyeden esrarların i’caziyesi, hikmet ve hakikatlerin dekaikiyle zuhuru, doğrudan doğruya Kur’an-ı Hâkimin i’caz-ı maneviyesinden telemmu’ eden Risale-i Nur’un eseridir. Çünki Risale-i Nur derya-i gayb-ı Kur’andan telemmu’ eden i’caz-ı azam-ı inayet-i Rabbaniyenin bir cilvesidir.
Efendi Hazretleri! Maddi ve manevi kumandan olduğunuz için o pek hikmetnüma emrinizi tekrar ediyorum. Bu hakikat asrından ehli hakikatin ve pek kuvvetli bir hidayeti ammenin zuhuru, bilinmez bir işareti gaybiye-i Kur’aniyedir. Bu asırda iman rehberi; Risale-i Nurun hikmet ve hakikatlarının hususiyetleri, zatınızın irşadından ebede kadar tahkiki iman itikadından şerh, izah ve beyan etmek mertebesinde sabit ve kadim kalmaktır.
Ahir zamana mahsus bu hikmet-i azime erbabı, imana kuvvet ve zümre-i tuğyana kahr ve şiddetle bir ders-i ibrettir. Çünki i’caz-i azimin tavsifinde pek aciz ve naçizim, hakikat ve hikmet noktasında pek mücrim ve nakısım. Bu asırda Risale-i Nur denilen o âli eserin ve o tefsir-i hakikatin pek çok esrarlı mefhumu var. O eserde mevcud olan pek büyük hikmeti takdir etmek için hatta İslam olmağa bile lüzum yoktur. Ancak insan olmak kâfi ve vafidir. Risale-i Nur namına hidayet-i ammedeki vazife-i kudsiyyeniz, kıymet-i maneviyyesi itibariyle bu asra mahsus Kur’ana merbutiyet, bütün manevi mevcudattan bu kudsi hizmete merbut olan mergubiyetiniz pek ağırdır. Zat-ı aliyenize Cenab-ı Allah sıhhat ve afiyet ihsan etsin. Âmin.
Bu kudsi hizmetinizin şevki, Risale-i Nur camiasında pek mümtazdır. Daire-i tasarrufatınızdan ders dinlemekle iktida etmek, ancak ehass-ı havassa mahsus her ferdin idame etmesi, farizat derecesinde lazım olan ihlas-ı taamme, sadakat-ı sıddıkıye, kıymettar kalem ve mübarek lisan-ı halisane-i ahval lazımdır. Bu mezkûr evsaflardan mahrumiyetimden dolayı zatınızdan gelen pek ali himmet ve lütuf ve kereminize muhtacım. Çünki bana karşı gıyabi lütufkâr emirnameniz kalbimden manen pek çok kıymetli, kudsi, lahuti makam-ı mahbubiyete kadar hatt-ı muvasalatı temin eder.
Bana karşı manevi muhabbetiniz, irşad-ı hidayete has ve mahsus ferdiyet makamına layık ve i’caz-ı azamdan telemmu’ eden Kur’ani bir cevherdir. Amma o Nusret’iniz hakikat noktasında pek mahrum-u liyakatdır, o pek mübarek olan muhabbetiniz aklımdan tulû eden Risale-i Nurun şahs-ı manevisinden müteveccih bir manzume-i hakikatdır. Bu asırda Risale-i Nurun camiasındaki içtihadat-ı safiyane ve halisaneniz ile pek mübarek zatınızla sohbet, tehzib-i ruh için ilahi bir rahmettir. Çünki zatınız ehl-i hikmet, erbab-ı hakikat için hakikat noktasında bu asırda pek mümtaz bir nuraniyeti kesb eden bir meta-ı mergubsunuz. İ’caz-ı Kur’ana mebni zatınızla sohbet, hikmet noktasında aynı selef-i sâlihîn gibi sahib-i sohbete, takvay-ı kâmile kapılar açılır. Çünki nazarınızda kabul ve makbuliyete sahib olan zatlar nurlanır. Usul-ü hakikatin kavramını yavaş yavaş idrak eder. Çünkü ahir zamandaki zuhura gelmiş sırr-ı veraseti nübüvvette hissiyat-ı mütevariseden sür’atle terakki eder. Velayet-i kübradaki ferdiyet makamında istidat müheyya ve revan olur gider ve huzurunuzda ne kadar âmi ve cahil dahi olsa yine İslamiyyet damarını ve iman hislerini tahrik eder. Ve bütün hissiyat-ı ulviyye uyanır. Sır âlemindeki mehasin-i ahlakiyyeyi perestiş eder. Çünki bu asırda Risale-i Nurun hizmetine merbut pek mübarek ve pek mümtaz olan zatınız bilinmez bir sırr-ı azime binaen veliyy-i kâmil olan bir kısım aktab mertebesindeki zatlar gibi kalp ile berk sür’atinde cevelanı arştan ferşe, ferşten arşa tasarrufatı hidayet-i ammeden devranınız vardır.
Efendi Hazretleri! Batınınız Kur’anın murakabesiyle müzeyyendir. Ve zahiriniz ihya-i sünnet-i tefani ve mahfiyyet makamına vuslatınız mehasin, tekellümat ve lisanınızla muindir. Tarikat-ı Ahmediyye (a.s.v) den tefsir-i hakikata pişdarlık taşıyan zatınız misak-ı ezeliden ferdiyet makamı ve sırr-ı veraset-i Nübüvvete, velayet-i kübradaki mazhar-ı ismi azamdan acz ve fakrdan üveysi has meşrebinizdir.
Ey maddiyatı intac eden mülkten münkati ve meleküttan tenezzühe ve seyerana muktedir!
Ey hakikatların piştarı!
Derya-i marifetullahtan pek mümtaz arif olan Risale-i Nur camiasındaki zatınızın etrafında mevcut olan zatlar hayal sür’atinde manevi âlemlere seyr ve seyahat-ı ruhda vüs’atden hikmet ve hakikatlara inkişaf ve inbisat aklın cevelanından husule gelmek tefekkürlü Nur diyarlarından tulûat-ı kalbin bütün arzularından rıza-i İlahi dairelerinde husule gelen tefekkürlü Nur diyarlarından tam keşif-i sünuhattır.
Efendi Hazretleri! Bu asırda benim gibi ma’siyet fırtınasının müthiş dalgalarına tutulmuş hab-ı gafletin perdesine bürünmüş, vazife-i diniye ve ubudiyet-i uhreviyye ciheti pek noksan kalmış, fitne-i ahir zaman denilen bu asr-ı müthişten Kur’anı azimüşşanın hidayet derkini taşıyan Risale-i Nura merbut ihlas, uhuvvet ve sadakatınızdan mütevellid, bu sakim emrazlarımızın ilacı mübarek ve müstecab olan duanızdır.
Efendi Hazretleri! Tasarrufat-ı maneviyyeden umumi vekâlet ve veraset-i Üstadımıza maddi ve manevi liyakatiniz için bilinmez bir hikmete mebni tahayyür ve taaccüp içinde mest ve hayran ve medyun oldum.
Efendi Hazretleri! Sırr-ı ihlas ve sırr-ı sadakatden maktuiyyet ve mahrumiyetimden intac eden kalbimdeki meyelan-ı gaybiyet olan meslek-i tenkıs ve ruhumdaki husumet, isyanı galeyana getiren sebeb-i mahrumiyet olan hırs-ı sarahat şiddetle bende hüküm sürüyor. Bu manevi mahrumiyetim için şifahane-i maneviyenizde olan tiryak-i şafi kabul ve makbuliyetle mücehhez bizim gibi müflislere, ihlaslı hamiyet ve himayetiniz pek azim bir iksiri manevidir.
Efendi Hazretleri! Risale-i Nurun hizmetinden sır âleminin letafetini kesb eden huzurunuzda daimi bulunan bir zat gibi velayet-i kübra vasıtasıyla bir şahıs iken müteaddid şahsiyetlere sahip olabilir. Risale-i Nurun irşadiyle zatınız esrar-ı künuz-u mütenevvialardan kapılar açar. Risale-i Nurun hamiyyet ve himayetinden mütevellid, nurani ve pek kesretli süruru ihtiva eden sır âlemindeki hidayet-i ammeye müteveccih bir pencere açılır.
Efendi Hazretleri! Dairenize dair esrar-ı mesture bir sırrı beyandır. Ancak o esrar-ı mesture ve hikmet-i azime ancak Risale-i Nur camiasına, has şakirt denilen ehass-ı havasa ayandır. O bilinmez sırrınıza mebni bu asırda esrar-ı Kur’aniyenin sath-ı muallasında kudsi beyanatın manevi elmasları sırr-ı veraset-i nübüvvet namına göstermeyen, Risale-i Nurun şahsi manevisinin camiasında fert olan zatınızla omuz omuza gelmez. Çünkü zatınızda veraset-i nübüvvetten kalan kudsi makam ve hizmet şahs-ı manevinin hakkıdır. Acz ve fakırda mevcud olan lezzet ile mütelezziz olmayan bir zat, şefkat ve tefekkürdeki ulviyetine müteali olmayan bir zat, hazine-i hasse-i Kur’aniyeden usul hakikatının esrarlarını çıkarmayan bir zat, bu asırdaki şahs-ı ma’nevinin hissiyat-ı mütevarisesine sahip olmaz ve şarkdaki sırr-ı verasetinin şebabiyeti denk ve sargı(sarık) olarak hiçbir şahıs muhafaza edemez. Risale-i Nur’un esrarlı düsturlarından aldığım âcizane kanaatımdır. Çünkü zatınızdan sonra o vazife-i aliye şahs-ı ma’nevinin malıdır. Risale-i Nur camiasındaki şahs-ı maneviyi temsil eden eşhaslar bu mezkûr hakikatlardan manevi madumiyet neticesinde Üstadımızın vekil-i umumiden sonra maneviyatın gülü, hikmet ve hakikatların bülbülü nesl-i Hasan’dan (r.a.) gelen unvan-ı azimi ferdi olarak hiç kimse idame edemez.
Efendi Hazretleri! Veraset-i nübüvvetin bir sırr-ı uzmadan gelen, zatınızda tezahür eden irşad-ı beşer için ahir zamana mahsus bir dürr-u meknundur. Risale-i Nur camiasında şerefin şebabiyetini muhafaza eden zatlar taht-ı terbiyenizdedir. Şahs-ı ma’nevinin esrar-ı hikmetine vasıl olan o zatların teneffüs demleri, tesbih ve ibadettir. Sır âleminde o zatlar için me’hazı kudsiyyet-i Kur’aniden İ’caz-ı azam ve zübde-i takdisat tezahüm etmiş o zatlara mahsus derya-i gayb-i Kur’andan tahsil-i ulum, esrar-ı ilham ve hikmettir. Çünkü şahs-ı ma’nevinin liyakatını kazanan esrar-ı sırra mukayyed olan o zatlar kabza-i kudretde ebede kadar mahfuz ve mesturdurlar vesselam.
Efendi Hazretleri! Sıhhat ve afiyet üzere bol yaşamanızı Cenab-ı Allah’dan tazarru ve niyaz ederim. Hayırlı ve müstecab dualarınızı beklerim, kemal-i edeple ve tazim-i hürmetle el ve ayaklarınızı öperim. Muhterem Azizlerin Azizi Hulusi ağabeyimiz.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُوا