Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi (SEKAM) tarafından düzenlenen “Savrulan Dünyada Aile” sempozyumunun sonuç bildirisi açıklandı. Medya’nın aile kurumunu parçaladığı vurgulanan bildiride, “Kanunî düzenlemeler yetersiz ve Türkiye toplumuna uygun değil. Toplum bireyleri giderek bencilleşiyor. Ailede rol çatışmaları yaşanıyor ve boşanmalar hızla artıyor. Sekülerizm ve modern hayat manevi ve ahlâkî değerleri zayıflatıyor. Acil önlem alınmazsa durum vahim” uyarısında bulunuldu.
2-3 Nisan 2011 tarihinde İstanbul Berr Otel’de yapılan “Savrulan Dünyada Aile” konulu sempozyumdan kaygı verici sonuçlar çıktı. Çok sayıda bilimadamı, akademisyen ve uzmanın konuşmacı olarak katıldığı sempozyumda, modern çağda aile kurumunu yıpratan etkenler ile aile yapısını korumanın yöntemleri tartışıldı. Sempozyumun sonuç bildirisinde, aile kurumuyla ilgili vahim bir tablonun söz konusu olduğu, ama toplumu bilinçlendirerek sorunların aşılması konusunda umutlu olunduğu ifade edildi.
YASALAR AİLE YAPIMIZA UYGUN DEĞİL
Sempozyumun sonuç bildirisinde, toplumun temel taşı olan ailenin modernizmin yıkıcı etkilerine maruz kaldığına işaret edilerek, yüksek beklentilerin doğurduğu tatminsizlik duygusunun insanları boşanmaya ve nikâhsız birlikteliklere ittiği vurgulandı. Aile kurumunun korunması ve sorunlara çözüm üretilmesi konusunda siyaset ve hukuk kurumuna büyük görevler düştüğü belirtilen bildiride, “Ancak ne var ki; Türkiye’deki mevcut aile politikaları ve bu politikaların uygulamaları zayıf, dağınık ve bütünlükten yoksun bir görünüm arz etmekte; daha da önemlisi, aile, Türkiye şartlarında toplumsal mühendisliğin bir nesnesi olarak görülmektedir. Mevcut anayasa, geleneksel kökleri olan ve olması da gereken aile yapısını korumayı ve işlevlerini yerine getirmesinde güçlendirmeyi değil, nüfus planlamasıyla yapısal ve işlevsel açıdan daha da derinlikli bir şekilde dönüştürmeyi hedeflemiştir. Dönüşümün hedefini ise yapısal açıdan küçültmek, işlevsel açıdan sığlaştırıp-daraltmak oluşturmaktadır. Bu da aile yapımızın problemlerini derinleştirmiş ve mevcutlarına ilâve problemler getirmiştir. Mevcut hukuk sistemi ise bir çok bakımdan ailenin geleneksel yapısıyla ve işlevleriyle ya uyumsuz ya da bunları olumsuz etkileyecek mahiyettedir. Zina konusundaki düzenlemeler bunun somut örneklerinden birisidir.” ifadeleri kullanıldı.
BOŞANMA ORANLARI KORKUTAN BOYUTLARDA
Sempozyumda, her geçen gün boşanma oranlarının arttığına dikkat çeken konuşmacılar, boşanmaların acilen ele alınması gereken sosyal bir problem olduğunu kaydettiler. Toplumsal ve kültürel değişmeler, hızlı ve sağlıksız şehirleşme, kadının iş hayatına atılmasıyla ortaya çıkan rol çatışmalarının önemli boşanma sebepleri olduğuna vurgu yapan konuşmacılar, aile bireyleri arasında zayıflayan iletişimin evleri adeta otele çevirdiğini söylediler.
AİLE REİSSİZ BIRAKILDI
Medeni hukukta yapılan düzenlemelerle aile kurumunun reissiz hale getirildiğine değinen konuşmacılar, “Bu durum toplum mühendisliğinin bir gereği ve beklentisi gibi durmaktadır. Zira lidersiz grup olmaz ve aile en temel gruplardan birisidir. Hukuk aileyi lidersiz kabul etse bile, her aile yapısının kendi liderine sahip olacağının bilimsel bir tesbit olarak ifade edebiliriz. Çünkü lidersiz grup olmaz ve aile en temel gruplardan birisidir. Önemli olan kimin lider olması veya olmaması değil, liderin olması gerektiğidir” tesbitinde bulundular.
ÇOCUKLAR BENCİL YETİŞTİRİLİYOR
Anne ve babaların mevcut çocuk yetiştirme tarzlarının bir çok bakımdan sorunlu olduğuna işaret eden konuşmacılar, anne ve babaların çocuklarını bencil, başkalarını rakip olarak gören, toplumsal sorumluluğu zayıf, doyumsuz bireyler gibi yetiştirdiğine dikkat çekerek, “Anne ve babaların sosyo-ekonomik koşullarındaki hızlı değişim bunun en önemli nedenleri arasındadır. Tüketimin, hazcılığın, gösterişin arttığı bir dünyada çocuklara din, ahlâk ve kişilik eğitimi verilmesine öncelik tanınmalıdır” teklifinde bulunuyorlar.
“ÇOCUKLAR KREŞE, YAŞLILAR HUZUREVİNE” TARZI YANLIŞ
Ne kadar iyi düzenlenmiş olursa olsun huzurevlerinin bir aile ortamının sağlayamayacağını belirten konuşmacılar, “Bu nedenle insanımız huzur evinde yaşamayı olumlu bulmamaktadır. Eğer yaşlandığımızda huzur evinde yaşamak istemiyorsak çocuklarımızı yetiştirme tarzımızı gözden geçirmek zorundayız. Kreş eken huzur evi biçecektir. Çocuklarını kreşe, yaşlılarını huzur evlerine, gençlerini fabrikalara gönderen bir toplumda aile de diğer toplumsal kurumlar da sorunludur. Çocuklarıyla ve yaşlılarıyla bir arada, bir çatı altında yaşayan aileler sağlıklı bireylerin doğru yetişmesi ve sağlıklı toplumsal yapı için zorunludur” tesbitinde bulundular.
TOPLUM BİLİNÇLENDİRİLMELİ
Aile kurumunun sadakat, paylaşım, sevgi ve saygı gibi temel değerler üzerinde inşa edilmesi gerektiğini ifade eden konuşmacılar, günümüzde kariyer ve iyi yaşam kavramlarının bu manevi temellerinin önüne geçirilerek belirleyici hale geldiğini söylediler. Bildiride ayrıca; “Evlilik ve hayatın idamesinde maddî boyut hiç şüphesiz önemli olmakla birlikte, gittikçe maddileşen, dünyevîleşen hayatta ailenin manevî ve değerler boyutunu daha çok öne çıkarmak gerekmektedir” görüşüne yer verildi.
ATEİSTLER ÇOCUKLARININ DİNİ EĞİTİM ALMASINI İSTİYORLAR
Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi (SEKAM)’ın yaptığı kamuoyu araştırmalarından ilginç sonuçlar çıktı. SEKAM’ın 6 binden fazla kişi ile yaptığı araştırmada, dine inanmadıklarını belirten katılımcıların yüzde 60’ından fazlası çocuklarının dini eğitim almasını istediklerini söylediler. Geçen yıl aile ile ilgili araştırma yapan SEKAM, bu yıl da gençler ve çocuklar üzerine geniş bir araştırma yapacak.
Yeni Asya