Bir Halık’ın halkıyla bu kâinatın ve içindekilerinin meydana geldiğine inanmayanlar.
Veya bir Yaratanın varlığını bir türlü kavrayamayan veya akıl edemeyenler.
Kurumuş sıkışmış akıllarına yaratanın varlığını, var olması lazım geldiğini sıkıştıramayanlar.
Kendilerinin ve her şeyin Haliksız meydana geldiğini ve bir nevi kendilerinin Halık olduğunu (Hâşâ) dava edenler.
Her şey vazifedar iken, kendilerinin ve her şeyin sahipsiz ve başıboş olduklarını savunanlar.
Kâinatın meydana gelişini ve kendileriyle birlikte bütün varlıkların var oluşunu kendi anlayışlarıyla, kendi vehimleriyle, kendi kısa ve perdeli bakışlarıyla, kendi senaryolarıyla izah etmeye çalışanlar.
Manidar oluş ve yapılışların mantıksız meydana geldiğini, mantık oyunlarıyla mantıklılık olarak kabul edenler.
Bir harfin bile kâtipsiz meydana gelmeyeceğini bildikleri halde, bir noktasında koca bir kitap yazılan kâinat kitabının kâtipsiz olduğunu söyleyenler.
Üstelik böyle harika manidar bir kitabın kör kuvvetlerin körü körüne maceraları neticesi yazıldığını savunanlar.
Sanatlı her eserin kendisinden ziyade sanatkârını gösterdiğini bildikleri halde, her biri bir eseri mucize olan varlıkları, akış yönü ve hareketleri belirsiz ve körü körüne hareket eden zerrelere veren ve zerrelerin eseri olduğuna inanmayı marifet sayanlar.
Hayatı ve hayatın özü ve cevheri olan ruhu ve insanın manevi cihetini ve latifelerini hissedip bildikleri halde, hayatı ve ruhu inkâr eden ve her şeyi madde ile izah etmeye çalışanlar.
Ölü maddelerden hayatın ve ruhun çıkmadığını gördükleri halde maddeyi merci kabul edenler.
Maddenin kılıf, zarf ve değişken ve kararsız olduğunu gördükleri halde maddeyi asıl kabul ve maddenin; mananın emrinde çalıştığına körlük edenler.
Kanunların elle tutulur gözle görülür şeyler olmadıklarını bildikleri halde onlara harici birer vücut verip her şeyi görür ve bilir ve yapabilir birer müstakil varlıklar olduklarını dava etmeyi akıllılıkla birleştirenler.
Doğa kanunu deyip vehmi ve hayali olan kanunları gören, planlayan programlayan düşünen müstakil bir kudret kabul edenler.
Kanunları yazılı emirler değil de, polis, savcı hâkim ve hapishane müdürü ve gardiyan olarak kabul edenler.
Kanunları, plan ve programları hissedip, kanunsuzların kanunları ve programları miktar ve mizanları koyduğunu dava edenler.
Sanatın içinde sanatkârın, yani kendisi yokken kendisinin olmasına karar veren ve bunu gerçekleştirenler diyarında olduğunu sananlar.
Yazının yazanın kendisi, tabedilenin tabeden ve kâtibin kitabın içinde olduğunu yazanlar, çizenler.
İcada, hayat vermeye, öldürmeye var etmeye, toplamaya, durdurmaya, yönlendirmeye, çalıştırmaya, sözü ve kuvveti yetmeyenlerin bunları yaptıklarına nefislerini ikna edenler.
Bir zerreyi diriltip öldürmeye güç yetiremedikleri halde, kendileri gibi acizleri diriltip öldüren ve her şeye güçleri yeter olarak bilenler.
Hiçbir şeyi bilmeyen ve aczi mutlakta olan zerreleri, her şeyi bilir ve yapabilir özelliğinde olduğunu sananlar.
Mantıksızlığın mantıklı şeyleri netice verdiğini ve bunu dava etmenin mantık çizgisinde olduğuna inananlar.
Yaratıcıyı inkârda, nefislerinde ve harici âlemde delil gösteremeyenler.
Varlığı, hadsiz hal, tarz ve şekle sokacak, meyvesiz ve akim koyacak, intizamsız ve mizansız ve manasız karmakarışık edecek kör tesadüfle izah eden ve bu divane saçmalarını modernlik, çağdaşlık ve bilimsellik olarak savunanlar.
Hariçte ve dâhilde ilmi ve nefs-ül emirde Yaratıcının yokluğuna delil gösteremeyenler.
Buna imkân ve yol bulamayıp, kasır akıllarınca, çürümüş kalplerince ve delilsiz kanaatlerince (hâşâ) Allah’ı inkâr edenler.
Yaratılışta, hikmetsiz, ilimsiz kudretsiz ve basiretsiz, tedbirsiz bir an ve bir hareket ve bir safha olmadığı halde, ilimsiz, hikmetsiz, tedbirsiz ve kudretsiz ve basarsız ve iradesiz olarak her şeyin meydana geldiği muhalatını ve cehaletini akıllılık zannedenler.
En mükemmel şekilde, muntazam ve sanatlı ve hikmetli var oluşu ve milyarlar hikmetli intizamlı vücutların nasıl ve niçin meydana geldiğini izah edemeyenler.
İnsanları güldürmek için hurafeleri uyduran bir adamı dahi ikna edemeyecek bu hezeyanları bilimsel, mantıksal çağdaş kafalılıkla tarif edenler.
Akıl çizgisinden çıkaran hezeyanlara inanmayı akıllılık olarak zannedenler.
Her şeydeki ilmi ve intizamlı ve yerli yerinde ki faydalı yaratılışa körlük edip, vazifeleri sonunda vakti münasipte ki mevt ile gidişlerini de manasız âdem ve idam görenler.
Kendilerini sahipsiz, mesnetsiz, hedefsiz sahipsiz ve değersiz bilenler.
Hiçbir şeyin yok olmadıklarını gördükleri halde ölümle yokluğa gittiğini düşünenler.
Hiçbir getirisi olmadığını bildiği bu mesleğe her şeyini, canını cananını ve bütün getirilerini feda eden ve bunu da uyanıklık zannedenler.
Cehenneme gitmeden cehennem azabını çekenler.
Küfrün dehşetli muhalatını ve vahşete düşüren hurafatını ve zulmete hapseden cehaletini derk edemeyenler.
Zavallı ve biçareler. İnançsızlığı inanç edinenler.
Akıllı olun iz’ana varın istikameti bulun.
Hakkı inkârınızın iç yüzüne mesleğinizin muktezasının yanlışlığına bakın.
Trilyonda bir ihtimaliniz bile varsa, şu söze ve şu sözü söyleyenlere bütün kuvvetinizle kulak verin ve vermeniz lazım.
Var edene varın, varlığa varın, kimlik alın kıymete binin.
İmanın getirisi olan varlık ve vücut nimetini tadın.
Hak olan meslek adatmaz, vardır bizde binler delil. Sizde bulun bir iki delil.
Değeri cihana değer.
Ruhlarımız birlikte ebede dek bayram etsin.