Ataletin pederi, cehaletin veledi, dini manada pek çok hatanın ana sebebi olan taklid hızla yayılıyor. Gayri Müslimleri dalalet derelerine atan, aklı azl eden, bürhanı önemsiz gören anlayış ehl-i İslam’ı felaketlere yuvarlıyor. Ezeli hitap sadece “tilavetiyle teberrük olunan” mübarek bir kitap olarak kalıyor, hayata kılavuz olamıyor diyoruz...
“Fenlerin seyyidi ve mürşidi, hakiki ilimlerin reisi ve pederi olan İslamiyet; menşei ilim, esası akıl olan bir din”; hitabına “oku” diye başlayan bir kitap –tefekküre davet eden yüzler ayetinin delaletiyle– iman nimetine mazhar olan müslümanların aklî ataletten kaynaklanan cehaletlerini ve veledi olan taklitlerini hoş görmüyor, reddediyor diyoruz...
Farz olan amellerde sebatı bulunmayan, günahlarla arasına mesafe koyamayan bir iman babadan miras taklidi bir imandır. Taklid; sukutu suud, tedenniyi terakki, zanna dayalı imanı yakin, uykunun son perdesini intibah-ı hakiki zannettiren, imanda sathiliğe, muamelatta sahteliğe müsait bir zemini hazırlıyor diyoruz...
“Sikke-i itibarı yitik çok silik söz maneviyat çarşısında başıboş geziyor. Benim sözüm de olsa mihenge vurmadan almayınız” ifadeleri bizleri teyakkuza ve tahkike davet ediyor diyoruz...
Tahkik; bir âlimin istihsalini, bir arifin istihracını hakikat mihengine vurmayı, delilin sıhhatine ulaşmayı istiyor. Okuduklarını ve duyduklarını delilsiz ve hüccetsiz, hüsn-ü zan ile araştırmadan doğru kabul etmek tahkik mesleğine münasip düşmüyor diyoruz...
Tahkik; zamanın tesiratından tecerrüd ile mazinin derinliklerine dalmayı, hakikat deryasında gavvas olmayı, gördüğü hakikatleri mantığın terazisiyle tartmayı, her şeyin menbaını bulmayı istiyor diyoruz...
Tahkik; aklın vüs’atine, kalbin saffetine, ruhun inbisatına kuvvet veriyor. Aklın terakkisi, kalbin tasaffisi, ruhun inbisat ile tenevvürü ilm-i marifetin nurlu semeresi tahkik ile kemale doğru ilerliyor diyoruz...
Nurlu külliyatta “aziz, sıddık, mudakkik kardeşlerim” diye başlayan mektuplar, “insan, iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybeder”; “iman-ı taklidi çabuk şüphelere mağlup olur” gibi ifadeler, tahkiki imana ulaşmanın lüzumiyetini bildiriyor diyoruz...
Dalalet ve sefahatin alenileştiği bir asırda, masiyet dalgalarında boğulmamak, gafletten uyanmak, kemalat-ı insaniyeden hissesini arttırmak için ilm-i marifetin veledi, terakki ile tekmilin senedi olan tahkiki imana ulaşmak lazımdır diyoruz...
Hâlık-ı kâinatı tanımak, O’na iman edip mükellefiyetlerini yerine getirmek, ilim ve dua ile terakki etmek; bütün mahlûkat namına “iyyake na’budu” hitabına yükselmek, hayat-ı ebediye levazımatını tedarik edip cennete liyakat kesbetmek gibi külli vazifeleri ifa etmek için tahkiki bir imana vuslat şarttır diyoruz...
Zihinde yer işgal eden ama kâinat kitabında müşahhas tezahürleri tefekkür ile görülmeyen akli malumatlar, insanın letaifine nüfuz etmeyen sathi manalar, lisanda kalan iddialar İslam’ı dava eden insanların hakiki sermayesi sayılmıyor. İlmin nafi olması, hayata kılavuz olması iz’an ve itikad mertebesine ulaşınca başlıyor diyoruz...
Şeksiz ve şüphesiz iman haline “yakin” diyoruz. Yakin, itikad noktasında kararını kesinleştirmek, imanda salabete ermektir. Yakindeki kesinlik yüksek idealleri, yüksek idealler ulvi hedefleri, ulvi hedefler fikriyatta ve fiiliyatta istikameti intaç ediyor diyoruz...
Ulum-u hakikiyenin vusul yolu, nurlu mesleğin tahsil yolculuğu olan ve salâbet-i imaniyeyi doğuran tahkik; marifetullah noktasında enfüsten afaka, a’sardan esmaya, oradan sıfata ve şuunata müteveccih bir tefekküri bir seyahate vesile oluyor diyoruz...
Elhasıl; taklid hissiyatta esareti; tahkik fikriyatta hürriyeti tezyid ediyor. Mukallid müteessir, muhakkik müessir ve müessis oluyor. Mukallid, zan merkezli bir iman ile meçhule doğru yürüyor. Muhakkik, iz’an merkezli bir iman ile kemalata doğru yükseliyor. Taklitten kaynaklanan zanlar ve tahminler, aklın iz'anına, kalbin itminanına hizmet edemiyor diyoruz...
Bir ağacın ne olduğunu gösteren onun semeresidir. Madem cehalet şeceresinin neticesi taklittir, taassuptur, zulümdür, o halde muzırdır. Gaflet uykusundan uyanmak, atalet döşeğinden kalkmak, sonlu bir dünyadan yakasını kurtarıp sonsuza hakkıyla çalışmak, nefis ve şeytana galebe çalmak için tahkik ipine tutunmak lazımdır diyoruz...