- Önce farz edelim ki, sorudaki mantık doğrudur.
Fakat, bir şeyin var olup olmamasını bizim üzülüp üzülmeyeceğimize bağlamanın bir mantığı var mı?
- Düşünün ki, bir adam aydan dünyaya yeni gelmiş, kıştan hiç haberi yoktur. Bu kişi, kışı duymadığı için “evim-barkım, odunum, yakıtım yok” diye hiç üzülmez. Ancak kış gelip çatmış.. ve hazırsızlık yakalandığı için perişan olmuştur..
Acaba bu adam kışın varlığından haberdar olup üzülmekle beraber, kış hazırlığını yapsaydı bin kat daha iyi olmaz mıydı?
Biri veren bini kazanan zarar etmez.
- Aynen bunun gibi, önce ahiretin varlığı bizim üzüntülerimize göre değişmez. Duysak da var, duymasak da var.. Üzülsek de var, üzülmesek de var..
- Fetret ehline imrenmek muhal/imkânsız bir şeyle meşgul olmak demektir, Çünkü fetret devri, çok küçük bir zaman diliminden ibarettir. İnsanlık ailesinin varlığından şimdiye kadar binlerce yıl geçmiştir. Bütün insanları fetret dönemine sıkıştırmak mümkün olmadığı gibi, fetret dönemini bütün insanlık tarihine yaymak da mümkün değildir..
- Fetret hayaliyle oyalanacağımıza, ahiret realitesine göre hazırlık yapmak daha akıllıca olmaz mı?
- Özetlersek:
Allah bize danışmadan bizi yaratmış, bizi imtihana tabi tutmuş, bu dünya imtihanı, sonsuz adaletinin ölçeğine göre düzenlemiş ve bu imtihanı kazananlara mükâfat, kaybedenlere ceza vereceği bir yer olarak ahiret alemini yaratmıştır.
Allah’a itaat etmek zorundayız. Cennet ve cehennem hayal değil, hakikatin ta kendisidir. Ona göre bu imtihanı kazanmak durumundayız..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet