Hadis-i Şerif'in orjinali şöyledir:
"Her ikisinden nasiplenmeyip, dünyası için ahiretini veya ahireti için dünyasını terk eden kimse, hayırlınız değildir. Şüphesiz dünya ahirete ulaştırıcı bir köprüdür, vasıtadır. Başkasına yük olmayınız." (Münavi, Feyzul-Kadir, 5/364 İbn-i Asakir/Muhtarul Ahadis s:124)
Bazı kimseler, maneviyat büyüklerinin, kalpleri mahlûkattan keserek Hâlık’a bağlamak üzere yaptıkları hikmetli tavsiyelerini yanlış değerlendirir ve dünya hayatından fiilen çekilme gibi, İslâm’ın aksiyoner ruhuna taban tabana zıt bir yola girerler.
Risale-i Nur Külliyatında, dünyanın üç yüzü olduğu nazarımıza sunulur: “İlahî isimlere âyine olma”, “cennete tarla olma” ve “ehl-i hevesatın oyuncak yeri olma” yüzleri. Bir Müslüman dünyanın ilk iki yüzünü sever. İbadet ve tefekkür ile bu yüzleri değerlendirmeye çalışır. Öte yandan, bu dünya nimetlerinden meşru dairede faydalanır, zevk alır. Dünya sevgisinin tehlikeli olanı, ilk iki yüzü unutarak dünyanın sadece üçüncü yüzüyle oyalanmaktır.
Resulullah Efendimiz (asm.), “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.” buyurmakla, dünyanın bu üçüncü yüzü ile oyalananların gafletini güzelce dile getirmiştir.
Rabbimiz, bu dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden başka bir şey olmadığını bize haber veriyor (En’am Sûresi, 6/32). Oyunla ancak çocuklar oyalanır, eğlence ise ancak sefihleri tatmin eder.
İnsan çocukluktan kurtuldu mu, defalarca söküp yaptığı oyuncak evleri bırakır, daimî bir yuva arayışına geçer. Ve yine insan büyüdü mü, onun dünyasında eğlencenin yerini çalışma ve ilim alır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, “Bize gösterdiğin nümûnelerin, gölgelerin asıllarını, menbalarını göster” duasıyla bu hâdis-i şerif birlikte düşünüldüğünde, şöyle bir mânâ kalbe gelir: Rüyadaki insan da yer, içer. O yemekler, onu rüyada tatmin eder. Burada bir gölgenin bir başka gölgeyi doyurması söz konusu. Ama bu adam uyandığında aç olduğunu anlar ve gerçek gıdasını aramaya başlar.
Dünya ile oyalanan ve hakikî saadeti unutan insanlar da gölgeyle tatmin olmaktalar. Bunlar, öldüklerinde uyanacaklar ve gerçek tatminin ancak cennette olacağını hakkıyla anlayacaklar. Ama çoğu insan için artık vakit bitmiş, fırsat kaçmış olacak.
Allah Resulü (asm.) kasemle ifade ediyor:
“Allah’a yemin olsun ki, âhirete göre dünya, ancak sizden birinin parmağını denize daldırması gibidir. Baksın bakalım kendisine ne dönecek? Parmağı denizden ne getirebilecek?”
Ebedî saadet bir derya. Dünya lezzetleri ise parmağı ıslatan su kadar bir şey. Bu ıslaklıkta boğulmayan, hafif bir nemde sırılsıklam olmayanlar deryayı buluyorlar. Fâniye aldanmayanlar bâkiye eriyorlar.