Bu asırda en sinsi işgaller fikirlerde, en dehşetli tahripler hislerde gerçekleşiyor. İslami bilgi manzumesinin zenginliğinden haberdar olmayan Müslümanlar, fikri işgallerin tahakkümünden, hissi tahriplerin dehşetli neticelerinden kurtulamıyor. Kalplerinde iman olsa da, zihinleri bâtıl fikirler ile oldukça karışıyor, İslami düşünce sistemine uygun hareket tarzı ve bakış açısı geliştirilemiyor. Batılı cins kafaların üretip İslam ülkelerine pazarladıkları seküler fikirler ile akılları zehirleniyor.
İçtimai, iktisadi, siyasi ve ahlaki mes’eleler hakkında İslam ne diyor, bizden nasıl bir müslüman olmamızı, asrın mizacı karşısında nasıl bir tavır takınmamızı istiyor, gibi sorulara klişe ezberlerin dışında özgün cevaplar üretilemiyor. Çünkü İslamî bilgi hazinesi ile 1400 yıllık tefekkür manzumesinin sosyal konulara ve şahsi ve ailevi sorunlara hangi reçeteleri takdim ettiği ekser müslümanlar tarafından bilinemiyor.
Sathi ve sığ düşüncelerin ürünü, taklidi kabuller ile zihinleri örtülü taassup sahipleri de, İslami bilgi manzumesine ait zengin istihsaller ve derin tahliller ile ya ilgilenmiyor veya reddediyor. Hür düşünce sahibi bir kısım mütefekkirler tarafından, hayatın tüm alanlarına dair üretilen çarelere istiğna gösteriliyor veya bunların yayılmaları şuursuzca engelleniyor.
Kendi itikad dünyamıza uygun, kadim medeniyetimizin yapı taşları ile inşa edilmiş düşünce sistematiğinden, İslami şuur ile şekillenmiş tefekkür manzumesinden müslümanlar haberdar olmayınca, batı medeniyetinin dışı şaşaalı, içi kof; zahiri parlak ama batını nursuz kültürel dayatmalarını kopyalamaktan, yani Hristiyan milletleri gibi yaşamaktan uzak durmaları müşkülleşiyor.
Üniversitelerin pek çoğunda ecnebi fikirlere meftun, batılı düşüncelere sevdalı, İslami esaslara mesafeli, kendi değerlerinden habersiz ‘laik kafalı lakayd bi-reyler’ yetiştiriliyor. Bu kültürel ‘devşirilme sürecine’ inançlı bilinen bir kısım akademisyenler de gönüllü olarak katkı veriyor.
Kendi kadim değerlerine, değerlerini batırmış batılılar gibi bakıyorlar. İslam’ın insan hayatına dair tavsiye ettiği reçetelere şarkiyatçı (oryantalist) hissiyatı ile nazar kılıyorlar. Zihinleri devşirilmiş bu insanlar ile bâtıl(ı) milletler arasında fikirde ciddi bir fark kalmadığı gibi, bu kültürel saldırıları şuursuzca destekliyorlar.
Hatta nurlu eserlerden haberdar, ancak hilkate (yaratılış ağacına) ve hadisata (sosyal olaylara) ‘mana-yı harfi’ ile yani Sâni’i hesabına bakmayı bilememiş yahut içlerine sindirememiş kimya, biyoloji, fizik, sosyoloji ve psikoloji gibi alanlarda mütehassıs bir kısım bilim insanları, bildiri ve söylemlerinde materyalist felsefenin ifadelerine benzer, ilim ve hikmet ile yapılmış/yaratılmış harika eserleri ‘oluşmuş’ olarak, yani öznesiz, failsizmiş gibi ifade ediyorlar. Bilimsel (!) bir söylem ile bâtıl fikirleri idameye hizmet ediyorlar.
Atalet ve gaflet sebebiyle gayet zengin manaları öğrenmeye tenezzül etmemiş yahut takat getirememiş kişiler, bilinen ezberler ile yetinmiş tembel zihinler, akletme yerine nakletmeyi İslam’a hizmetin esası telakki etmiş ‘bî-reyler’ kültürel saldırıya farkında olmayarak destek veriyorlar.
Evet evet! Kendi düşünce manzumesinden uzaklaşmış, bilinen ezberleri kendine yeter sanmış âtıl akıllar, bâtıl fikirleri furkan bir akıl ile ayıklamadan tümüyle almaya, gönüllü olarak yaymaya her vakit âmâde bir vaziyet sergiliyorlar.
İslami bilgi hazinesinin zenginliğini ve tefekkür silsilesinin enginliğini göremeyen, Kur’ani aidiyetin gücünü keşfedemeyen zengin İslam ülkeleri ise, kendi medeniyet projelerinden habersiz, batılı beyaz adamların ürettikleri içi kof, dışı şaşaalı fikirlerine ve kültürel ihracatlarına yüksek bedeller ödeyerek müşteri oluyorlar.
Hal ve vaziyet böyle iken; dini değerlerimizi, İslam ile ters düşmeyen örfi geleneklerimizi imhaya çalışan, batının dışı şaşaalı içi küflü kabullerinin kültürel yozlaşmayı doğuran saldırılarına “karşı bir duruş” sergilenmelidir. İstikbal noktasından büyük şerlere davetiye, hayırlı yarınlara bir reddiye anlamına gelen batılı işgallere müsaade edilmemelidir.
Çocuklarımızı ve nurlu istikbalimizi korumak adına her alanda özgün ve yeni fikirler üretilmeli, İslam’a düşman kültürlere ve fikri işgallere karşı bir müdafaa hattı tesis edilmelidir. Kendi medeniyetimizi inşa hedefimiz olmazsa nefislerin ve nesillerin terbiye sürecinin akim kalmasından, geçmişe dair emeklerin zayi olmasından ürkülmelidir.
Elhasıl; ticari, içtimai, ailevi mes’elelerde, nurlu ve huzurlu yarınların inşa edilmesinde fikri esaretten kurtulmak, kültürel istiklaliyeti kazanmak elzem olarak değerlendirilmelidir. Kendi tarihine, örfüne, adetlerine, dini kabullerine düşman, batının kültürüne, inanç ve kabullerine hayat tarzına hayran, ecnebiler gibi yaşayan bir cemiyetten İslami bir medeniyeti inşa etmek muhal olarak görülmelidir...
Su uyuyor, şeytan ve onun adına çalışan fesat şebekeleri uyumuyor. Hayat boşluk kabul etmiyor, boş çuval dik durmuyor. Kendi değerlerimizin ve kadim medeniyetimizin rengi ile boyanmazsak, batı medeniyetinin kokmuş inanç ve kültürlerini kopyalamaktan yahut kopyalayanlara seyirci kalmaktan korkmalıyız...