Şu dünya hayatı inişli yokuşlu, engebeli bir yola benzer. Halden hale girer çıkar. Düşe kalka gider. Bazen uçacak gibi olur, bazen de kuyuya düşmüş gibi çaresiz kalır insan. Bazen çenesi kapanmaz bazen de ağzından kelime çıkmaz.
Bazen yaz misali sımsıcak olur ünsiyet verir etrafa, güller gibi kokuları yayar, bazen soğuk olur, fırtına gibi eser etrafını gerer, semli kokular yayar.
Bir haliyle sakin denize benzer insan, sükunetli, bakana ferah verir, bazen dalgalı, dev dalgalı, fırtınalı denize, dehşet verir. Kabz ve bast halleri gibi, gelir gider, düşer kalkar. Celali ve Cemali isimlerin tecellileridir.
İnceden inceye mihenge vurulur, elenir durur hamur gibi yoğrulur insan. Düştü düşecek, battı batacak. Bazen boğulur gibi olur, bazen de esen Rahmet rüzgarıyla teneffüs eder, rahat bir nefes alır.
Kalp bir meydan: melek-i ilham ile vesvese-i şeytan, kalp ve fikir boğuşur vehimlerle, şek ve şüphelerle.
Nefis, ehli dalaletin vekili, dinler tenbellik kulağıyla şeytanı, akıl ve kalp bu muannid düşmanlarla savaşır durur. Boğuşur onlarla, alta düşer üste çıkar, aşağı iner yukarı çıkar. Bizar olur inip çıkmaktan.
Kah minare başında kah minare dibinde. Bazen yükselirsin, yükselirsin, “tamam erdim artık” dersin, sonra bir rüzgar, bir semli hava tepe taklak düşersin, öyle bir hal ki, yahu bu ben miyim dün uçuyordum bugün sürünüyorum, dün evliya idim bugün eşkıya olmuşum dersin.
Minare başı havadar, hem revnekdar, harika bir manzara-i asumani, güneşli ziyadar. Minare dibi, zulmetli, hem ufunetli pis kokulu, ziyasız, nursuz insanı eder elemdar.
İman hem nurdur, hem seni hem âlemini nurlandırır. Küfür ise zulmetdar, karanlıklarda kalırsın, derin denizlerin en derini gibi karanlık. Ziya yok, ışık yok…
Ey kalpleri tahvil eden!.. Serencamımı hayreyle, kalbimi hayra tebdil eyle, sen bana yardım eyle, diye ağlarsın. Ya Hâdi, hidayet vermek senin elinde, sen daim hidayet verensin, hidayetimi daim eyle.
Vesveseler, vehim ve hayaller, şetimler, tasavvur ve tahayyüller. Bunlar kalbe gelir gider. Durduramazsın, mani olamazsın. Seni dinlemeyen latifelerin var. Niye vesvese geliyor, kime geliyor? Gelmeyen yok ki. Peki vesveseler ne fısıldıyor? Müvesvis şeytan ne diyor? Tahayyülünden ne geçiyor? Tasavvurunda ne var?
Bir şeyi doğru biliyorsan, araştırmış incelemiş olarak biliyorsan, bilmen delilli ispatlı ise, hak ise, hakikate dayanıyorsa, vesveseler cılız gelir, sönük düşer, vız gelir tırıs gider. Sinek gibi sesi kalır.
Vesveseye müptela olan arkadaş, dikkat et, hazer et, korkma, telaş etme, başını eğme, kaldır hakkı dinle, Nur’u Kur’anın irşadına kulak ver. Vicdanınla müşavere et cehennemi haletten sıyrıl, ateşten atla, doğruları araştırmaktan yorulma, sıkılma oku, oku. Etrafına, mahlukata bak, afaki, enfusi delilleri ibretle izle. Vucub-u vücut ve vahdaniyet delillerini gör, hakka sarıl, hakka rücu et.
Bil ey aziz kardeş, tahayyül, tasavvur ilim değil, hüküm değil zandır onlar hayaldir üstünde durma, uğraşma, esen bir rüzgardır, aldırma esip geçer. Zarar ettim, ziyana girdim, mahvoldum deme.
Vesvesende ne var? Nedir seni huzursuz eden mesail?
Al Nur’ları aç o bahisleri oku, bir daha oku, on defa, yirmi defa, yüz defa oku, bıkma usanma, bak müvesvisler senden vazgeçmekten usanıyor mu? Sen de okumaktan, araştırmaktan usanma, üstüne gitmekten üşenme.
Araştır tahkik et, bak lugate, anlamadığın kelimeleri bir daha incele. Bak o meseleyi biraz daha iyi bildin, ilmen bildin, daha iyi öğrendin, yakinin arttı, imanın kuvvetlendi. Her gün görüp işittiğin, içinde namaz kıldığın Ayasofya’yı kim sana inkar ettirebilir.
İşte bu misal gibi eğer muhakkik isen daha gelir mi müvesvisler, uçar gider iz bırakmaz vesvese?
Hak ve yakinin kılıncıyla şek ve şüphe parçalanır dağılır. Duman ve bulut olur uçar, arkasından hakikat güneşi parlar. Demek sükuta götüren evhamlar zayıf ve mesnetsiz olduğundan tekit ve şiddetli tahlile, yakinin keskin kılıcına çarptığında yırtılır, parçalanır.
İşte tebrik ederiz, manevi mücahedeyi kazandın, muzaffer oldun nefis ve şeytana galebe çaldın, gazan mübarek olsun. Demek ilim ve yakin vesveseyi tard eder, parçalayıp atar. Cehil onu davet eder, büyültür.
İslam’ın her meselesi ilim, akıl, hikmet ve mantık üzerine müessestir. İslamiyet’i her aklı selimin kabul etmesi İslamiyet’in şanındandır.
Kalbin huzuru ve saadeti, ruhun sıhhati ve cenneti, iman ve hidayettir.
“Ya Rab imanımızı kemale eriştir, hidayetimizi artır ve daim eyle. Amin!..” de birader.