Aile içi iletişimde susmanın bazen daha etkili olacağını belirten Yrd. Doç. Dr. Ömer Doğru, “Suskunluğuna anlam veremiyorsanız iç çekişlerini anlamsız, gözyaşlarını yapmacık buluyorsanız, onu tanımamışsınız. Suskunluk kabul değil, teslimiyet değildir. Başkalarında beğendiğimiz, kıskandığımız, bizim de öyle olmak için can attığımız ne tür özellikler varsa onlar da bizim olduğumuzu sandığımız kişiliğimizdir.
Normalde son derece dışa dönük bir insanın, içe dönük davranması ya da tam tersi şekilde bir yapı sergilemesi bu durumu ifade eder. Aslında tiyatroya gitmekten hoşlanmayan bir insanın içinde bulunduğu toplumun bireyleri seviyor diye tiyatrodan hoşlanıyor görünmesi ya da hayatında operadan, baleden hiç hazzetmemiş birisiyken çok severmiş ve anlarmış gibi gözükmesi bu tip bir duruma örnek olabilir. Bunlardan herhangi biri ya da birileri olabiliriz. Seçimlerimizi bulunduğumuz çevreye uyumlu, yararlı ve daha insancıl kalıplardan yapabiliriz. Veya tam tersi uyumsuz, saldırgan, yıkıcı, bozucu gibi olumsuz kalıplardan seçebiliriz. Öyle ya da böyle kişiliklerimiz, bizi biz yapan her şeyin toplamıdır.” dedi.
Mutluluğun kaynağının para olmadığının altını çizen Ömer Doğru, şöyle devam etti: “Mutluluğun kaynağı ne para, ne makam, ne de fiziki görünümdür. Mutluluğun kaynağı; ruhunu okşayan manevi zevk, merhametli bir bakış ve onu en iyi anlayabildiğini anlatan bir bakıştır. Yol yakınken dön, vakit erken daha iş işten geçmeden kendi katilin olmadan farkında ol ve bil ki elinde olanı kaybedince telafisi imkânsız geri gelişi de meşakkatlidir.”
Cihan