Vahid-i Ehad’in âlemde münteşir iki çeşit birlik tecellisi görülmektedir. Biri kâinatın heyet-i umumiyesinde temaşa edilen birlik, diğeri mahlûkatın her bir cüz’ünde görülen birliktir. Küll’de celal içinde görülen birlik tecellisi vahidiyeti, cüz’de cemali manada temaşa edilen birlik Ehadiyet cilvesini göstermektedir.
Evet, kâinatı Esma’ül Hüsna adedince birlikler içinde bir bütün olarak halkeden Rahman, her bir mahlûkun simasına ve azalarına birlik mührünü nakşetmiş, insanı kâinatın bir misal-i musağğarı yani küçük bir numunesi olarak halketmiştir.
İlahi isimlerin azami tecellilerine mazhar cami bir mahiyet, hadsiz latife ve hasseler ile teçhiz edilen insan, ‘Talim-i Esma’ hadisesi ile melaikeye rüçhaniyetini ispat etmiş, külli bir ubudiyet vazifesi ile tavzif edilip dünyaya gönderilmiştir. Evet, insan bütün mahlûkat içinden seçilmiş, tecelli-i Ehadiyet ile cilve-i samediyeti gösterir bir keyfiyette vücud libası ile arza indirilmiştir.
İnsan, ‘emanet-i kübra’ya’ hamil kılınmasıyla ve cami mahiyeti itibarıyla, yani sayısız istidatlarıyla mahall-i imtihan ve diyar-ı meşakkat olan dünyanın yaratılmasına, kıyametin kopmasına, mizanın kurulmasına, cennet ile cehennemin icadına sebebiyet vermiştir.
Rahman; marifet-i tamme ve ubudiyet-i külliye ile mükellef kıldığı insana, kudsi ve mutlak zatını, mukaddes ve muhit sıfatlarını bilmede zorlanmasın diye vahidiyet içinde ehadiyetini tecelli ettirmiş, varlığını ve birliğini her cüz’ üstünde göstermiştir.
Sünnetullah diye isimlendirilen, müstemir ve müstevli kanunların fevkinde zata ait has bir tecelliden haber veren Ehadiyet, ekser Esma-i İlahiyenin tek bir mahiyet ayinesinde temerküzünü bildirmektedir.
Cenab-ı Hak Ehadiyeti ile umumî kanunlarının tazyikatı altında ezilen, müstevli unsurların hücumu karşısında üzülen ibadına kanunlarının fevkinde, hususi ihsanatı ve imdadat-ı hâssası ve doğrudan doğruya her şeyin tedbirini kendisinin görmesiyle, herkesin derdini bizzât dinlemesiyle, tüm mevcudatın sahibi ve hâmisi olduğunu izhar etmektedir.
Ferdiyet ise; Halık-ı Kâinata nispetle eşsiz ve benzersiz olmayı, istiğna ve istiklaliyet-i mutlakayı göstermektedir. Evet Ferdiyet; eşsiz ve benzersiz olma ile beraber, mutlak hâkimiyeti ve malikiyet-i uzmayı bildirmektedir.
Hilkat noktasında Ferdiyet tecellisi, a’zâ-yı esasiyede aynilik içinde hususi ahvalde nihayet benzersizliği ve eşsizliği bildirmekte, Ehad-i Samed’in mahlukatı çepeçevre kuşattığını göstermektedir.
İnsana izafetle Ferdiyet; hususiyeti temsil etmekte, sureten birbirine benzeyen her bir mahlûka ve azalarına vurulan “seri numarası” misali ‘alamet-i farikayı’, ibda’ ve ihtira’ beratını (rütbesini) bildirmektedir.
Velayet âleminde Ferdiyet; imanın esası olan tevhid-i hakikiye vuslatı, a’mal ve ibadatta hulusiyete mazhariyeti istemektedir. Yani ism-i Ferde ayine olmak, itikadi olarak tevhid-i hakikiye, ameli olarak ihlâs-ı tammeye ulaşmayı gerektirmektedir.
Hülasa-i kâinat, zübde-i âlem olan insanın imanda tevhid-i mutlakaya marifet kesbetmeyi bildiren, amelde sırr-ı ihlasa nailiyeti isteyen ve ilahi akrebiyetin inkişafından haber veren Ferdiyet, velayetin kemale ermesini, ilim ve marifette, dua ve ubudiyette külliyete urucu ve temsiliyeti bildirmektedir. Evet, Ehadiyet ekser isimlere mazhariyeti, Ferdiyet müzhiriyeti yani manevi mümessiliyeti göstermektedir.
Allah’tan gayrısına istiğnayı intaç eden Ferdiyet; insanın fıtratına konulan alamet-i farikayı yani benzersizliği farketmeyi, bunu koruma hissiyatıyla hareket etmeyi, yani takva-yı kâmile ile hakka yönelmeyi istemektedir.
Risale-i Nur’da Ferdiyet; “vahdetin, kuvvetin, suhuletin ve mebzuliyetin menbaı olarak gösterilmekte”, insanın kemalat-ı külliyeye ve velayet-i kübraya nailiyetinden haber vermektedir.
Hâsıl-ı kelam; san’atlı eşyanın kesret ve mebzuliyet içindeki intizamı ve hüsn-ü hilkati vahdeti, bütün isimlerin tek bir mahiyette görünmesi Ehadiyeti, bütün isimlerin tek bir mahiyet ile temsil edilmesi ise Ferdiyeti bildirmektedir.
Kur'an ile kâinatı okumak, ayat-ı kudretten kelami ayetlere nazar kılmak, her iki kitabın birbirine delaleti ile şehadetine vakıf olmak, bu iki kitaba ‘sırr-ı vahdet’ ile bakmak gibi yüksek hususiyetler Ferdiyet nurundan istimdadı iktiza etmektedir.
İnsanın kemalat arşına müteveccih tefekküri seyahatini sürdürebilmesi, marifetullah merkezli muhabbetullah ve rıza hedefli bir hayatın varlığını gerektirmektedir. Efrad sahibi bir ‘Ferd’ olabilmek tefekkürde külliyete, marifet-i ilahiyede mes’uliyet ve temsiliyet şuuruna yükselmeyi istemektedir...