İnsanlar için mes’uliyetler silsilesi, Malik-i Ezeli Rahman’ın ‘elestu birabbiküm’ sualine ‘kalu bela’ cevabı vermekle başlamıştır. Sema, arz ve cibalin izhar-ı acz ettikleri emanet-i kübrayı haml ile ruy-i zemine halife kılınan ademoğulu; rütbe-i hilâfet ile arş-ı kemalatı tahakkuk ve temin için, enfüste tevhid ve ibadet ile ef’al ve hissiyatını ta’dile, hariçte adaletin tesisine, adaletin tesisi için de ma’rufun (iyiliğin) teklif edilmesine, münkerin (şerrin) def’ edilmesine muvazzaf ve mükellef kılınmıştır.
İsmet sıfatları bulunan, yani günahlardan korunan Nebiler (a.s) hariç hiçbir insan “layuhti” (hatasız) olmadığı gibi; hiçbir cemaat, cemiyet veya müessesinin de hatasız olması mümkün değildir. Hatasız olmayan ferdler ile cemaatlerin lâyüs’el olamayacakları, yani hesap vermekten hariç tutulamayacakları bedihidir.
Binaenaleyh, hayra müstaid ve müheyya, şerre müsait ve muntazır bir fıtratta yaratılan cami bir mahiyetin, ister istemez dâhilde ve hariçte bir kısım şerlere fail olması mutlak bir netice olarak görülmelidir. Böyle olması, fıtrat-ı insaniyeye derc edilen acz, fakr, kusur ile şehevi ve gadabi kuvvelerin muhakkak neticelerinden olarak kabul edilmelidir...
Bu yönleri ile şerli işlerden uzak durması müşkülleşen insanların gerek enfüste gerekse hariçte tebliğlere, telkinlere, tenkidlere açık olmalarını Hak Teâla istemekte, hakikat iktiza etmektedir. Yoksa insanın hayırlı fiillere dair zayıf yönleri, şerli işlere ait gayet mahir tarafına mağlup olması muhakkak bir netice olarak görünmektedir. İşte bu itibarla münkerin nehyi ve/ya def’i manasına gelen ‘tenkid’ gerçeğinin gerekliliği gündeme gelmektedir.
O halde şerden vazgeçirme niyetiyle yapılması gereken tenkidin nasıl gerçekleştirileceği, yani hangi usul ve tarz ile ifa edileceğinin bilinmesi gerekmektedir. Demek tenkid gerçeğinin hayra ve kemale hizmet edebilmesi için doğru bir metot ile yerine getirilmesini hikmet iktiza etmektedir. O halde “tenkid nedir ve nasıl olmalıdır” suallerine cevap arayarak mes’eleye girmek gerekmektedir.
Sahte parayı gerçeğinden ayırt etmek manasına gelen “nakd” kelimesinden müştak tenkid; dini manada yanlışı “nehyetmek ve saflaştırmak” anlamlarına gelmektedir. Hadis ilminde sahih olan hadisleri mevzu olanlarından ayırma salahiyetine sahip olan ihtisas sahibi kişilere “nakkad-ı muhaddis” ismi verilmektedir. Bu itibarla dini ve dünyevi tüm mes’elelerde ehl-i tahkikin müracaat ettiği tenkid; bir mes’elenin sıhhatine inmek, gerçek hüviyetini görmek ve göstermek manalarına gelmektedir...
O halde müspet tenkid; hayrın ‘saflaştırılması’ adına şerri hayırdan uzaklaştırmaya hizmet etmektedir. Demek hayrın kemale ermesi, yani keyfiyetinin tekmil edilmesi, şerrin hayırdan tasfiye edilmesi tenkid gerçeği ile gerçekleşmektedir.
Nurlu eserlerde; “umur-u diniyede tenkidi nasıl görüyorsun” sualine Muazzez Üstadımızın; “doğru tenkid hakikati rendeçler” ifadesiyle mukabele ettiği bilinmektedir. Ancak tenkidi intaç eden saikin selef-i salihindeki gibi “aşk-ı hak ve tenzih-i hakikat arzusundan” neş’et etmesi gerekmektedir. Evet; “tenkidin saiki ya nefretin teşeffisi veya şefkatin tatminidir. Dostun veya düşmanın ayıbını görmek gibi”, denilerek ince bir farka işaret edilmektedir. (Sünûhat, 99)
“En müdhiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikatı rendeçler. Eğer gurur istihdam etse tahrib eder, parçalar’ ifadesi de yukarıdaki manayı teyid etmektedir. (H. Şamiye, 140)
Bu itibarla ‘tenkid gerçeğini’ ikiye ayırmak gerekmektedir. Tenkid odur ki ıslahı ve kemali intaç etsin. Hayrı ve ıslahı temin etmeyen tenkid, hangi niyet ve gaye için yapılırsa yapılsın neticesi akim olduğu görülmektedir. Tenkid eğer hayra hizmet etmiyor, ifsadı netice veriyorsa o tenkid dinen meşru değildir.
Tenkide (nehye) esas olan fail değil, hatalı fiiller olarak tespit edilmelidir. Faili tenkid tahribe, fiili tenkid tamire hizmet ettiği görülmelidir.
Özellikle müminlere ait tenkid tashih için olmalı, tahribi doğurmamalıdır. Çünkü kusurun görülmesi ve söylenmesi taharet ve nezahet için olursa tenkid hayra hizmet etmektedir. Yoksa ak’sül amele sebebiyet vermektedir...
Bütün Resullerin (a.s) asli vazifeleri; insanları tevhide ve adalete davet etmek, kâinat Halık’ının emir ve yasaklarını tebliğ etmek, insaniyeti mukadder olan kemalata sevketmektir. Peygamberlere ait bu vazife ve mesuliyetler silsilesi, ümmetleri için bir zimmet ve farz bir mükellefiyet olduğu bilinmektedir.
Nefislerini herkesten ziyade nasihate muhtaç gören, hayatlarının gayesini “insan-ı kâmil” olarak tespit eden kimseler için tenkid, bir ameliyat-ı cerrahiyeden hâsıl olan neticeleri vermektedir. Yani habis bir ur tarafından hastalanan, vazifelerini yapamaz hale gelen bir uzvu temizlemek, eski sıhhatine eriştirmek o insana taze bir hayat bahşetmek gibidir. Aynen öyle de; habis urlar mesabesindeki şerlerin ferdi ve içtimai hayata verecekleri zararları def’ etmeye hizmet eden tenkid, her zamanda olduğu gibi münkerin ziyadesiyle alenileştiği bu asırda elzem olarak görülmelidir.
Elhasıl; müspet tenkid, ıslaha ve tahkike hizmet etmektedir. Menfi tenkid, tahribe sebebiyet vermektedir. Usulüne uygun yapılan tenkid, tekmili intaç etmektedir. Düsturvari bir edayla yapılan fiilleri tenkid, “hakkın hatırı âlidir” düsturuna hürmetin bir neticesidir. Doğrudan fail belirterek yapılan tenkid, uhuvvet ve muhabbetin hukukuna tecavüz hükmündedir...
Bir cemiyetin ıslahı ve kemali sadece şahsi ibadetlerin yerine getirilmesi ile mümkün görünmemektedir. İslami bir cemiyetin inşası ve ihyası için “ma’rufun emredilmesi ile münkerin reddedilmesi” vazifelerini yerine getirmeyi gerektirmektedir...