Serdengeçtilik kahramanlıktı bir zamanlar, yeri başların üstüydü... Günümüzde budalalık olarak vasıflandırılıyor, yeri ayakların altı... Ama serdengeçti, başkaları
kendisini başlarının üstünde tutuyorlar diye serdengeçtilik yapmaz ki, bu tasannu onu zaten öldürür. Asil bütün hasletler gibi, o da fıtrîdir; fitrî kaldığı müddetçe
yaşar... Kelimenin ruhu, bir dâvâ uğrunda başını bile fedã etmeyi ifãde ve ihtiva eder... Dãvãlar öldü, serdengeçti nasıl yaşasın! Uğrunda başınızı fedã
edebileceğiniz bir dãvãnız yoksa, serdengeçtiliğe de ihtiyaç yok...
Yine de üç beş budala var, aramızda dolaşan... Ahmed Altan en çılgını: Korkusuz, gözüpek ve cür’etkâr... Dili zehir zemberek değil, aksine romancılıktan gelen
bir romantizmi bile var: Sãde ama büyüleyici... Meramını şuur kırıntısı taşıyan herkese aktarabilecek bir dil. Altan’da çoğu zaman küstahlık gibi duran, nass
salãbetiyle ifãde ettiği düşüncelerinin doğruluğuna olan sarsılmaz inancıdır. Sarp kayaları andıran itimad-ı nefsini de bu inanç tahkim ediyor...
Bu deli adam mızrağı bir daha canavarın büğrüne saplamış: “Ordu Açılımı...” Evet, Altan “Ordu Açılımı” istiyor, bu ifãde bütün gücümle alkışlamaktan zevk
duyduğum makalesinin başlığı. Yerden göğe kadar haklı Ahmed Bey...
Ben de defalarca yazdım: Türkiyenin problemleri sıralamasında birinci sıra, askerî vesãyet ve ordunun tavrında kalır. O kadar ki, bu dehşetli problemin
akrasından sıralanıp ve bir cihette daha büyük gösterilen meselelerin de rahm-ı maderidir askerî vesãyet... Demokrasiye geçişi imkânsız kılan, Kürt Meselesi’ni
doğuran ve içinden çıkılmaz hãle getiren de büyük çapta ordunun tavrıdır... Bürokrasinin dizginlenişine fırsat vermeyen, yargı ve üniversiteyi baştan çıkaran da
bu tavırdır... Basını saray soytarısı şaklabanlığına zorlayan da ordunun tavrı ve bu tavrın sebebiyet verdikleridir.
Bu mesele çözülmeden Türkiye’nin herhangi bir meselesi çözülemez... İttihadçıların açtığı ve bir asırdır bir daha kapatamadığımız bu habis kapı, mutlaka
kapatılmalıdır. Ordunun yeri siyaset arenãsı değil, kışladır... Paşalar’ın rütbelerinden kaynaklanan ve kıymet atfedilebilecek düşünceleri, sadece askerlikle ilgili
olanlardır. Gerisi alelâde ve mãnãsızdır... Emeklilik hayatlarındaki merdümgirizlikleri ve başarısızlıklarıyla müdellel bir hükümdür bu. Emeklilikte iş görenler de,
bir şekilde eli ordunun içinde kalanlardır... Bir takım şirketlere haksız ve üsulsuz para ve menfaat sağlamanın maşası olarak ölüp giderler.
Milletin emaneti olan silâhın namlusuyla milletin rağmına iş görme alışkanlığı milletimize bir asır kaybettirdi, daha fazlasını kaybettirmemeli... Yaşadıklarımızın
hazin bir miras gibi evlatlarımıza kalmasını istemiyorsak, “Ordu Açılımı”nı vakit kaybetmeksizin yapmaya mecburuz. Altan’ın yerden göğe kadar hakkı var:
“Generaller siyasetle ilgili konuşamazlar.
“Bu, onların işi değil.
“Onların işi askerlik.
“Bu ülkenin birçok “açılım” yapması gerekiyor.
“Bir tanesi de “ordu açılımı”.
“Ordunun konumunu, işleyişini, askerî yeteneklerini, hatalarını, yapılanmasını yeniden tartışmalıyız.” (*)
Bütünüyle iştirak ettiğim bu makaleye şerh koyabileceğim tek nokta: Bu ülkenin yapması zaruretiyle karşı karşıya olduğu “açılım”lardan “Bir tanesi de ‘ordu
açılımı’ değil, en hayatisidir “ordu açılımı”...
Varol Ahmed Bey! İyi ki, varsın...