Röportaj: Abdurrahman Iraz-Risale Haber
BİRİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ
II. BÖLÜM:
Ne zaman evlendiniz?
1986’da. Hanım Aksaraylı. Ben Aksaray’a hayatımda bir defa gittim o da, hanımı görmeye gittim. Tanıştık ailesiyle. Ramazanın birinde görmeye gittim. Bayramın dördüncü günü düğün yaptım. Düğünden 23 gün sonra da, bırakıp Medine’ye tekrar geldim.
Yani görücü usulüyle evlendiniz.?
Öyle.
Belki o gün görücü usulüydü ama bugün Cenab-ı Hak muhafaza etsin, daim etsin. Ben kaç defadır Hacca gidip geliyorum, bu sene de Umreye geldim, her geldiğimde de ailece sizi görüyorum. Cenabı Hak bu sevginizi daim etsin.
Çocuklarınızı çok güzel yetiştirmişsiniz
20. asırda, fitnenin zirvede olduğu bir devirde, eğer sizin bu söylediklerinize, gerçekten layıksak biz bunu Risale-i Nura boçluyuz. Hepimiz Risale-i Nura boçluyuz. Ve Elhamdülillah çocuklarım da Risale-i Nur dershanelerinde kaldılar. Bu güzellikler Risale-i Nurundur, yok desek Risale-i Nura hakikatlerini inkar etmektir. Ben şunu iddia ediyorum; en asiler de olsa bir ay Risale-i Nur eğitimiyle, çok munis, çok muttaki, çok daha düzenli bir hayata kavuşurlar. Yeter ki bu Risale-i Nurun düsturlarını hayatımıza tatbik edelim.
Buraya gelenlerle çok yakın ilgileniyorsunuz. Erkekler bu anlamda daha kolay adapte olurlar da hanımların ayak uydurması biraz zor. Bakıyorum, Nurefşan hanım sizin kadar belki sizden daha fazla böyle fedakar ve faal görünüyor…
Risale-i Nur dairesine sonradan girenler, bizlerden daha çok ihlaslı oluyor. Mesela evvelki sene Azerbaycan’dan Hacca gelen kardeşlerimiz vardı. 50’şer gurup halinde, inanın onlardaki ihlası bizim 70’li yıllardaki ihlas gibi. Hizmete sarılmaları, koşuşturmaları öyle oluyor. İhlasları daha başka tarif edemiyorum. Şimdi her ne kadar diyoruz biz bu işin içinden geliyoruz, benim hanım daha sonra Risale-i Nurların, cemaatin içine girince, benden ihlaslıdır diyebilirim o konuda.
Demenizde bir mahzur yok bence.
Kendi aile fertlerime bir bakıyorum, cemaate bakıyorum, bazen cemaatteki kardeşler daha ağır basıyor. Çünkü ailemde, kardeşlerimde, bacılarımda bazen ters düştüğümüz noktalar oluyor, küs oluyoruz. İşte şu oldu bu oldu, işte maddi manevi bir şeyler oluyor fakat davada dava içerisindeki kardeşlerde bunların hiç biri yok. Maddi şeyler ön plana çıkmadığı için maneviyatta da kıskanma, şu bu yok. Onun için sanki, bu aile efratlarıyla daha kendimizi yakın hissediyoruz, böyle olunca bu benim abimdir kan bağım var, kardeşimdir, bacımdır, ablamdır yani insan severek bu şeyleri yapıyor.
Nurefşan hanıma sormak istiyorum. Misafirlere evinizi açıyorsunuz, yemek veriyorsunuz, bir değil, iki değil üç değil… Bunu nasıl yapıyorsunuz?
Nurefşan Özbay-Ben hep Allah rızasını düşünüyorum. Allah’ın rızasından başka hiçbir şey düşünmüyorum. Biliyorum çocuğum uykusuz kaldı ama ona da bana da mükafatını verecek.
Peki siz 86 yılında geldiniz buraya. Hadi Hasan bey burada okumuştu, okuyuncaya kadar bir şeyler öğrendi. Yanında Türkler vardı. Siz geldiniz, anadan, babadan, yardan, diyardan uzak, hiç kimseyi görmediniz, dil bilmiyorsunuz o zamanları nasıl hatırlıyorsunuz?
Size gelen ağabeylerden kimler var?
İlk geldiğim zamanlar Abdurrahman Toprak, Mustafa Canelli abi vardı. Bekir Berk abi çok misafirimiz olurdu. Kenan Demirtaş abi ile görüşüyorduk, Kırkıncı Hoca, Mehmet Fırıncı abi, Demirci abi, Birinci abi, Kutlular abi hatırlıyorum çok geldi.
Hasan Özbay- Küba mescidindeki imamın ifadesiyle, layık olmadığımız halde Cenab-ı Hak bize Medine’de bulunmayı nasip etti. Bu vesile ile cemaatten gelen kardeşlerimize olsun, ağabeylerimize olsun Üstadın hizmetinde bulunan Türkiye’deki o ağabeylerin hepsiyle görüşüyoruz, görüştük. Elhamdülillah hepsinin derslerinde bulunduk, yüz yüze oturduk, konuştuk, hatıralarını anılarını anlattılar. Üstadla nasıl tanıştılar, gayesi, hizmeti…
Bunların şükrünü nasıl eda ederiz bilemiyorum ama biz de diyoruz ki Medine’de bu davanın bir neferi olarak böyle takılıp gidiyoruz İnşallah. Cenab-ı Allah layık eder, layık oluruz.
Nurefşan hanım, Türkiye’deki hanımlara diyecekleriniz var mı?
Ne söyleyebilirim ki. Dua bekliyorum.