Aile içinde din eğitimi nasıl olmalıdır?

Aile eğitiminin önemi ve içeriği

Çocuğun ailede din ve ahlâk eğitimi, anne-babanın onu dini ve ahlâki değerler açısından etkilemelerine ve her türlü öğretici rollerine dayanır.

Anne-babanın etkilemeleri ve öğretici rolleri, ya bilinçli ve sistemli rasyonel eylemlerle veya gelişigüzel, tesadüfî, bilinçdışı tavırlarla ortaya çıkmaktadır. Öğretme ve etkileme bilinci ile yapılmayan tesadüfî (olağan ve kendiliğinden) davranışların hangi sonuçları hâsıl edeceği kestirilemez. Çünkü her etki, farklı kişilerde, farklı zamanlarda değişik tepkiler oluşturabilmektedir. Rastgele etkilerin olumlu tepkiler oluşturması için bunların belli değerler üzerinde tutarlılık ve süreklilik göstermesi gerekir. Babanın veya annenin bütün davranışları dini ve ahlâki değerler üzerinde doğru, tutarlı ve sürekli olduğu takdirde çocukların bu yönde davranışlar geliştirmeleri kaçınılmaz olur.

Dikkat!
Ancak her babanın veya annenin kendi değerleri doğrultusunda dört dörtlük bir tutarlılık ve süreklilik göstermesi olgusu kolay rastlanır bir şey değildir. Buna anne ve babanın farklı kişiler olarak gösterdikleri davranış farklılıkları da eklenince aile içindeki etkileşimlerin tesadüfî sonuçlar üretmeye terk edilmemesinin önemi daha iyi anlaşılmış olur.

Çocuklar, sürekli kayıt yapan birer kameradır!
Çocuklar, büyüklerin zaaflarını çabuk fark eden dikkatli birer gözlemci oldukları için onların aile içinde dini ve ahlâki değerler ve davranışlar kazanabilmeleri için bilinçli, sistemli ve akılcı çabalara ihtiyaç vardır. İnsan yaratılıştan çok üstün özelliklere, mükemmel bir ruhi dokuya sahip olarak dünyaya gelmesine rağmen fiziksel, zihinsel ve ahlâki olgunluğa kavuşuncaya kadar uzun süre geçmektedir. Çocuk bu süre içinde kendi kendine yetmeyip yetişkinlerin yardımına ihtiyaç duymaktadır. Onun nasıl bir kişiliğe sahip olacağına, hangi değerleri edineceğine kendisi değil büyükler karar vermektedir.

Çocuk her türlü etkiye açık, 'hayrı da şerri de kabul edebilecek kabiliyette yaratılmış olduğundan' ana-baba onu ne şekilde etkiliyorsa çocuk o şekilde etkilenip o etkilerle şekillenmektedir. Bu durum çocuk yetiştiren büyükler için ciddi bir sorumluluktur. Anne ve babının bu sorumluluğu en iyi şekilde nasıl yerine getirecekleri konusu önemli bir ailede din eğitimi problemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu konuda neler yapılabileceği, çocukları dini ve ahlâki yönden istenen iyi özelliklerle yetiştirebilmek için onlara aile içinde ne tür etkilerin yöneltileceği deneysel araştırmalara dayanan bilimsel ve akılcı tespitleri gerektirmektedir. Son zamanlarda bu konuda önemli çalışmalar yapılmakta, tecrübelere dayalı birtakım ilkeler ve yöntemler geliştirilmektedir.

Çocuk eğitiminde hiçbir metot, çocuktan önemli olmamalıdır
Şüphesiz ki, tecrübeler ve bunlardan çıkarılan prensipler ve idealler çocuk yetiştirmede ihmal edilemez imkânlardır. Ancak çocuk ister istemez bir değerler dünyasının içinde doğmakta ve bu dünyanın mensuplarının birikimleri, fikir ve kanaatleri çerçevesinde kendi kişiliğini ve kabiliyetlerini geliştirebilmektedir. İlkeler her zaman olgularla örtüşmemekte ve beklenen sonucu vermemektedir. Bu durumda ilkelerle birlikte idealler de ön plana çıkabilmektedir. Ancak hiçbir ideal, prensip veya metot çocuktan önemli olmamalıdır. Çocuklar prensipler için değil prensipler çocuk içindir ve onlar çocuğa yararlı olduğu sürece uygulanır ve bir değer ifade ederler.

Çocuğun fıtrattan getirdiği saf ve dingin yetileri ile kendini gerçekleştirme çabası, dini ve ahlâki değerlere özgürce yönelmesini sağlayacak tedbirlerle beslenecektir. Bu husus göz ardı edilerek sabit idealler uğruna katı ilkeler uygulamak çoğunlukla beklenenin aksine sonuçlar vermektedir.

Çocuk eğitimi doğumdan önce başlar
Ana-babanın çocuğuna nasıl bir eğitim vereceği hususuna dönecek olursak öncelikle bunun doğumdan itibaren başlanan uzun bir süreç olduğunu belirtmemiz gerekir. İnsanın dünya ile bağlantısını kuran beş duyusu çalışmaya başladığı andan itibaren çevre ile ilişki kurma ve etkilenme süreci başlamaktadır. Bu süreçte çocuğun fiziksel, zihinsel ve cinsel yetilerinin gelişimi uzun zaman alan ve belli aşamalardan geçen bir seyir takip eder. Bu süreç içinde çocuğun gelişimi belli ilkelere dayandığı için onun eğitimi de bu ilkeler çerçevesinde yürütülecektir.

Piaget, çocuğun belli dönemlerdeki yetilerinin karakteristik özelliklerine göre zihinsel gelişimi üç evreye ayırır. Bunlardan ikisi çocuğun tamamen ailenin kontrolünde olduğu okul öncesi döneme aittir. Bu evreler, duyu-hareket dönemi ve işlem öncesi dönem diye adlandırılır.

Piaget'nin zihinsel gelişim evreleri
Duyu-Hareket Dönemi, doğumdan itibaren geçen ilk iki yıllık süreyi kapsamaktadır. Bu dönemde bebek çevresindeki nesnelere bir anlam verememesine karşın onlara büyük bir ilgi duyar. Çocuk bu dönemde çevresiyle sadece duygusal etkileşimler yaşar, annesinin sıcaklığını, sevgisini duyar, onun ilgi ve ilgisizliğinden etkilenir, çevresindeki sesleri, görüntüleri, sevgi ve kavga davranışlarını algılayıp bilinçaltına kaydeder.

Bu dönemde çocuğun dini ve ahlâki değerler kazanmasını sağlayacak öğretici anne-baba rolü, onun hep dini ve ahlâki değerler yönünde tutum ve davranışlar görmesini, yanlış ve aykırı sesler yerine tatlı, hoş, sevecen sesler duymasını sağlamak şeklinde olacaktır. Büyüklerin çocuğa karşı içten, sıcak ve sevecen tavırları, onun görebildiği ortamlarda başkalarına karşı gösterdiği sevgi, uyum, yardım davranışları çocukta çok olumlu etkiler bırakır.

Çocuk sevgi-nefret, cömertlik-cimrilik, uyum-uyumsuzluk, dürüstlük-hilekârlık vb. bütün duyguları duyu-hareket döneminde ana babası ve diğer aile bireyleri ile ilişkilerinden kazanmaya başlar. Sosyal gelişimin ilk evresi olan 0-18 aylık dönemde çocuk annesi ile sıkı bir duygusal iletişim yaşamaktadır. Bu dönemde annenin çocukla olan iletişimin olumlu olması onda temel güven duygusunun, olumsuz olması da güvensizlik duygusunun gelişmesini sağlar. Bebeğin beslenme, temizlik, dokunulma, rahatlatılma ihtiyaçlarını gidermede annenin uygun zamanlı, düzenli ve tutarlı davranışları çocukta temel güven duygusunun gelişmesine sebep olurken bu konudaki düzensiz ve tutarsız davranışları da çocukta güvensizlik duygusunun oluşmasına sebep olmaktadır.

İşlem Öncesi Dönem, 2 yaş ile 6 yaş arasında geçen süreyi kapsamaktadır. Bu dönemde çocuk nesnelere anlam vermeye, onların ilişkilerini fark etmeye başlarlar, nesnelere yönelik eylemlerini düşünceye dayandırsa da mantıksal davranış gösteremez; kötüyü, yanlışı, faydalıyı, zararlıyı kendine göre bir ilişki düzeyinde algılayabilir ve ancak bu düzeyde onlara karşı tutum alabilir. Ancak çocuk bir şeyin kötü veya yanlış olduğunu, öğretilmedikçe veya denemedikçe bilemez, her gördüğünü taklit etmeye çalışır ve büyüklerin yaptığı her davranışı iyi ve doğru olarak algılar.

Yine bu dönemde çocuk ben merkezlidir, kendi eğilim ve arzularını ön planda tutarak başkalarının bakış açısı ile kendi bakış açısı arasında ayırım yapamaz. Anne-babanın yoğun bir şekilde korumacı davrandığı bu dönemde çocuk kendisine ilginç ve çekici gelen olaylar ve ilişkiler içinde kişiliğini geliştirme, kendisi olma ve bağımsız davranma eğilimindedir.

Ana-babanın sınırlayıcı tavrı ile çocuğun özgürleşme eğilimi şeklinde başlayan bu zıt yönlü davranış ilişkisi, dikkatli bir şekilde uzlaştırılmadığı takdirde ileride tarafları birbirinden uzaklaştıracak yönde gelişme potansiyeline sahiptir. Aile eğitimi çocuğun bu özelliklerini dikkate alarak yürütülmesi gereken çok önemli ve o ölçüde de bilgi ve maharet gerektiren bir iştir.
Milli Gazete

Aile Haberleri