Elaziz’in Delikanlı bir Civanmert yiğidi,
Yirmi beşinde buldu, O Kahraman Seyyidi.
Fedâ’ kıldı ömrünü, O’nun yoluna fedâ,
Bu fedakârlıklardan, memnun olmuştur Hüdâ.
O da Nâşir olmuştur, diğer Ağbeyler gibi,
Çoğu da aynı yaşta; birbirinin tertibi.
Bir avuçtular zaten, hizmetlere koşturan,
Yazıp, basıp, dağıtacak, yoktu ki; hiç boş duran.
Basıldı Gençlik Rehberi, dağıldı yavaş-yavaş,
Bu Nurdan ürkenlerde, hâsıl oldu bir telâş.
Hemen Dava açtılar, geldi Hazreti Üstad,
Ağabeyler karşılayıp, ederlerdi refakat.
“Hüve Nüktesi vardır, O Rehberin içinde,
Tar-ü mâr, Fikr-i Tabiat, acâip bir biçimde.”
Böyle dedi Üstadım, Kitabın ortasından,
Beraat edip çıktı; baktılar arkasından.
“On Şeyhülislâm’a ben; değişmem Aytimur’u, ”
Yemin ile söylermiş; Aziz Üstadım bunu.
Vârisler arasına girer, Aytimur Ağbey,
Fedadır Nur Yoluna, Onda olan her bir şey.
Hâlâ Envar’da, Nurlar basılıp dağılıyor,
Bu sayede Nurcular, bire-bir çoğalıyor.
Çok mütevâzı Ağbey, ağzından lâf zor çıkar,
Bir şey söyleyecek olsa; açar Kitabı bakar.
“Benden bir şey sormayın, Risalede hepsi var,
Yerinden okunursa; hem güzel hem ma’nîdâr.”
Böyle deyip teşvik eder, her daima Nurlara,
O’nun ile mütalâa; gark eder sürurlara.
Şimdi ayrılıp gitti, sessizce aramızdan,
Eksik etmeyin Dostlar, Ağbeyi Duanızdan…