Mevlüt Karabulut'un haberi;
Çocuklarının dilinden en iyi elbette anne-babalar anlar ancak zaman o kadar değişti ki, çoğu ebeveyn onlarla iletişim kurmakta zorlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu soruna çözüm bulmak için anne-babaları haftada bir kez çocuklarının oturduğu sıralarda eğitime tabi tutuyor.
Çocuklarının eğitimiyle ilgisi sadece veli toplantılarına gitmekten ibaret ailelerin yerini artık daha bilinçli anne-babalar alıyor. Günümüzün ebeveynleri çocuklarına ders çalışmaları için nasihat etmekle kalmıyor, kendileri de eğitim sürecine katılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, başlattığı '7-19 Yaş Aile Eğitim Programı'nı sessiz sedasız yürütmeye devam ediyor. Türkiye genelinde 14 ilde uygulanan projeyle aileler çocuklarıyla empati kurmayı öğreniyor. Çocuklarının eğitim gördüğü sıralarda haftada bir kez bir araya gelen aileler, 8 haftalık süreçte çocuklarıyla iletişim kurma yollarından uzlaşabilmeye kadar birçok konuda alanında uzman öğretmenlerden eğitim alıyor.
Türkiye nüfusunun önemli bir kısmını ilk ve ortaöğretim çağındaki 7-19 yaş grubu oluşturuyor. Özellikle ergenlik döneminin yaşandığı bu yaş gruplarında öğretmenler dışında ailelere de büyük görevler düşüyor. Ailelerin çocuklarıyla iletişim kurmasını sağlamak ve onlara yaklaşımlarında 'farkındalık' oluşturmak için Milli Eğitim Bakanlığı 'aile eğitimi programı' uygulamaya başladı. Her ne kadar aileler kavramı ön plana çıksa da babaların mesaileri dolayısıyla annelerin daha yoğun ilgi gösterdiği programlarda, çocukların okul ve ev ilişkilerinde velilere düşen görevler üzerinde duruluyor.
Programın genel amaçları arasında 7-19 yaş çocuğu ile etkileşimde bulunan tüm bireylerin çocuk gelişimine daha fazla katkı sağlamasına destek vermek, günümüzde yaşamın getirdiği zorluklar ve riskler nedeniyle çocukları ve ergenleri hayata hazırlamak, onlara gerekli becerileri kazandırmak ve ayakları üzerinde durmalarını sağlamak gibi temel konular yer alıyor. Haftada 3 saat verilen eğitimlerde, aileler soru-cevap, oyun, rol model kullanımı, hayalinde canlandırma grup çalışması, ödev gibi eğitim yöntemlerini de aktif olarak kullanıyor.
Eğitim programındaki en belirgin özellik terapi yöntemi. Aileler bir yandan rehberlik ve psikolojik danışmanlarından çocuğa yaklaşım hakkında ders alırken, çocuklarıyla yaşadıkları örnekleri de birbirleriyle paylaşma imkânı buluyor. Modüler programlarda ailelere, ergeni tanıma, iletişim kurma, birlikte büyüme, aile tutumları, riski yönetme, olumlu davranış kazandırma, uzlaşabilme, geleceği planlama konularında dersler veriliyor. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü de 2 yıldan bu yana 200 bin civarında aileye bu eğitimleri vermeye devam ediyor. 1500'e yakın rehber öğretmen, Ankara genelindeki tüm okullara giderek burada ailelere 8 hafta boyunca eğitim veriyor.
Rehber öğretmenler, çalışan anne ve babaları işyerlerinde ziyaret ediyor. En son Ankara Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki velilere ulaşılmış. Derslerde, velilerin kendi ailelerinden gördüğü davranış ve tutumlar ile çocuklarına yaklaşımları arasında empati kurmaları isteniyor. Velilere drama eğitimi de verilerek çocukların yerlerine kendilerine koymaları örnekli olarak anlatılıyor.
Projenin Ankara Koordinatörü Semanur Duygu programın aynı zamanda veli ile öğretmen arasındaki sıcak ilişkiler kurulmasına da katkıda bulunduğuna dikkat çekiyor. Duygu, annenin eğitimine işaret ederek, "Anne eğitimde önemli. Çünkü gün içinde öğrendiklerini babayla da paylaşıyor anne. Babalar, eşlerine 'bugünkü ödevimiz ne' diyerek çocuklarıyla empati kurarken birlikte hareket ediyorlar." diyor. Rehber öğretmenlere programla ilgili bilgi veren öğretmenlerden Gülcan Çopuroğlu, "Rehber öğretmenlerimiz, yaptıkları programların raporlarını günlük olarak bize iletiyor. Bir gün içinde 200'ün üzerinde değerlendirme yazısı aldığımız da oldu. Çok miktarda geri dönüşüm alıyoruz." diyor.
"Artık yapamayacağım sözler vermiyorum"
Eğitim programına katılan Türkan Kuşçu, çocuklarına karşı yanlış davranışlarda bulunduğunu fark ettiğini belirtiyor. "Artık yapamayacağım sözleri vermiyor, uygulayamayacağım kuralları koymuyorum, kuralları birlikte belirliyoruz. Bazı şeylerde özellikle ders çalışma konusunda ısrarcı olmuyor, kızımın biraz kendisi için sorumluluk almasını bekliyorum. Kişiliğini değil davranışını eleştiriyorum." diyor.
Velilerden Nurşen Ölmez ise eğitim programının en önemli katkısının kendilerine sabırlı olmalarını sağladığını ifade ediyor. Ölmez, artık çocuklarıyla daha doğru bir iletişim kurduğunu, çocuklarının hayallerinin ve isteklerinin kendisininkinden farklı olduğunu, hepsinin özel ve ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu, davranış değişiminin zaman aldığını ve onları iyi yönlendirmesi gerektiğini anladığını ifade ediyor.
Nilüfer Coşkuner, 9 yaşındaki kızının hayal ve isteklerine eskisinden daha çok değer veriyor: "Onunla duygu ve düşünceleri, yaşadıkları, keyif aldıkları konusunda oturup gözlerinin içine bakarak sohbet ediyorum. Şikâyetlerini, sıkıntılarını dinleyip önce kendi çözüm yollarını bulmasını bekliyor. Nasihat vermeden doğru yolu göstermeye çalışıyorum. Eşimle birlikte de çocuğumuzun şimdiki durumu ve geleceği hakkında sohbetler yapıyoruz."
Hatice Ülger ise bu eğitimler sayesinde çocuğunun sorunlarında nasıl bir yol izlemesi gerektiğini öğrendiğini dile getiriyor ve ekliyor: "Sorunları önce çocuğumu dinleyerek, onun seviyesine inerek çözmem gerektiğini öğrendim. Bu eğitim bana iletişim kurarken 'ben' dilini kullanmam gerektiğini öğretti. Çocuklarımı kimseyle kıyaslamadan olduğu gibi kabul etmeyi öğretti. Mesela ben bu seminerden önce çocuklarımı başarı konusunda diğer arkadaşlarıyla çok kıyaslardım. Ama onlardan daha başarılı olduğu zaman takdir etmezdim. Artık bunu yapmıyorum. Başarısını takdir ediyorum. Başarısız olduğunda sebeplerini beraber araştırıyoruz. Çözüm yollarını üretiyoruz."
Zaman